
Korona, ulusal köken, dil, din ayırımı yapmadan herkese karşı eşit davranıyor.
Gözle görülmese de her an ve her yerde, hazır ve de nazır…
Hiç umulmadık bir yer ve bir an da karşımıza çıkabilme özelliğine sahip.
Yaklaşık üç ay önce Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktı.
Kısa bir süre içerisinde hiçbir sınır ve engel tanımadan tüm dünyaya yayıldı.
Dünya’da yaşayan yaklaşık 7,5 Milyar nüfusun korkulu rüyası haline geldi.
Ne zaman yok olacağı ve yok olurken bizden neleri alıp beraberinde götüreceği ise, hala meçhul.
Çünkü adı üstünde.
Virüs…
Herkese eşit mesafede mevzilenmiş…
Etki alanına girenin rengine, yaşına, cinsiyetine, mevki ve makamına bakmadan, bulaşmak istediği canlıda aradığı tek ölçü, insan olması…
Bu özelliği nedeniyle tüm dünya Korona’ya karşı savaşırken, Türk Devleti ise, içeride ve dışarıda Kürtlere karşı savaşıyor, üstelik hiçbir kural ve kaide tanımadan.
Kürtlere uyguladığı kıyımı, Korona sarmalına girdiği bu günlerde bile aralıksız bir biçimde sürdürüyor.
Çünkü dünya Korona’yı…
Türk devleti ise Kürtleri tehlikeli görüyor.
Bunun için Korona’ya karşı kaplumbağa hızıyla yol alırken, Kürtlere karşı tilki kurnazlığıyla hareket ediyor.
Birçok gelişmiş ülke, Korona’ya karşı mücadelede sağlık ordularının yanı sıra, askeri ordularını da sahaya sürerken, Türk devleti bugün toplumun tüm katmanlarını da askeri güçlerinin arkasında hizalandırarak, yine öncelliği Kürt kıyımına vermiş.
Ülkeler, aralarındaki askeri ve ekonomik rekabeti bir tarafa bırakarak, ortak düşman gördükleri görünmez bir virüse karşı savaşmaya odaklanmışken, Türk devleti, Kürtlerin yaşadığı il ve ilçelerde belediye başkanı olmuş olmalarına tahammül edemiyor. Onları Korona’dan daha tehlikeli buluyor.
Bu nedenle bugün, sabahın ilk saatlerinde Batman, Silvan, Lice ve Ergani belediye binaları ablukaya alındı.
Eşzamanlı olarak belediye başkanlarının evleri basıldı.
Hepsi gözaltına alınarak, yerlerine kayyım atandı.
Böylelikle 31 Mart yerel seçimlerinde HDP’in kazanmış olduğu belediyelerden 3 büyükşehir, 2 il, 29 ilçe ve 3 belde olmak üzere, toplam 37 belediyeye kayyım atanmış oldu.
Buna paralel olarak Bingöl’de de jandarma, polis ve korucuların katılımıyla „Kapan-9 Karer Operasyonu“ adı altında geniş bir askeri operasyonun başlatıldığı, yine devletin içişleri bakanı tarafından ilan edildi.
Öyle ki, devlet bu virüsün varlığını bile Kürtlere karşı bir silah olarak kullanıyor.
Virüsün tehlikeli yayılımı vesile edilerek ceza infaz yasası değiştirilmek isteniyor.
Yeni yasayla uyuşturucu kaçakçıları…
Hırsız ve dolandırıcılar…
Katiller…
Çocuk istismarcıları…
Tecavüzcüler sokaklara salınacak…
Bunlardan boşalacak yerlere de Kürtler yerleştirilecek.
Kimler mi?
Halkın oylarıyla seçilen belediye başkanları…
Anadilde eğitim hakkını savunan eğitimciler…
Görevleri, toplumu doğru bilgilendirmek olan gazeteciler…
Temel insani haklarına sahip olmaları için talepte bulunan Kürtler…
Kürtlere yönelik bu kıyımı aleni bir biçimde sürdüren devlet, aynı aleniyeti Korona’ya karşı mücadelede göstermiyor.
Virüsün kısa sürede yol açtığı hastalık ve ölüm vakaları uzun bir süre halktan gizlendi ve hala da gizleniyor.
Hasta ve ölüm vakaları olduğundan düşük gösteriliyor.
Virüsten ölen eski generalin cesedi bile gizlice gömüldü, ölüm nedeni farklı bir hastalığa dayandırıldı.
Ancak hakkını vermek gerekirse, aynı devlet Kürt kıyımı konusunda gayet açık ve şeffaf davranıyor.
Hatta kimi zaman, Kürdistan’ın herhangi bir parçasında yürüttüğü operasyonlarda, öldürdüğü Kürtleri olduğundan daha fazla göstererek, bir algıyı da oluşturmaya çalışıyor.
Bu algıyla da…
Kürdün içine korkuyu salmak…
Türkün beynine işlenmiş Kürt düşmanlığını hiç çıkmayacak bir şekilde kazımak…
23.03.2020