Korona ile birlikte, günlük yaşamda en fazla duyduğumuz/kullandığımız kelime „maske“ oldu.
Sağlık uzmanları maskenin yararları üzerine konuşuyorlar.
Gazeteciler, maske takmıyorlar diye, insanları eleştiriyorlar.
Yöneticiler, maske takma zorunluluğuna uymayan vatandaşları için kanun hükmünde kararnameler çıkarıyorlar.
Sıradan vatandaşlar, maskeli yaşama karşı direnç gösteriyorlar.
Sadece bunlar mı?
Kuşkusuz hayır.
Maske konusu, ABD seçimlerinin kaderini değiştiren bir simgeye dahi dönüştü.
Seçimlere bir ay kala, çıktıkları televizyon programında, maske taktığı için Biden’i zayıflık ve korkaklıkla suçlayan Trump, program sonrası koronaya yakalandı.
Biden’e karşı bir enstrüman olarak kullandığı „maske“, Trump’a birkaç puan kaybettirdi. Biden ile arasındaki fark, 10 puana çıktı.
Eğer bir değişiklik olmasa ve başkanlık seçimini Biden kazanırsa, bu kazanım da büyük ihtimalle maske polemiğinin belirleyici bir rol ouynadığına bağlanacak.
Korona ile birlikte hemen herkes bez maske ile yatıp kalkarken, aslında herkesin hayatı boyunca görünmeyen bir maske taşıdığı gerçeğinin hep göz ardı ediliyor olmasıdır, ilginç olan…
Bez maskenin insanı korona virüsünden koruduğu bir gerçek. Bu nedenle toplum içine çıkanların gerek kendilerini ve gerekse karşılarındakilerini bu virüsten koruma adına, yüzlerini bez maske ile kapatmaları elbette gerekli ve yararlı.
Ancak insanlık için asıl tehlike oluşturan, insanların doğuştan sonra ve hayatları boyunca her türlü kötülüklerini takmış oldukları görünmeyen maske ile kapatmaya çalışıyor olmaları.
Çok işlevli olan bu maskenin en çok bilineni ve işe yarayanı ise din ve vatan sosuyla renklendirilmiş olanlar.
Birisi bir hata yaptığını mı gördü ya da yalan söylediğini mi fark etti.
Görünmeyen dini maskeni aktifleştirerek, hatanı perdeleyebilir, inandırıcılığını daha güçlü bir şekilde pekiştirebilirsin.
Ya da siyasi bir rekabette yenilgi ihtimaliyle mi karşılaştın, „vatan ve millet“ aşkıyla örmüş olduğun maskenin arkasına sığınarak, rakibini vatana ihanet yapmakla suçlayıp, ibreyi bir anda lehine dönüştürebilirsin.
Burada önemli olan tek şey, maskeyi doğru zamanda aktif hale getirip, görünür kılmadan bir koruma kalkanına dönüştürmeyi becerebilmektir.
Ki, gizli bir maskeye sahip olma durumu, salt büyüklere özgü bir durum da değil.
Çocuklar da, görünmeyen gizli bir maskeye sahip.
Çünkü onlar da büyüklerinden edindikleri tecrübeyle bu çok işlevli maskeye sahip oluyor ve nasıl kullanmaları gerektiğini de yine onlardan öğreniyorlar.
Bir şeyi kırıp döktüklerinde, ya da büyüklerin hışmından kendilerini korumak istediklerinde, hemen o maskeye sarılıyorlar.
Din sosuyla renklendirdikleri bir kalkana başvuruyorlar.
“Eğer kırıp döktüysem” ya da “yalan söylediysem Allah, Kur’an çarpsın” demeleri, uğrayacakları hışımdan kurtulmaları için yeterli olabiliyor.
Anne ve babasından edindiği bu maskenin işlevlirliğini daha küçücük yaşlarında test eden, çocuklar, hayatı boyunca onu bir koruma kalkanı olarak kullanmaya devam ediyorlar.
Bu kalkan, Türkiye gibi toplumlarda, her derde deva misali, her işe de yarıyor.
Misal, Kürt’tür, Kürt olmaktan kaynaklanan hak talebinde mi bulunuyor…
Din maskesiyle yüzünü perdeleyen zulümkarıyla, bir anda kardeş olabiliyor.
Muhaliftir, adaletsizlikten kaynaklanan mağduriyetine bir çare mi arıyor…
Vatan, millet maskesini bir koruma kalkanı olarak kullanan yöneticisiyle, bir anda „ortak vatan cephesindeki“ yerini alabiliyor.
Çünkü mazlum da, mağdur da o maskenin varlığının ve işe yaradığının farkında.
Yeri ve zamanı geldiğinde, onlara onu kullanmakta ve yararını görmekte.
Maske kavramı bu denli gündeme gelmişken, korona virüsüne karşı geçici maske kullanma önerisi kadar, asıl tehlikeli olan görünmeyen maskelerin düşürülmesi için bir çaba sarf etmek olmalıdır.
Bu yapıldığı takdirde, dünya daha yaşanılır bir dünya olur, din, adalet ve özgürlük gibi değerler de, yaşamı kolaylaştıran değerler olur.
07.10.2020