Geçen gün TBMM’nin 100. Yıl dönümü açılışında HDP Eşgenelbaşkanı Mithat Sancar bir konuşma yaptı.
Konuşmasında, Mustafa Kemal Paşa’nın Kürt sorunun ağırlığının ve ciddiyetinin farkında olduğunu ve çözmek için de çokça çaba harcadığını söyledi.
Mithat Sancar’ı Kürt halayının başına geçiren Kürtler, 23 Nisan konuşmasındaki bu belirlemesinden dolayı, onu hararetle eleştiriyor ve hayal kırıklıklarını dile getiriyorlar.
Oysa Sancar, bu cümlesiyle çok doğru bir belirlemede bulunuyor.
Çünkü Atatürk, gerçekten de Kürt sorunun ağırlığı ve ciddiyetinin farkındaydı.
Ve bu sorunu çözmek de istiyordu.
Hem de kökten…
Mithat Sancar’ın belirlemesinin aksine, Atatürk sorunun ağırlığı ve ciddiyetinin farkında olmamış olsaydı, sorunu kökten çözmek için onlarca katliam denemelerinde bulunmazdı.
Mesela Şeyh Said ve arkadaşları idam edilmez, akabinde yüzbinlerce Kürt katledilmezdi.
Alîşêr’in kafası kesilmez Koçgiri’de toplu katliam ve sürgünler yaşanmazdı.
İhsan Nuri Paşa Ağrı Dağı’nın zirvelerine çıkmaz, Zilan Deresi’nde oluk oluk kan akmazdı.
Seyit Riza’nın yaşı küçültülerek, oğlunun yaşı da büyütülerek idam edilmez, mağaralar insan kemikleriyle dolmaz, Munzur Deresi de kırmızıya boyanmazdı.
Ömrü yetseydi, yaşanmış olan idam ve katliamların devamı da olacak…
Kadim topraklarda Kürt denilen bir birey dahi kalmayacak…
Ağır ve ciddi olan sorun da kökten çözülmüş olacaktı.
Şimdi, Atatürk’ün her keşçe bilinen bu çokça çabalarını yok mu sayacağız?
Mithat Sancar’a kızıp Atatürk’ün çözüm yöntemi olarak, yaptıklarını görmezlikten mi geleceğiz?
Varsa eğer bir hatası ve eksiği, Sancar’ın bu çabaları es geçip detaylandırmamış, bu üstü örtülü belirlemesini Kürt Halayı’nın Sergovend’i olarak yapmış olmasıdır.
Onun Sergovend olması da, kendisine ait bir istemden ziyade, Kürtlerin onu bu işe layık görüp, arkasında dizilme istemlerinin bir sonucudur.
Sergovend’in Türkçe anlamı, halay başıdır.
Halayın başına geçen ya da geçirilen kişinin görevi, oyunu başlatıp, yönetmektir.
O ilk adımı atmakla oyunun startını verir, arkasında dizilenler de onun komut ve adımlarına uyumlu olarak oyunu sürdürürler.
Bunun dışında varsa bir hüneri, arada bir sıra dışı figürlerle oyuna farklı bir renk, seyirci durumundakilerin duygularına da heyecan katar.
Mithat Sancar’ın bugün yaptığı da budur.
Son 20 yıldır, halkların kardeşliği ve demokratik cumhuriyet söylemiyle yatıp kalkan Kürtlerin duygularına, Atatürk soslu bir tatla, sadece farklı bir renk katıyor Sancar…
Dolayısıyla eğer bir kusur ve hata aranacaksa, o da Sancar da değil, Sancar’ı kendilerine baş tacı edenlerde aranmalı.
Kürtler, Sancar’ın Segovendlik performansından hareketle, onu önce Atatürk’ün kurduğu ve başkanlığını yaptığı meclise vekil olarak gönderdiler.
Bununla yetinmeyip Atatürk’ün oturduğu koltuğa yedeklediler.
Ardından da, kendisi gibi Arap olan Pervin ile partilerine Eşgenelbaşkan yaptılar.
Kendisini Atatürk’ün kurduğu devletin özgür bir vatandaşı olarak gören, hatta Nobel Ödüllü amcası gibi Türk kimliğiyle gurur duyma noktasına gelen bir Arap’tan, bırakın Kürtlerin bir devlete sahip olması, kendi kaderlerini tayin etme hakkını belirlemelerini savunması dahi beklenemez.
Buna rağmen Kürtler, Sancar’ın doğru olan belirlemesinde bir hata görüyorlarsa, nedenini de Sancar’dan çok kendilerinde aramalıdırlar…
Geç de olsa, belki bir işe yarar…
Atatürk’ün izinden gidenler köklü bir çözüme ulaşmadan…
27.04.2020