
Haber Ajansı Reuter’e konuşmuş Erdoğan. Açıklamaları anlaşılır kılmak için biraz zahmet çektim. Çıkardığım sonuçlar aşağıda yer alıyor.
Erdoğan, Reuters’in ‘kabine değişikliği’ sorusunu “Ortada herhangi bir sıkıntı yok” şeklinde yanıtlamış.
„Ne sıkıntısı. Herşey güllük gülistanlık. Sıkıntısı olanlar malum çevreler: Bölücüler, Feto ve anamuhalafeti temsil ettiğini ileri süren CHP ve lideri Kılıçdaroğlu.
„Dün destekçim her istediğini yerine getirdiğim Gülen’di, bugünse Kılıçdaroğlu. Kaldı ona hiçbir şey vermiyor, adam yerine dahi koymuyorum. O, Kırmızı Kitapcıkta yer alan tehditler ve alınması gereken önlemler konusunda benden daha istekli.
„Kabine ise oldukça başarılı. Gösteri hakkından yararlanan herhangi bir çevre var mı? Yüzlerce TV ve gazete var bugün ülkemizde. Eleştirel bir görüş yer alıyor mu bunlarda?
„Ayrıca Türkiye kuvvetler ayrılığına sonuna kadar bağlı olan bir ülke. Yasama işlevi gören parlamento bu hakkı kullanmadığı için bir de Kanun Hükmünde Kararnamelerle parlamentonun yapması gereken işleri de yüklenmiş durumdayım.
„Hukukun üstünlüğüne herkesten daha fazla önem veren benim. Hukuk ve yargı bağımsız olmasa, işine yoğunlaşmamış olsa, beş veya on yıl önceki açıklamaları, beyanları kim bugün gündeme getirebilir? Kaftancıoğlu‘nu cezalandıran ben miyim, yoksa mahkemeler mi?
„Bugün Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ içerdeyse, Gültan Kışanak, Bekir Kaya ve Sebahat Tuncel tutukluysa, Ahmet Altan hapisteyse, Osman Kavala Türk yargısına karşı hesap vermek zorunda kalıyorsa, benim taşın altına elimi koymam sonucu bir barış süreci gelişmiş ve o dönemde rol oynamış Sırrı Süreyya ve İdris Baluken bugün hesap veriyorsa, bu Türk adaletinin bağımsızlığının göstergesi, hem de bana rağmen! Çünkü onlarla konuşan bendim. Benimle Kandil arasında iletişim kanallarını işleten bunlardı. Ben ister miyim, bunların içerde olmasını?
„Bunlar da gösteriyor ki Türk yargısı bağımsız, hem de ileri derecede. Düşünce özgürlüğünü, gösteri hakkını kimse kullanmıyorsa, bu onların sorunu. Kaldi ki tüm bunlar hükümetin başarılı olduğunun da kanıtı.
„Son günlerde herkes kadayıfa takılmış. Kadayıf yenmez mi? Yenir! Sen belki yüz veya ikiyüz gram yiyemezsin. Ama öyle babayiğitler var ki yüzlerce kilo yer, hem de bir günde. Kırkdört kişilik lokantada bindörtyüz değil, icabında binlerce insan da yemek yer, hem de aynı günde. Bir araba, bir kilometrelik mesafede kırkbin değil, gerektiğinde yüzbin litre yakıt da harcar. Önemli olan, bunların niçin yapıldığı, bu kadar fedakarlığın altına niçin girildiğidir.
„Ekonomi mi? Herkes mutlu olmasa, sokağa çıkan olur. Peki çıkan var mı?
„Yok. Demek ki herkes mutlu ve ekonomi tıkır tıkır işliyor. Mübarek döneminde Mısır‘da sadece ekmeğe zam yapıldığında insanlar sokaklara çıktılar. Zam olsa, enflasyon yaşansa, pahalılık olsa ve halk bundan bunalsa, sokağa çıkar. Biz, Mısır’dan da mı geri konumdayız?“
Erdoğan, Reuters’e Rusya ve İran ile yapılacak zirve hakkında ve İdlib konusunda, “buradaki bütün beklenti anlık ateşkesler değil. Bir, buradaki göçü sona erdirmek, burası çok önemli. İki, ateşkesi burada temin etmek. Üç, terör örgütlerini ciddi manada kontrol altına almak” demiş.
„İdlib’te Türkiye kimsenin üstlenmek istemediği bir sorumluluk almış durumda. Bir yıl önce terörist örgütler İdlib’in yüzde altmışında varlık gösterirken, bugün bu oran yüzde doksana çıkmış durumda. Bu bir çelişki gibi gözükse de, öyle değil işin aslı. Terör örgütleri etki alanını genişlettikçe Türkiye’nin konrol noklarına yaklaşıyor ve bir duvarla karşılaşıyorlar. İdlib yüzde yüz bunların kontrolüne girdiğinde karşılarında 12 Türk kontrol noktası bulacaklar. Bundan kaçış var mı peki? Yok. Demek ki terör örgütleri Türkiye tarafından ciddi manada kontrol altına alınmış durumda.
