İki şeyi açık isimleriyle kullanmaya dilim varmıyor.
Şey deyip, geçiyorum.
İsteyen istediği kelimeyi koyarak okuyabilir…
Amerika’nın İran’a yönelik ekonomik kuşatma kararı ile Türkiyeli Dağınık Kürtler, bir kez daha umuda yolculuk hayallerini süslemeye başladılar.
Türkiyeli Dağınık Kürtler deyimini bilerek kullanıyorum.
Çünkü bunlar hayal ettikleri umut yolculuğunda bile kendilerini göremiyor, salt iyilik olsun diye başkaları için hayal ettiklerini etraflarındaki üç-beş kişiye pazarlayarak yaşama tutunuyorlar.
Umut olarak gördükleri tek yer, Güney Kürdistan…
Hayalini gördükleri yolculuk ise, Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı…
Ama nasıl?
İşin nasıl olacağı tarafı da, en az kendi konumları kadar dağınık.
Şöyle ki;
Amerika, uygulayacağı ekonomik kuşatma ile İran’ı açlıkla terbiye edecekmiş…
Bu terbiyeden YNK de payına düşeni alıp, gücünü kaybedecekmiş…
PDK Kürdistan’da hâkim güç haline gelecekmiş…
Böylelikle Kürtlerin eline altın tepside sunulan bir fırsat geçecekmiş
Bu fırsatı bir kuyumcu inceliğiyle değerlendiren Kürtler, fi tarihinde de Bağımsız Kürdistanı ilan edeceklermiş…
Sanki Kürdistan’ın bağımsızlığının önündeki tek engel, İran ve İran’a yakın duran YNK…
Türkiye, Irak, Heşda Şeibi hatta PKK işin neresindeler, belli değil…
Ya da söz konusu olan altın tepside sunulacak fırsat…
Sanki bugüne kadar hiç sunulmamış gibi…
Hayalleri de kendileri gibi darmadağınık.
Nedenine gelince;
Birincisi, Güney veya Kürdistan’ın herhangi bir parçasının bağımsızlığını engelleyen tek devlet İran değil. İran’ı da bu konuda daha aktif rol oynamaya iten Türkiye…
Gerek sahada ve gerekse Kürtlere „altın tepside fırsat sunan” ülkelerle ilişkileri itibariyle de Türkiye, İran’dan daha etkin bir role sahip.
Irak, ha keza es geçilmekte. Oysa Irak da her geçen gün daha güçlenerek ve üstelik Kürtlerin merkezi idare üzerindeki etkilerini de azaltma yoluna giderek, en az İran ve Türkiye kadar kurulacak bir Kürt devletini engellemek için kendini konumlandırmakta…
Irak’ın asli askeri gücü konumuna kavuşan Heşdi Şeibi’nin Kürdistan’ı kuşatmaya alması, yine kime ve neye hizmet ettiği bir türlü belli olmayan PKK’nin bölgeye konumlanışı…
Birde işin fırsat tarafı var ki, bu da pek yeni değil.
Çünkü, Türkiyeli Dağınık Kürtlerin hayal ettikleri fırsat, bugüne kadar defalarca sunuldu.
İlki, 1992’de Saddam’ın eli-kolu bağlanarak sunuldu…
Bu Hewlêr – Süleymaniye ikilemine heba edildi.
İkincisi 2003 yılında, Irak’ın yerle bir edilmesiyle sunuldu…
Bu da Hewlêr – Bağdat hesaplarına feda edildi.
Referanduma kapı aralama ile üçüncü bir fırsat daha sunuldu.
Ancak Kürtler bağımsızlık ilan edeceklerine, Kerkük’ü feda etmeleriyle aslında bağımsız bir Kürdistan’ın önündeki en büyük engelin kendileri olduklarını, hem altın tepside fırsatlar sunan dostlarına, hem de kendilerini bir kaşık suda boğmak isteyen düşmanlarına, cömertçe gösterdiler.
PDK-YNK ayırımına zaten girmek bile istemiyorum.
Çünkü, yaptıkları ortada…
16 Ekim’de de Kürdistan’ı ortaklaşa yönetiyorlardı, sonrasında da ortaklaşa yönettiler…
Birbirlerini ihanetle de suçlamıyorlar.
Daha bir ay önce seçim yapıldı.
Her iki partinin aldıkları oy ve kazandıkları parlamenter sayısı farklı olmalarına rağmen, kurulacak yeni hükümette de eşit ortaklar olarak yer alacaklar.
Dolayısıyla Türkiyeli Dağınık Kürtler olarak Güney ile ilgili, büyük devletlerin baştan beri kurguladıkları senaryonun her evresinde, bu denli hayal alemine dalmaya gerek yok.
Amerika başta olmak üzere, büyük devletlerin olası bir Kürt devleti ile ilgili niyetleri, belli.
Ancak onlar, bu niyetlerini hayata geçirebilecek olan Kürtleri sahada bir türlü göremiyorlar, ki bu konuda haksız da sayılmazlar…
Çünkü her dört parçada da yaşayan Kürtler, henüz bir ulus devlet kuracak kadar ortak bir ulusal bilince sahip değiller.
Ulusal bilinç olmadan, ulusal birlik, ulusal birlik olmadan da ulusal devlet kurulamaz…
“Hayal fakirin ekmeğidir” derler.
Hayal kuralım, kurmasına…
Ama kanatsız uçmayı hayal edebilecek kadar da hayalperest olmayalım…
06.11.2018
firataras@navkurd.net