
Yazının başlığı, daha çok Kürt kadınlarının kendilerinden beklemedikleri bir davranışı sergileyen çocuklarına karşı kullandıkları bir deyim.
Benzer durumda Türkler; „toprak başına“ ya da „yerin dibine giresin“ deyimini kullanırlar.
Şimdi, ‚bu sözün Neçirvan Barzani – Mevlüt Çavuşoğlu görüşmesiyle ne alakası var’ itirazını duyar gibiyim.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Bağdat ve Basra ziyaretlerinin ardından önceki gün gece yarışı Hewlêr’e uğradı.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Çavuşoğlu’yu indiği uçağın kapısında karşılama görüntüsünü görünce, çocukluğumda sıkça duyduğum; „Weyla tu bin erdê kevî!“ deyimi ağzımdan dökülüverdi…
Konuya girmeden belirtmeliyim ki, ben de her Kürt gibi Neçirvan Barzani’nin temsil ettiği makam gereği, kendisine saygı duyuyorum.
Ancak O, Türkler söz konusu olunca makamını da saygınlığını da ayaklar altına almada herhangi bir sakınca görmüyor.
Bulunduğu makamın saygınlığını da, diplomatik denkliği de çok rahat bir şekilde göz ardı edebiliyor.
Tıpkı önceki gece yarısı havalimanına koşarak Çavuşoğlu’nu uçağının kapısında karşıladığı gibi.
Bir başbakanın ülkesini ziyaret eden bir dışişleri bakanını havalimanında karşılaması, dünyada görülmüş bir durum değil.
Çünkü diplomaside makamın denkliği denilen bir kural var.
Bu nedenle dünyada hiçbir başbakan, başka bir ülkenin herhangi bir bakanını havalimanında karşılamaz.
Gelen ziyaretçiye verdiği önem itibariyle, makam odasının kapısında ya da başbakanlık binasının girişinde ziyaretçisini karşılayan başbakanlar oldu, ancak bunun ötesi, bugüne kadar ne görüldü ne de kimse böyle bir görüntüye şahit oldu.
Neçirvan Barzani’nin „Türk aşkı“ sayesinde, dünya diplomasi tarihinde de bir ilk yaşanmış oldu.
Kaldı ki, gece yarısı herhangi bir ülkeye varan bir dışişleri bakanını, bırakın başbakanı, dengi olan dışişleri bakanı bile havalimanında karşılamaz.
Ama Neçirvan Barzani, adeta bir ilin valisinin şehrine gelen bir bakanı karşılama misali, gece yarısı da olsa, büyük bir zevkle Çavuşoğlu’nu karışılmak için kendini yollara vurdu…
Çünkü gece yarısı Hewlêr’e inen herhangi bir ülkenin değil, Türk devletinin bakanıydı…
Oysa bugüne kadar yüzlerce bakan Hewlêr’i ziyaret etti.
Takip ettiğim kadarıyla Neçirvan Barzani hiçbir bakanı havalimanında karşılamadı.
Ancak Türkler söz konusu olunca, Neçirvan Barzani için Fırat ve Dicle’nin suları bile durur, diplomatik teamüller bir tarafa bırakılır, dostluk ve kardeşlik devreye girer…
Neçirvan Barzani bu yaptıklarında haksız da değil…
Daha iki yıl önceki referandum sürecinde herkes Kürdistan’a karşı kılıç kuşanmışken, Türk devleti referandumu desteklemişti!…
Kürdistan’ı bir bardak suda boğmaya çalışan devletlere karşı Türkiye, Kürtlerin yanında yer almış, Neçirvan Barzani’nin yönetimindeki Kürdistan’ın nefes alması için tüm kapıları ardına kadar açmış, elinden gelen her türlü yardımı yapmıştı!…
Hatta daha bir ay önce Çavuşoğlu’nun Reisi, Kürdistan’ın varlığını tanıyarak, kendisini rahatsız eden Kuzeyli Kürtlere, adres olarak Habur kapısını göstermişti!…
Ayrıca, Çavuşoğlu’nun Hewlêr ziyareti, hiçbir Türk gazetesinde küçük bir haber olarak dahi yer almazken, Neçirvan Barzani’nin sahibi olduğu Rûdaw Gazetesi, gece yarısı ziyareti ve karşılama törenini manşete çıkarmış.
Uzun bir haberin girişinde şöyle deniyor; „Mevlüt Çavuşoğlu dün gece resmi bir ziyaret çerçevesinde Hewlêre vardı. Çavuşoğlu, Hewlêr Uluslararası Havalimanında Başbakan Neçirvan Barzani tarafından karşılandı.”
Haberin devamında Kürdistan Demokrat Partisi’nin Türkiye temsilcisi Omer Botani’nin görüşüne başvurulmuş.
Omer Botani diyor ki; „Türkiye Dışişleri Bakanı’nın ziyareti ikili ilişkilerimiz açışından çok önemlidir. Çünkü Türkiye bizim bir komşumuzdur ve Türkiye gibi bir devlete ihtiyacımız vardır. Iraq ve Ortadoğu’ya açılan bir kapı olarak onların da bize ihtiyaçları vardır…“
Hiç kuşkusuz, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Türkiye ile diplomatik ilişki içerisinde olmuş olması ve bu ilişkisini zenginleştirerek sürdürmek istemesi, yadırganacak bir durum değil.
Her ülkeyle olduğu gibi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin karşılık esasına dayalı olarak Türkiye, İran ve Suriye ile de ikili ilişkilere sahip olması gayet doğal.
Ancak ülkelerarası ilişkiler ister şekilsel ister içeriksel olarak, diplomatik teamüllerden ziyade tek taraflı bir aşka dönüşürse, o, diplomatik ilişki olmaktan çıkar, başka bir şeye dönüşür.
Misal olarak, Neçirvan Barzani Hewlêr’de başbakan olarak Çavuşoğlu’nu karşılar, katıldığı Reis’in yemin töreninde ise isimsiz bir misafir olarak muamele görür!..
30.04.2019