„Madem terör örgütleri ciddi manada kontrol altına alınmış, o halde İdlib’te artık kalıcı bir ateşkese ihtiyaç var, hatta hatta bir referanduma. Halk kiminle yaşamak istediğine kendisi karar versin. Referandum diyorsam öyle Kuzey Irak ve Katalonya’daki referandumlar gibi değil. Gerçek bir referamdum. Bu göçün de önünü alır. Aksi takdirde sınırları açmak zorunda kalırsam Avrupa’nın kapısına 2015’teki gibi sadece bir milyon insan dayanmaz, bu sayı belki ikiye de katlanır.“
Erdoğan bir milyon Suriyeli mülteciyi PYD’nin kontrol ettiği alanlara yerleştirmek istiyormuş. Buna benzer bir soruya Erdoğan „biz sadece Cerablus’ta 365 bin Suriyeliyi yerleştirdik. Kuzeyin tamamını planladığımız zaman Afrin dahil o bir milyonu buralara alabiliriz. Bu bir planlama meselesidir. Planlamayı yaptığımız anda bunları çözeriz. Arkadaşlarım bunları çalıştı“ demiş.
„Tabi gerçekçi, niye olmasın? Bakın Afrin’e? Afrin’i yüzellibin insan terketti. Ev ve zeytinlikler sahipsiz kaldı. Bu nedenle de yerlerine Suriye’nin farklı bölgelerinden insan bizim himayemiz altında yerleştirildi. Gelenler ise mutlu. Ev ve bahçe sahibi oldular. Zeytinlikler ise hazır gelir kapısı. Yarın Fırat’ın doğusunda da benzer bir durum yaşanır, orada yaşayan bir-iki milyon insan ev ve barklarını terk ederse, neden oraya bir değil iki milyon insan yerleştirilmesin? Orası boş ve atıl mı kalsın?
„Benzer konularda bizden daha iyi planlama yapan başka bir devlet yok. Yüzyıl önce bir-iki milyon Ermeni’den boşalan yerler doldurulmadı mı? Ecdadlarımız bir planlama yapmasaydı, Ermenilerden kalan o kadar ev ve arsa, bahçe ve bostan, arazi ve dükkan şimdi harabeye dönmüş olacaktı.“
Reuters’e açıklamalarında „biz yaklaşık 300 bin Kobanili’yi yediriyoruz içiriyoruz. Nerde Amerika? Mültecilerin içinde Araplar, Kürtler, Ezidiler, Keldaniler var. Bunların hepsine biz bakıyoruz, ayırım yapmıyoruz ama dostlarımızdan bize en ufak bir destek gelmiyor. O bölgede Süryaniler çok ciddi sıkıntı çekiyor. Süryaniler orada PYD/YPG zulmüyle karşı karşıya. Bunların hiç birini anlatamadık. Sınırda terör koridoruna izin vermedik, vermeyeceğiz. Bu konuda atılması gereken adım ne varsa atacağız“ demiş Erdoğan.
„Şimdi Kobani küçük bir ilçe gibi gözükse de, 2014 güzünde Daeş’den dolayı yüzelli bin insan Türkiye sınırlarından içeri girmiş ve Kobani 2015 Ocak sonunda YPG’nin kontrolüne yeniden girdikten sonra hemen hemen tamamı dönmüş olsa da, geriye kalan birkaç bin insan beş yılda bu kadar üredi ve sayı belirttiğim gibi 300 bine vardı.
„Türkiye bir özgürlükler ülkesi. 1980’deki askeri darbeden sonra Ezidilerle Süryanilere Türk devleti oldukça hoşgörülü davrandı. Kimseyi engellemedi ve hemen hemen tüm Ezidilerle Süryaniler Türkiye’den Avrupa’ya gönüllü göç yoluyla gitti. Bu kadar sevgi, bu kadar hoşgörüye başka bir ülkede şahid olunamaz.
„Yarın Fırat’ın doğusuna bir harekat düzenlesek ve oradaki insanlar o toprakları terk etse, doğacak boşluğu Türkiye büyük fedekarlıklara katlanarak doldurur. İnsan mı yok? Boş mu kalsın o topraklar?“
Reuters’ten gazetecilerin „Suriye’de Esad’ın kazandığını kabul ediyor musunuz” sorusuna Erdoğan „bizim muhatabımız Suriye değil, Biz Rusya ile yürütüyoruz bir de İran ile“ diyerek yanıt vermiş.
„Suriye her ne kadar Birleşmiş Milletler üyesi olsa da, egemen bir ülke görüntüsü arzetse de, durum aynen belirttiğim gibi. Suriye’de düdüğü öttüren Rusya ve İran’dır.
„Afganistan da egemen bir devlet ve Birleşmiş Milletler üyesi bir ülke. Peki, Afgan hükümetinin bir hükmü var mı? Afganistan’da ABD’nin mi yoksa Afgan hükümetinin mi sözü geçiyor?
„Açıktır ki Amerika’nın. Suriye’de de Esed ve Baas’ın değil, Putin ve Ruhani’nin. Gerçi Ruhani dediysem, siz Hamaney anlayın, çünkü o Rehber-i İnkılâp, yani İslam devriminin lideridir.“
Erdoğan’ın son açıklamalarından çıkardığım sonuçlar bunlardı, paylaşmak istedim.
16.09.2019