
Barzani ismi, Kürdistan ile özdeş bir isimdir.
Çünkü Barzani ismi Kürdistan’ı, Kürdistan da Barzani ismini çağrıştırır.
Bu durum sadece Kürtlere özgü bir durum da değildir.
Birçok sosyolojik nedeni olmakla birlikte, özünde Asyatik toplumsal yapıya özgü bir durumdur.
Hindistan-Gandi, Pakistan-Butto özleşmesi gibi…
Mahatma Gandi sonrası süreçte uzun yıllar Gandi soyadını taşıyan şahsiyetler Hindistan’ı yönetti.
Ali Butto’nun öldürülmesinden sonra kızı Benazir, babasından devraldığı mirası uzun süre sürdürdü, bugün de torun Butto bu mirası sürdürmek için siyaset sahnesinde…
Kürdistan’da ise Barzani ismiyle bu gelenek devam etmekte…
Baba Barzani Parti’yi kurdu…
Oğul Barzani babasından miras aldığı parti yönetimiyle Güney’de Federal bir yapılanmanın temellerini attı…
Torun Barzaniler ise, bugün Federal Bölgenin Başkan ve Başbakanı olarak siyasi sahnede yer alıyorlar.
Bu tablonun oluşmasında yer alan kişilerin seçildikleri görevleri hakkıyla yerine getirebilecekleri konusunda bir kuşku duymuyorum. Ancak haklarıyla da olsa, oluşan bu tablo, yine örgütlenme ve siyaset yapma biçiminin geçmişten günümüze oluşagelen toplumsal ilişkiler sisteminin doğal bir yansıması ve sonucudur.
Kürdistan’ın Güneyinde bugün oluşan/oluşacak yönetim, Barzani isminden dolayı bir güven duygusuna neden teşkil edip sürdürülebilir olsa da, modern bir tablo değildir.
Yakın geçmişte dünyanın birçok bölgesinde de benzer bir tablo ile karşılaştık, bugün de karşılaşıyoruz.
Lider kültüne dayalı sosyalist modelden miras kalan Kuba’da, Kafkas Cumhuriyetleri’nde ve Kuzey Kore’de benzer bir tabla hala mevcut…
İtiraf etmeliyim ki, gençliğimde Kastro’yu karizmatik bir lider olarak görmekle birlikte, onun ve zamanın sosyalist ülke yöneticilerinin bir ömür süren yönetimlerine bir türlü anlam verememiş ve bu yüzden sosyalizme dönük olan yönümü değiştirmiştim.
Gerekçem şuydu.
Dünyayı değiştirmeyi hedefleyen bu rejimle söz konusu ülkelerde ya mevcut yöneticiler gibi bireyler yetişememiştir, ya da yetişmişlerse onların ülke yönetimini devralma gibi hakları gasp edilmiştir.
Her iki ihtimalde de sonuç aynı kapıya çıkmaktadır.
Kürdistan’ın Güneyi için de bugün aynı şeyi düşünüyorum.
Çünkü söz konusu olan miras ise, mirasın niteliği ve paylaşımı hangi şart altında gerçekleşirse gerçekleşin, sonuç parçalanmayı beraberinde getirmektedir.
Bu, babadan kalan mal ve mülk de olsa, bir hanedanlıktan kalan ülke yönetimi de olsa, paylaşımın doğal sonucu olarak mirasın uğrayabileceği akıbeti değiştirmez.
Selahaddin Eyyubi bunun önüne geçmek için sağlığında koskoca imparatorluğu çocukları arsında paylaştı. Ancak ölümünden sonra tümüne sahip olmak için kardeşler arası çıkan savaş ve sonrasında imparatorluk tarihe karıştı.
Osmanlılar bu miras paylaşımı nedeniyle ortaya çıkabilecek bir parçalamayı kardeş katli uygulamasıyla uzun süre engellediler, ancak uygulamanın yumuşatılmasıyla aynı akıbeti onlar da yaşadılar.
Hiç kuşkusuz Kürdistan’ın Güneyinde karşımıza çıkan bu tablo, yukarıda belirtilen örneklerle birebir aynı değil, ancak hepsinde de bir görüntü ortaklığı var.
KDP Başkanı Barzani…
Federal Bölge Başkanı Barzani…
Federal Bölge Başbakanı Barzani…
Büyük ihtimalle Güvenlik Ajansı Müsteşarı da yine bir Barzani olacak…
Kürdistan’ın Güney parçasının özgürleşmesi için dünden bugüne büyük bedeller ödeyen ve gelinen aşamada büyük bir pay sahibi olan Barzani ailesine mensup bireylerin hakkettikleri ölçüde yönetimde de pay sahibi olmaları yadırganmaz.
Ancak ülkenin geleceği ve kaderi konusunda belirleyici olan tüm makamlara ortak isme sahip olanların getirilmiş olması da doğanın temel yasasına aykırıdır.
Barzani ismi dışında kalan milyonların emek ve yeteneklerini görmezlikten gelmektir…
Buna rağmen, iyi niyetle de olsa, son günlerde yine sosyal medyada bir üçleme dolaşıma sokuldu…
„Baba Barzani Parti’yi kurdu…
Oğul Barzani Federal Bölge’yi kurdu…
Torun (Mesrur Barzani) Devlet kuracak…“
Bağımsız bir Kürdistan’ın torun Barzaniler tarafından kurulmasını bende cani gönülden talep ediyor ve istiyorum.
Ancak şu soruyu da kendime ve de iyi niyetle bu üçlemeyi dolaşıma sokanlara sorma gereğini duyuyorum.
İyi niyete sahip olmanın kötü bir şey olmadığını, ancak cehenneme giden yolun da iyi niyet taşlarıyla döşendiğini unutmayalım.
Azmi ve kararlığıyla Kürdistan ile özdeşleşen, her Kürdün gönlünde müstesna bir yere sahip olan Mele Mistefa Barzani’nin mücadelesine ve bu mücadelenin ruhu sonucu Güney’de elde edilmiş olan kazanımlara büyük bir paye biçiyor ve sahipleniyorum.
Ancak önümüzdeki dört yıllık görev süreleri içinde amcazade olan Barzanilerden Federal Bölge Yönetimi’ni Bağımsız bir devlete dönüştürecekleri beklentisi içinde de değilim.
Çünkü Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmek, sadece onların iradelerine ve de kararlılıklarına bağlı olmadığını düşünüyorum.
Son üç yılda gerek Kürtlerden ve gerekse Kürtlerin dışından kaynaklanan olaylardan dolayı oluşan tablo da, Güney’de bağımsızlığı önceleyen bir tablo değil.
Bu nedenle, eğer Neçirvan Barzani başkan olarak Kerkük başta olmak üzere 140. Madde kapsamında olan tartışmalı bölgeleri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin sınırlarına dahil etmeyi, Mesrur Barzani de başbakan olarak partilere bağlı Peşmerge güçlerinden oluşacak düzenli bir milli ordu kurmayı başarabilirlerse, onlar ya da onlardan sonra gelebilecek herhangi bir Kürt, tüm Kürtlerin hayali olan bağımsız bir Kürdistan’ın müjdecisi olabilir.
Bu iki alanda olumlu bir adım atılmadığı takdirde ise, daha çok hayal görmeye ve uzun bir süre daha o hayallerle yaşamaya devam ederiz…
15.06.2019