Güney Kürdistan bağımsızlık referandumunun birinci yıldönümü.
Bir yıl önce bugün, bağımsızlıktan ve özgürlükten yana olan tüm Kürt ve Kürdistanlıların kalbi Hewlêr’de atıyordu.
Kürtler, tarihlerinde bir ilki gerçekleştirmenin heyecanını yaşarlarken…
Tüm dünya, onların yaşadıkları heyecana odaklanmıştı…
Eylül ayı bu yıl da hareketli geçiyor.
Ancak bu yıl ki hareket, Güney Kürdistan ile sınırlı…
Bu yıl ki hareketliliğin bir nedeni, beş gün sonra, yani 30 Eylül Pazar günü yapılacak parlamento seçimleri…
Diğer bir nedeni de, Ekim ayı başında Irak Cumhurbaşkanlığı’na seçilecek Kürd’ün kim olacağı seçimi…
Ancak son bir haftada yaşananlar gelişmelerle ikinci hareketlilik birincinin önüne geçti.
Özellikle iki büyük parti olan PDK ve YNK cephesinde…
Her iki parti de, oluşturdukları yüksek profilli heyetlerle Bağdat ve Basra da görücüye çıkma yarışındalar.
Irak’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak Kürdü, tam da bir yıl Kürdistan’ın kalbi olarak gördükleri Kerkük’ü zorla söküp alan Şii ve Sünnilere beğendirmek için çabalıyorlar.
YNK’nin adayı Berhem Salih, PDK’nin adayi ise, Fuad Husên…
Berhem Salih Talabani okulundan. Salih bir dönem Kürdistan Başbakanlığını yaptı, bir dönem de Maliki’nin başbakan yardımcılığını üstlendi.
Barzani okulundan olan Fuad Husên ise, 2005-17 yılları arasında Kürdistan Başkanlık Divanı Başkanlığı görevini sürdürdü…
Hiç kuşkusuz Fuad Husên, Berhem Salih’e göre daha fazla Kürd ve Kürdistani bir duruşa sahip. Her ikisi arasında bir tercihte bulunma zorunda kalırsam, benim de ilk tercihim Fuad Husên olacak. Ancak sorun bir protokol koltuğundan ibaret olan Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğu olunca, daha fazla Kürd ve Kürdistani duruşa sahip olma da pek bir işe yaramıyor.
Saddam sonrası hazırlanan Irak Anayasası’na göre Kürtlere tahsis edilen bu koltuk, aslında Kürtleri Irak’ın birliği içinde tutma oyunundan ibaret.
Bu koltuğa ilk iki dönem YNK Başkanı Celal Talabani oturdu, onun ölümünden sonra da varlığı ile yokluğu belli olmayan YNK’li Fuad Mahsum.
Bugüne kadar bu koltuğun YNK’ye tahsis edilmesinin nedeni de, YNK ile PDK arasındaki bir antlaşmaya dayanıyordu ki, o antlaşma da özetle şuydu: Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğunun YNK’ye verilmesi karşılığında Kürdistan Başkanlık koltuğunun PDK ye bırakılması…
Bir yıl önce yapılan referandum sonrası süreçte Kürdistan Başkanlık koltuğu askıya alınınca, onun karşılığı olan ve Kürtlere tahsis edilen Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğu da karşılıksız kaldı. Şimdi her iki parti de bu koltuğa sahip olma yarışında…
Böylelikle Güneyli Kürtler arasında, daha doğrusu PDK-YNK arasında bugüne kadar devam edegelen son ve tek birliktelik de tarihe karışmakta…
İşin garip tarafı, bu konunun Güneyli Kürtlerden çok Kuzeyli Kürtler tarafından tartışılıyor olması.
Onlara göre sanki Berhem Salih Irak’a Cumhurbaşkanı olursa Kürdistan satılacak, Fuad Husên olursa Kürdistan bağımsızlığına kavuşacak…
Şu an ki duruma gerçekçi bir gözle bakılırsa, her iki olasılık da söz konusu olmaz.
Bugünkü mevcudiyetiyle Kürdistan ne satılır ne de bağımsız bir devlete dönüşür.
Olabilecek en tehlikeli şey, seçilmesi durumunda bugüne kadar Kürdistan’ın Irak’tan ayrılmasını savunan Fuad Husên’in de, Talabani ve Mahsum gibi yapacağı ilk açıklamasında Irak’ın birlik ve bütünlüğüne vurgu yapması olacak.
Çünkü o koltuğa oturmak Irak’ın birlik ve bütünlüğüne vurgu yapmayı gerektiriyor…
İki dönem o koltuğa oturan Talabani, Irak’ın birlik ve bütünlüğüne vurgu yaparken, o da zıne kimi Kürtler tarafından topa tutuluyordu.
Onu bu söyleminden dolayı topa tutanlar, onun oturduğu koltuğun Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğu olduğu gerçeğini de göremeyecek kadar realiteden uzak yaşıyorlardı…
Kaldı ki Talabani, özellikle de ilk dönem karizmatik liderliği ile o protokol koltuğuna yeri geldiğinde fiili bir işlev de yükleyebiliyordu.
Dolayısıyla bırakın Fuad Husên’i, daha dün yaptığı son açıklamayla Kürdistan’ın bağımsızlık hedefinden vazgeçmediklerini söyleyen Mesûd Barzani’yi de o koltuğa oturtursanız, o da tüm açıklamalarında Irak’ın birlik ve bütünlüğüne vurgu yapmayı öne çıkaracak ve ona göre hareket edecektir.
Çünkü o koltuk, Kürtleri Irak’a bağlayan bir koltuktur. Her kim ki o koltukta oturursa, içi kan ağlasa da, ya o bağlılığı sürdürmek ya da o koltuktan kalkmak zorunda.
Barzani’yi diğerlerinden farklı kılan en önemli özelliği de, bugüne kadar o koltuğa karşı mesafeli davranmış olmasıydı…
Bu nedenledir ki, Mihemed Seyhud adlı bir Şii milletvekili, „Yasa Devleti, Fetih ve diğer gruplar PDK adayını desteklemeli, çünkü PDK ayrılıkçı bir projeye sahiptir…“ açıklamasında bulunuyor.
Niye mi?
Çünkü bu koltuğa sahip olmakla PDK’nin de ayrılıkçı projesinden uzaklaşabileceğini anlayabilecek kadar akıllı…
Buna rağmen Kürtler ne yapıyor…
Kürtleri Irak’a bağlama işlevi gören bir protokol koltuk uğruna, pamuk ipliğiyle bağlı birlikteliklerinin ruhuna fatiha okumaya hazırlanıyorlar.
Ve eğer son anda bir anlaşmaya varmazlarsa, Fuad Husên ya da Berhem Salih’ten herhangi biri o koltuğa oturacak.
Ancak o koltuğa oturmanın Kürtlere maliyeti de, 16 Ekim 2017’de ödenen faturadan daha hafif olmayacaktır…
O maliyetin ne olacağını da, yine önümüzdeki Ekim ayından itibaren hep birlikte göreceğiz…
25.2018