
Vurulmuşum.
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız (…)
Ahmet Arif
Roboski, Kürdün kanıyla karların kırmızıya boyandığı gün.
Daha bıyıkları terlememiş 34 delikanlı…
Ömürlerinin baharındayken, bir karakış günü can verdiler, devletin üzerlerine yağdırdığı bombalarla.
Aradan tam 9 yıl geçti.
Ölenler birer „terörist“, katiller ise birer kahraman ilan edildi, devlet katında…
Kürtlerin her fırsatta kardeş halk olarak gördüğü Türk halkı, her katliamda olduğu gibi, Roboski’de de dimdik durdu, katil devletinin arkasında.
Duruşu katilleri cesaretlendirdi.
Katillere emir verenlerin iştahını kabarttı.
Halkından gördüğü onay ve desteğin sonucudur ki, devletin Kürt avcılığı bugün sınırların ötesine taşımış, Başûr ve Rojava’da da hunharca devam ediyor.
Yeri geldiğinde Kürtler için, „birbirimizden kız alıp vermişiz“, „etle tırnak gibiyiz“ diyen Türk halkı, devletin katliamlarına ortak olmayabilir, daha namuslu bir yolu tercih edebilirdi.
Mesela böylesi bir günde, „ben de Roboski’de bir Kürdüm…“ diyebilirdi.
Diyemediği içindir ki, bugün hala yeni Roboskiler yaşanıyor.
Kürd’e sıkılan her kurşunun faturası, aynı zamanda işsizlik olarak, geçim sıkıntısı olarak, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması olarak kendisine de yansıyor.
Buna rağmen Kürtler söz konusu olunca solcusu, enternasyonalist kimliğini…
Dincisi ümmetçi anlayışını…
Demokratı, liberali insanlığını ayaklar altına alabiliyor.
Oysa Kürt sorunu sadece Kürtlerin sorunu değil.
Sonuçları itibariyle aynı zamanda Türklerin de sorunudur.
Ancak gerek devlet ve gerekse devletin arkasında duran Türk halkı çözüm reçetesi olarak,
Kürd’ün ulusal kimliğinden kopup Türk olması istendi.
Çok sayıda Kürt, asimilasyon yoluyla, baskıyla, çıkar ilişkisi nedeniyle Türkleşti, ancak bu da bir sonuç vermedi.
Kürt sorununun kökten çözümüne hizmet etmese bile, dönemsel olarak kör ve topal işleyen demokrasinin bile Türkiye’de yaşam bulması, Türk halkının yılda bir defa da olsa „biz de Kürd’üz“ diyebilmelerine bağlı.
Mesela bir Newroz sabahında halaya durarak…
28 Kasım’da Diyarbakır’daki dört ayaklı camı önünde Tahir Elçi’yi anarak…
Ya da 28 Aralık’da, Roboski’ye dönerek, „Biz de Kürd’üz“ diye haykırabilseler…
Kürtler de, buna karşılık vermek adına renkleriyle, Türk toplumuna yeni bir renk…
Türküleriyle yeni bir ses…
Güçleriyle de yeni bir soluk katarak, demokratik bir ortamın inşasında rol oynayabilirler…
Mevcudun devamı, yeni Roboskilerin yaşanmasıyla daha fazla Kürt kanının akmasına, Türklerin de günün birinde o kan da boğulmasına yol açar…
28.12.2020