Önce ‘piç’ kelimesi ne anlama geliyor, ona bakalım.
Türkçe sözlükte: “Babası belli olmayan ya da bilinmeyen çocuk…” olarak geçer.
Ekşi sözlükte: “Halk arasında babasız doğan veya doğduğunda babası belli olmayan çocuk…”
Argodaki anlamı, fırlama, her taşın altından çıkan tip…
Hukuk dilinde ise, Nesebi gayri-sahih olarak adlandırılan kişi…
Peki piç kelimesi sadece çocuklar için mi kullanılır?
Devşirme ya da günümüz modern anlamıyla asimile edilerek köksüzleştirilen kişi, grup ya da topluluklar için de kullanılamaz mı?
Daha somut bir örnek olarak;
Dedesi Gürcü ve de Hristiyan olan Erdoğan’ın kendisini Abdülhamid’in torunu olarak görmesi, babası Kürt ve Alevi olan Kılıçdaroğlu’nun soyunu sarıklı Nasreddin Hoca’ya dayandırması, dedesinin hangi millete ve dine ait olduğu dahi belli olmayan Bahçeli’nin şeceresini Cengizhan’a kadar götürmesi, “piçliklerini” gizlemelerinin bir sonucu değil mi?”
Son günlerde “Türklük Andı”nın yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, yapılan tartışma ve açıklamalar, “piçleşmenin” salt siyaset dünyası ile sınırlı olmadığı, toplumun bütününe sirayet ettiğini, bir kez daha gösterdi.
Çünkü „Türklük Andı” ile büyüyenler salt siyasiler değil.
Bilim adamı olanı da cahil kalanı da…
Sanatçı olanı da sanatsız kalanı da çocukluklarında her sabah, „Türk’üm… doğruyum… çalışkanım…” yeminini ederek büyüdüler.
İşte bu yeminle büyüyenlerden biri de bilim dünyasından Prof. Celal Şengör, sanat dünyasından ise, Erdal Beşikçioğlu…
Her dönem gündemde kalmayı beceren Prof. Celal Şengör diyor ki:
“-Benim babaannem Sırp!
“-Dedem Arnavut!
“-Anneannem Helen!
“-Yani bende Türk kanı yok!
“-Ama ben Türk Milliyetçisiyim…”
Erdal Beşikçioğlu da Celal Şengör’den geri kalmıyor ve benzer bir açıklamada bulunarak, kendisini şöyle tanımlıyor:
“Annem Arnavut!
Babam Laz!
Ben kendimi Türk olarak görüyorum…”
Türk olmadıkları halde kendilerini Türk ve hatta Türk milliyetçisi olarak tanımlayan çok sayıda bilim adamı ve sanatçı var.
Bunların açıklamalarını okuyunca, elimden olmadan „iyi ki siyasete atılmamışlar” diye kendi kendime mırıldandım.
Çünkü yukarıda örnek verdiğim siyasiler, geçmişlerini inkâr etmek şartıyla köklerini Türklüğe dayandırarak Türk ve Türk milliyetçisi olduklarını söylüyorlar.
Pozitif bilim alanında Prof.’luk mertebesine kadar yükselmiş, Avrupa’da yaşamış olan Celal Şengör ise, Türk kanı taşımadığını bildiği halde Türk Milliyetçisi olduğunu iftiharla açıklıyor.
Türkiye vatandaşı olup ta, kendilerini hala Türk görmeyenlerin Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu üçlüsüne şükretmeleri gerekir.
Ya bir de Celal Şengör Cumhurbaşkanı veya ana muhalefet lideri olsaydı, bir düşünün…
Soy ve sopunu inkâr etme aşamasına hala gelemeyen, köklerinden yola çıkarak kendilerini Türklük dışında tanımlayan kim varsa, bir yolunu bulup onları da kendisi gibi piçleştirirdi.
Çünkü adlarını andığım siyasiler, ne olduklarını bilmekle birlikte onu şu veya bu şekilde gizlemeye çalışırlarken, bilim adamı olan Prof. Celal Şengör ise, bilerek ve isteyerek piçliğiyle iftihar ediyor.
15.11.2018
firataras@navkurd.net