ABD Başkanı Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, „The Room Where It Happened“ (Olayın Gerçekleştiği Oda) adlı bir kitap yazmış.
Kitab bugün Amerika’da satışa çıktı.
Kitap daha satışa cıkmadan, kitabın Kürtlerle ilgili içeriği, kimi Kürtler tarafından davul-zurnayla ilan edildi.
Trump Kürtlerden hoşlanmıyormuş…
Rûdaw’ın aktardığına göre, Trump’ın Kürtlerden hoşlanmadığı Bolton’nın kitabbında şöyle yer alıyormuş:
“Trump bir pazartesi günü ‘Kötü savaşlardan (Ortadoğu) çıkmak istiyorum. Bize düşman olan ülkeler için IŞİD milislerini öldürüyoruz’ dedi. Ben de Rusya, İran ve Esad’tan bahsettiğini zannettim. Oysa Trump Suriye’den bahsediyordu. Danışmanların bir kısmı ABD’nin tamamen çekilmesini daha doğru buluyor, bir kısmı da bir süre daha güçlerimizin o bölgede kalmasından yanaydı.
Ancak Trump’ın daha farklı bir görüşü vardı; ‘Ben kalmak istemiyorum çünkü Kürtlerden hoşlanmıyorum. Onlar Irak’ta Araplardan, Suriye’de Türklerden kaçıyorlar. Ancak F-18’lerle çevrelerini bombalayarak korumaya aldığımızda kaçmıyorlar’ diyordu.”
Rûdaw’ın kitap çıkmadan önce elde ettiği bu bilginin doğru olduğunu varsayalım.
Peki Trump’ın hoşlanmadığı Kürtler kim ya da kimler.
Kürt halkı mı?
Yoksa Kürt halkını temsil etme iddiasında olan, ancak bölge devletlerinin, hatta kendi sömürgecilerinin etkisinden bir türlü kendilerini kurtaramayan kimi parti ve örgütler mi?
Bu konuda bir netlik yok.
Dolayısıyla Bolton’ın kitabında, Trump’ın Kürtlerden hoşlanmadığına dair aktardığı bilgi, doğruluğu kadar bir eksikliği de içinde barındırıyor.
Trump’ın „Kürtlerden hoşlanmıyorum“ aktarımı doğru olsa bile, bu yine de izaha muhtaç bir cümle.
Çünkü aynı Trump, Bolton’ın hala danışmanlığını yaptığı dönemde, bırakın Beyaz Saray’ın herhangi bir odasında, dünya televizyonlarının ekranlarında bile Kürtlerin yiğitliğine ve cesaretine hayranlığını defalarca kendi ağzıyla açıkladı.
Yine daha birkaç gün önce, ABD’nin Uluslararası Koalisyondaki Danışmanı William Robak’ın sponsorluğunda Suriye’deki Kürtlerin birliği konusunda tarihi bir adım atıldı.
Herhalde Trump dünya kamuoyuna açık bir şekilde Kürtleri sevdiğini söylerken, takiye yapmıyordu.
Ya da Kürtlerden hoşlanmayan Trump, Kürtlerin birliğini sağlamak için bugün bir diplomatını görevlendirmezdi.
Fakat Trump’ın kimi Kürtlerden hoşlanmadığı da bir gerçek.
Trump’ın hoşlanmadığı Kürtler kim ya da kimler mi?
Bence bunların kim ya da kimler olduğu, Trump kadar onlar da kendilerini gayet iyi biliyorlar. Aslında aklı başında herkes tarafından bilinen bu Kürtler, Amerika’nın ısrar ve yalvarmalarına rağmen Güney’de Peşmerge güçlerinin birliği önünde hala engel çıkaranlardır…
28 yıllık süre içerisinde, Hewlêr-Suleymaniye ikilemine çare bulamadıkları halde, „Amerika’nın derli toplu bir Kürt politikası yoktur“ söylemiyle, yetersizliklerine kılıf uyduranlardır.
Suriye sahasında Amerikan güçleriyle omuz omuza savaşırlarken, açık alanlar da „kahrolsun Amerika“ sloganını attıranlar, medya aracılığıyla dünyada anti-emperyalizm bayraktarlığına soyunanlardır.
Trump, hoşlanmadığı bu her iki kesimi de, Bolton’a söylemiş olmakla kalmadı, zaten onları belirli ölçüde cezalandırdı da…
Güneydekilerin cezalandırılması, geçici de olsa Kerkük’ün elden çıkmasına, Rojava’da ise, Efrin, Serêkanîyê ve Girê Sipî’nin yine geçici de olsa Türkiye tarafından işgal edilmelerine mal oldu.
Her iki tarafa ödetilen fatura ağır, ama yararı da yok değil.
Zarardan kara geçme ihtimalinin ilk adımı, kaç gün önce Rojava’da atıldı.
Güney’de de her türlü dirence rağmen, Peşmerge güçlerinin tekleştirilmesi konusunda Amerika ve batılı ortaklarının biçtikleri süre sona yaklaşıyor.
Sonuç olarak Trump’ın başında bulunduğu Amerika Kürtlerden vazgeçmiş değil.
Kimi Kürtlere olan kızgınlıkları ve serzenişleri de tüm Kürtleri kapsamıyor.
Ancak Trump şahsında, “Amerika artık Kürtlerden hoşlanmıyor“ söylemini dillendirmeyi marifet bilen Kürtler, bu dillendirmeyle kime hizmet etmiş olacaklarını düşünseler, kendikeri için de hiç fena olmaz.
23.06.2020