Kürdistan Eski Bölge Başkanı Mesud Barzani geçen hafta Bağdat ve Necef’i ziyaret etti.
Bağdat’da bir devlet başkanı gibi karşılanan Barzani, başta Irak Başbakanı ve Meclis Başkanı olmak üzere, tüm parti liderleriyle üst düzeyde görüşmeler gerçekleştirdi.
Hiç kuşkusuz bugün sadece PDK’nin Genel Başkanı sıfatını taşıyan Barzani’nin Iraklı liderler tarafından karşılanmış olması, Kürtler için sevindirici bir durum.
Ancak bu sevincin büyük bir zafer olarak yansıtılması da bir o kadar yanıltıcı.
Çünkü Barzani’ye kardeşim diye hitap eden Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin, daha bir yıl önce Kerkük’ü işgal eden Ebadi ve yine Barzani’nin birkaç yıl önce, „yeniden başbakan olması halinde bağımsızlık ilan edeceğiz“ dediği Maliki’nin de, bugün Barzani’ye karşı takındıkları tutumu belirleyen, Kürtlere duydukları ihtiyacın bir sonucudur.
Oysa aynı kişiler, daha bir yıl önce yapılan referandum öncesi ve sonrası süreçte Barzani ve Kürtlere karşı net bir tutum almış ve Kürdistan seferine çıkan Heşdi-Şabi’nin arkasında hizaya geçmişlerdi.
Başka bir deyişle referandum nedeniyle Barzani’yi neredeyse terörist ilan edenler, bugün Kürtlerin Bağdat ile daha sıkı bir işbirliğine girmelerini sağlamak için, Barzani’yi neredeyse Irak’ın kurtarıcısı olarak ilan edecekler.
Kürtler gibi yıllarca Saddam’ın zulmüne uğrayan Şiiler, tıpkı Erdoğan gibi dereyi geçene kadar Kürtlerle kardeşlik edebiyatını yapıyor, geçtikten sonra da her türlü küfrü reva görüyorlar.
Abdulmehdi’nin kardeşliği de Erdoğan’ın kardeşliğine benziyor.
Çünkü Abdulmehdi’de tüm adımlarını sahip olduğu devletinin bekası için attıyor.
Devletinin çıkarları neyi gerektiriyorsa öyle davranıyor.
Bu nedenle bir yıl önce Barzani’nin yüzüne bakmayan Abdulmehdi, bugün ona, „Ebu Mesrur“ diye methiyeler diziyor.
Barzani farkında olsa bile, Barzani’nin Bağdat gezisini şimdiden zafer ilan eden kimi Kuzeyli Kürtlerin bunun farkında olduklarından pek emin değilim.
Çünkü kimi şeyler bilgi ile elde edilemez, tecrübe gerektirir.
Devlet yönetimi gibi…
Iraklı siyasilerin Barzani’ye karşı gösterdikleri sevgi ve saygı da, kendi devletlerinin sahibi olmalarının bir gereğidir ki, bu yarın başka bir pozisyona da dönüşebilir.
Abdulmehdi’nin ya da herhangi bir Iraklı siyasetçinin Barzani ile kardeş olmasının ölçütü, Barzani’yi evlerinde karşılama biçimi değil, sahip olduğu payı istediği gibi kullanma hakkına saygı göstermeleridir.
Bunun ilk adımı da, Kerkük ve tartışmalı bölgeler konusunda referandumu öngören Irak Anayasası’nın 140. maddesini bir an önce hayata geçirmektir.
Aksi takdirde, tıpkı Demirel’in o meşhur vecizesi gibi, dün dünde kalır, bugün de yarın dün olur…
29.11.2018