İki yıl içinde Beyaz Saray darmadağın. Taş üstünde taş kalmadı. ABD’yi taşıyan bütün kolonlarda çatlaklar oluştu. Ortada ne norm, ne prensip ve ilke, ne de bir devleti devlet yapan gelenekler kaldı. Para gücü ve bilişim şirketlerinin ‚yararlı hizmetleri‘ ve biraz da Obama karşıtı Rusya’nın desteği ile iş başına gelen kompleksli Trump, züccaciye dükkanına giren fil misali, deyim bu olsa da siz bunu su aygırı olarak anlayın, Beyaz Saray’ı yerle bir etti. Trump iki yıl boyunca Obama’nın almış olduğu kararları, pratiğe yansıtmış olduğu uygulamalarla Obama’nın ABD toplumuna sinmiş gölgesini ortadan kaldırmak için çocuksu bir çaba içinde oldu.
Ayrıca Trump tüccar biri, öyle olduğu için de herşeyi alınıp satılan meta olarak görüyor, herşeyi dolarla ölçüyor, ne kazanırım diye bakıyor. Politik tüm birikim ve entellektüel kapasitesi birkaç vuruşluk bir tweet olan Trump, seçildiği göreve layık biri olmadığını kısa zaman içinde kanıtladı. İki yıl içinde ekibinden 36 bakan ve üst düzey bürokrat peşkir atmak zorunda kaldı, ardına bakmadan çekip gitti. Kısa bir zaman diliminde müttefikleriyle Avrupa Birliği’nin güvenini yitirdi. Uyguladığı politika içerde ve dışarda, uluslararası planda hep gel-gitlerle çalkalandı. Bir gün tehditler savurdu, ertesi gün tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı. Kuzey Kore, Rusya ve Çin politikasındaki tutarsızlıklar Trump’un kapasitesini anlamak için yeterli. Listeyi uzatmak olası, ancak bu kadarı yeter sanırım.
Suriye’den geri çekilme kararı ise, görevinin bilincinde olmayan birinin yapabileceği en kötü iş oldu. Bir yandan Iran’ı sınırlamadan, ekonomik, siyasi ve diplomatik ambargodan bahsedip böylesine bir kararla İran’ın elini rahatlatmak yaman bir çelişki. İsrail’in güvenliğini listenin başına oturtup sonra da böylesine bir karar vermek başka bir tezat. Diğer yandan Rusya ile didişir, onu uluslararası planda sınırlamaya çalışırken, Suriye’den çekilmenin Rusya’yı ne kadar rahatlatabileceğini kavramayacak kadar da çapsız biri.
Suriye’den geri çekilme kararı biraz da kasaya girmesi gereken dolarlarla ve başka ülkelerin hareketlenmesiyle ilgili. Hatırlanırsa, Trump Arap ülkelerini, Körfez Emirliklerini ellerini cebe atmaya çağırdı. O milyar dolarlar geleceğini hesaplarken, kasaya sadece 350 milyon dolar girdi. O bu adımı atarak pazarlığı kızıştırmak istiyor da olabilir. Yarın, madem bu kadar karşısınız o halde yumuşak eller cebe diyebilir ve bu kararı revize etmenin yol ve yöntemini arayabilir. Yine Trump bu adımla, birlikte olduğu diğer koalisyon ortaklarını daha aktif bir şekilde işin içine girmeye teşvik etmeyi de amaçlayabilir.
Diğer yandan ABD yönetimi sadece Başkan ve çevresine topladığı bir düzine insandan oluşmuyor. Pentagon‘un, Dışişleri‘nin ve Ulusal Güvenlik Konseyi‘nin dış politikadaki belirleyiciliği göz önünde bulundurulduğunda, alınan bu karardan geri dönüş olanak dahilinde. Daha bu kararı almamışken bile, Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile tek yanlı atılan adımlar hem ABD derin devletinde, hem de müttefikler nezdinde eleştiri konusuydu. Ayrıca bu adım, ABD’yi Ortadoğu’daki rolünden oldukça geriye atar ve Rusya’nın bu alandaki hakimiyetini onaylama anlamına gelir.
Kısaca bu hamur daha çok su kaldırır. Hemen bir oldu bitti ile sonuçlanmaz. Bakarsınız ABD derin devleti devreye girer ve Trump ya kendisine çeki düzen vermek zorunda kalır, ya da bir şekilde etkisiz hale getirilir.
Buna rağmen ama Trump’ın Erdoğan’ın elini güçlendirdiği, ona kimi güvenceler verdiği, elini rahatlattığı da bir gerçek. ABD’li Pastör Brunson’un serbest bırakılması ve Patriot füzelerinin satışıyla kasaya girecek olan birkaç milyar dolara karşılık TC’nin örneğin bir Mınbiç operasyonuna yeşil ışık yakması olası.
Trump’un bu adımı Rusya’nın Suriye politikasında bir değişime yol açabilir. Esat’ın hakimiyetinden, Suriye devletinin egemenliğinden bahseden bir Rusya, ABD geri çekildiğinde doğacak boşluğu Erdoğan ve çetelerine bırakmaz. Zira Putin, Erdoğan kartını Kürtlere ve ABD’ye karşı kullandı. ABD’nin olmadığı bir alanda Erdoğan’a neden yeni bir alan açmayı istesin?
