Türkiye’de bir yerel seçim süreci daha geride kaldı.
Seçim sonucunda birçok ilin belediye başkanlıkları el değiştirdi.
Kaybedenler, kazananlar oldu.
Ancak en büyük sürpriz Şırnak ve Dersim yaşandı.
Siyasi partiler ilk kez bu yerel seçimde kendi aralarında oluşturdukları ittifaklarla seçmenlerin karşısına çıktılar.
AKP ile MHP Cumhur, CHP ile İYİ Parti ise Millet ittifakıyla yarışa katıldılar.
Seçim öncesi Cumhur ittifakı Kürtleri “terörist” görerek, onlara Güney Kürdistan yolunu gösterdi…
Millet ittifakı ise, Kürtleri “vebalı” görerek, onlardan olabildiğince uzak durmaya çalıştı.
HDP, seçimlere tek başına girmekle birlikte; “Kürdistan’da kazanacağız, Türkiye’de kaybettireceğiz” şiarıyla Türkiye’nin metropollerinde aday göstermeyerek, Cumhur ittifakının adaylarını destekledi.
HDP’nin desteğiyle başta İstanbul olmak üzere, Ankara, Antalya, Adana ve Mersin’de Cumhur ittifakı kaybetti, Millet ittifakı kazandı.
Başka bir deyişle İstanbul’da Bin-ali kaybetti, İmam-oğlu kazandı.
Ankara’da Özhaseki kaybetti, Yavaş kazandı.
Antalya’da da Türel gitti, Böcek yerini aldı.
Ancak Kürtlerin durumunda herhangi bir değişiklik olmadı.
Hala Cumhur’un nezdinde “terörist”, Milet’in nezdinde de “vebalı” muamelesi görüyorlar.
Daha önceki seçimlerde HDP’in ezici çoğunlukla kazanmış olduğu Şirnak ve Dersim’i keybetmesi, seçimin tek sürprizi oldu.
Dersim yoldaşların, Şirnak da dindaşların eline geçti.
Bunun dışında her beş partinin kayıpları olduğu gibi kazanımları da oldu.
AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur ittifakı İstanbul, Ankara, Adana, Antalya ve Mersin gibi büyük illeri CHP ve İYİ Parti’nin oluşturduğu Millet ittifakına kaptırması, hanesine kayıp olarak yazılırken, AKP oy oranı itibariyle, MHP’de belediye sayısını artırarak, aynı zamanda seçimin kazananı da oldular.
Yine Millet ittifakını oluşturan CHP ve İYİ Parti yukarıda belirtilen büyük illeri, HDP’nin açık ve karşılıksız desteği sonucu kazanmakla seçimin kazanan partileri, oy oranları itibariyle de kaybeden partileri oldular.
HDP’ye gelince, HDP her ne kadar bir önceki seçime göre Kürdistan’da kazandığı belediyelerin yaklaşık yarısını kaybetmiş olsa da, seçim öncesi belirlediği hedef itibariyle yine diğer partiler gibi kayıpları kadar kazanımları da olan bir partidir.
Seçim stratejilerini, “Kürdistan’da kazanacağız, batıda kaybettireceğiz” diye açıkladılar.
Seçim sonucunda Kürdistan’da istedikleri kazanımı elde etmemekle, stratejilerinin bir ayağı olarak başarılı olmasalar da, diğer ayağında hedefledikleri kaybı iktidara yaşattılar.
Batıda kaybettirmenin HDP’ye getirisi noktasında bir soru işareti olsa da, bu, HDP’nin seçim stratejisinde, metropollere yönelik hedef ile sonuç ilişkisi açısından başarılı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Ayrıca HDP’nin Kürdistan’da kaybı ciddi olmakla birlikte, bu kayıpları tek bir nedene, özellikle de HDP’nin izlemiş olduğu seçim stratejisine bağlamak doğru bir değerlendirme olmaz.
Kayıpların birden çok nedene dayandığını teslim etmek gerekir.
En önemli nedenlerden birisi, HDP’nin kendi yetersizlikleriyse, bir diğeri de devletin genel olarak Kürtlere ve özel olarak HDP’ye yönelik bölgede uyguladığı baskı ve sindirme politikasıdır.
Seçimin sürprizi olan Şirnak ve Dersim’e de bu çerçevede bakmak lazım.
Şırnak Kürdistani damarın en güçlü olduğu il, Dersim ise, Alevi Kürt damarın en güçlü olduğu ildir.
Bu iki ilde ortaya çıkan sonuç, görünürde birbirinin zıddı olan bir tabloyu yansıtsa da, devletin izlediği bir stratejinin sonucudur.
Amaçlanan, Şırnak’ta AKP ile, Dersim’de de TKP ile her iki damarı kesmektir.
Şırnak’ın toplam seçmen sayısı 38 476, kullanılan oy, 33 140, geçerli oy ise 31 890. AKP ile HDP arasındaki oy farkı ise, 8 548. Şırnak gibi bir ilde AKP’nin bu denli farkla seçimi almış olması ne aday profili ile ne de geçmişte yaşanmış olan hendek olaylarıyla izah edilebilir. Eğer hendek siyaseti nedeniyle halkın HDP’ye vermiş olduğu bir ders olsaydı, hendek olaylarında en fazla harabeye dönen Sur, Cizre, Varto, Nusaybin gibi yerlerde de benzer bir sonuç yaşanırdı.
Şırnak’ın toplam seçmeninin ne kadarı asker/polislerden oluştuğu ve devletin burada izlediği stratejiyi de göz önünde bulundurmak gerekir diye düşünüyorum.
Aynı şey Dersim iççin de geçerli. Genelde Aleviliğin, özelde de Dersim’in Kürt olmadığı, devletin yüzyıldan beri işlediği bir tezdir.
Uzun yıllar CHP üzerinden bu teze uygun bir sonuç elde edilmeye çalışıldı. Ancak son yıllarda bu tezin CHP üzerinden sürdürülebilirliği kalmadı. Bir dönem radikal sol ve Zazacılık ön plana çıkartıldı, Maçoğlu’nun Ovacık belediye başkanlığıyla bu kez TKP ikame edildi. Geçmişte Türk devletini yönetenlerin, “Eğer bu ülkeye komünizm gerekliyse, onu biz getireceğiz” söylemine uygun olarak, Dersim’in Kürtleşmesindense TKP’lileşmesi daha elzemdir.
Seçim sürecinde devletin dolayısıyla AKP’nin denetiminde olan medyada TKP adayı olarak Maçoğlu’nun Kılıçdaroğlu’ndan bile fazla görünür olması, herhalde AKP ve lideri Erdoğan’ın bu parti ve adayına duyduğu yakınlığın ya da hoşgörülü olmuş olmasının bir sonucu olamaz.
Dolayışıyla, her seçimde olduğu gibi, bu seçimde ortaya çıkan sonuçlara da, beni ilgilendiren tek şey, genel olarak Kürtlerin tercihleridir.
Ne tek tek partilerin kazanım ve kayıpları, ne de İstanbul ve Ankara gibi illerin el değiştirmiş olması…
Her ne kadar HDP kendisini bir Kürt partisi olarak adlandırmasa da, Kürtler ağırlıklı olarak bu seçimde de, bir Kürt partisi olduğu saikiyle HDP’e oy verdiler.
Başka bir deyişle, her şeye rağmen, Kürtler bu seçimde de tercihlerini yine ulusal kimliklerini ön plana çıkararak yaptılar. Bu da düşündükleri adresin doğru bir adres olmayışı, halkın eğiliminin doğru olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz…
02.04.2019
firataras@navkurd.net