Kaldı ki istese bile Esat ne der, İran nasıl bir tavır belirler, bunu da aklında tutar Putin. Ortadoğu ve Akdeniz havsasında iddia sahibi olmak isteyen bir Rusya, Suriye’ye ve Esad’a ise muhtaç. Onlarsız orada kalamayacağını bilecek kapasitede bir güç.
Erdoğan’a Suriye’de alan açmak, Esat ve İran’ı sınırlandırır; cihatçı güçlerin hamisine, Müslüman Kardeşlerden, IŞİD artıklarından oluşan Sunni bir İslam Devleti emelleri taşıyanlara Şii dünyasının hamisi İran hemen evet demez. İran, Esat’lı bir Suriye ile Lübnan ve Hizbullah’ı Erdoğan’ın hatırına gözden çıkarmaz. Ve Rusya Suriye’de kalacaksa, ki kalacağı kesin, bunun yolunun Esat’ın tam egemenliğinden geçtiğini bilir.
ABD’nin bu geri çekilme adımı Rusya ve İran tarafında Türkiye’nin Suriye’deki rolüne ilişkin yeni bir değerlendirme ve durum tesbitine yol açar. Bunun yolu ise bu her iki gücün Suriye yönetimi ile eşgüdümlü bir politika gütmesinden geçer. Tüyleri yolunmuş, yedi yıl içinde epeyce hırpalanmış bir Suriye ise Suriye toplumunun en diri unsuru olan Kürtlere ihtiyaç duyar. Kısacası ABD’den doğacak boşlukta Erdoğan ve TC’ye ekmek çıkmaz.
Beyaz Saray’ın dağınıklığından bahsettik. Kürt evi ise darmadağınık, alt-üst olmuş durumda. Birinin ak dediğine bir diğeri kara demek için takla üstüne takla atıyor. Kürtler Güney Kürdistan’daki 1975 yenilgisini unutmamalılar. Kürtler iyi savaşmadıkları için 1975’te kaybetmediler. Kürtler mücadelenin hakkını verdikleri halde kaybettiler. ABD olmasaydı, ABD Kürtleri arkadan hançerlemeseydi Cezayir anlaşması olmaz, Saddam Şatu-l Arabı İran Şahı’na sunmaz, Kürtler ‚aş betal‘ demezlerdi.
İŞİD’i Güney Kürdistan’da yenilgiye uğratan, onun tılsımını bozan Kürtler geçen yıl yaşananları unutmamalılar. İŞİD’i Batı Kürdistan’da, Rojava’da yenilgiye uğratan, onun tılsımını bozan Kürtler Afrin’de yaşananları akılda tutmalılar. 2017 yılında Kürdistan‘ın Güney cephesinde Kerkük ve diğer Kürt yerleşim birimlerinin elden gitmesi Kürtlere rağmen gerçekleşti. Kürdistan’a bağımsızlık referandumu sadece bir fırsat oldu. 2018’de Afrin’in elden gitmesi Kürtlere rağmen gerçekleşti. Uluslararası güçler, büyük devletler çıkarlarına uygun geldiği için, o zamana kadar ilişkide oldukları Kürt güçlerini arkadan hançerlediler.
1975’i demiyorum ama Kerkük ve Afrin‘in düşmesi, elden gitmesi biraz da Kürt evinin dağınık olmasından kaynaklandı. Kürt evi derli toplu olsaydı belki Kerkük de, Afrin de gitmezdi. Şimdi de Rojava’nın diğer bölgeleri bu denli bir tehdit altına girmezdi.
Kimse bizim direngenliğimize, mücadeledeki kararlılık ve yeteneğimize malesef bakmıyor. Dün ‚Kürtlersiz İŞİD yenilmezdi‘ diyen, Kürtlerin kahramanlıklarına övgüler düzen ABD ve Avrupa Birliği, Kerkük ve Afrin’ın elden çıkmasına yeşil ışık yaktılar.
Yapılması gereken, ilk elden 2013’e geri dönmek, Barzani, Talabani ve Öcalan’ın çağrısıyla toplanan ve önemli bir mesafe de alan Kürdistan Ulusal Kongresi için acilen harekete geçmektir. Bunun da yolu Kürdistan’daki başat güçlerin asgari ortak noktalarda bir araya gelmeleriyle mümkündür. 2013 yılında Rojava’ya, Kürdistan’ın Batı’sına yönelik oluşturulan Desteya Bilind a Kurd, Kürt Yüksek Konseyi ile 2016 Duhok toplantı sonuçları acilen yaşama geçirilmeli ve KDP, PKK’ye Güney’de nefes alma olanakları yaratmalı, PKK ve PYD’de de Rojava’da KDP’ye yakın oluşumları gözetlemelidir. Ayrı kalınan her günün Kürt hanesinden birşeyler koparıp götürdüğü artık görülmelidir!
24.12.2018