Türk-Kürt ilişkisinin söz konusu olduğu her platformda, Kürtlerin hak taleplerine karşılık Türklerden sıkça duyduğumuz beylik laflardan bir demet…
„Et ve tırnak gibiyiz!“
„Birbirimizden kız alıp vermişiz!“
„Aynı mahalle de, aynı binada iç içe yaşayan komşuyuz!“
„Aynı kıbleye secde duran din kardeşleriyiz!“
„Çanakkale’de ortak düşmana karşı savaşırken şehadet şerbetini birlikte içmişiz!“
Bunlara benzer yüzlerce, hatta binlerce beylik laflar…
Hiç kuşkusuz eşitler arasında kullanıldığında bu lafların her birinin kendine özgü bir değeri ve anlamı var.
Ancak söz konusu ilişki Türk-Kürt ilişkisi olunca, her biri içi boş bir beylik lafa dönüşüyor.
Türkler, bu beylik lafları, salt Kürtlerin gönlü hoş olsun diye söylemiş olsalar bile, Kürtlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul gördüğünü söyleyebiliriz.
Hele ki, „sonuçta hepimiz insanız“ sözü karşısında, önlerine dünyayı değiştirme hedefini koyan kelli felli Kürtlerin sevinçten nasıl dört köşe olduklarını da birçoğumuz gözlemlemişizdir.
Aslında haksız da değiller…
Eşitsizler arasında „insan olma“ paydasında eşitleşmek, lafta da olsa kulağa hoş gelen bir duygu…
Öyle sanıyorum ki, bu, tüm dünya da sadece Kürtlere nasip(!) olan bir duygu…
Öyle bir duygu ki, komşularının kendilerine yönelik yaptıkları tarife uygun davranmak ve kendilerini ispatlamak için adeta birbirleriyle yarışırcasına hareket ediyorlar.
Biri, „ben de sizin konuştuğunuz dili konuşuyorum“ argümanıyla efendisiyle eşit olabileceğinin hazını yaşarken…
Bir diğeri, harabeye dönmüş evini bırakarak, komşusunun kapısının önünü temizleyecek kadar kendinden geçebiliyor.
İnsan olmaktan kaynaklanan, doğal hak ve hukuk birçoğunun aklına bile gelmiyor.
Yukarıda sözü edilen beylik laflar içerisinde en fazla ilgimi çeken ise, „et ve tırnak gibiyiz“ lafı…
Çünkü Türklerle Kürtlerin ilişkisini en iyi ifade eden bir laf…
Bu lafı her duyduğumda aklıma gelen ilk şey; Türklerin „et“, Kürtlerin ise „tırnak“ oldukları…
Hiç kuşkusuz bu söz Türkler arasında başka anlamlarda da kullanılıyordur.
Ancak, Türk-Kürt ilişkisini bundan daha iyi tarif eden başka bir söz bulunamaz.
Her kim ki bu lafı bulmuş ve söylemişse, Türk devletinin bekası için en büyük hizmeti yapmış ve hala geçerliliğini koruyan bu sözüyle yapmaya devam etmektedir.
Et ve tırnak…
Türkler et…
Kürtler tırnak…
Nasıl ki tırnak, etin önüne geçmediği sürece el ve ayak organlarının doğal bir parçası görülüyorsa, Kürtler de Türk gibi yaşayıp, Türk gibi konuşup Türk devletine itaat ettikleri sürece, Türkler tarafından birer insan olarak kabul görüyor, kendileri gibi davranmaları şartıyla onları „insan olma“ paydasında birleşebiliyorlar.
Kürt oldukları gerçeğinden hareketle kendi dillerini konuştuklarında, doğuştan kaynaklanan haklarını talep ettiklerinde ise, uzayıp etin önüne geçen tırnağın kesilip çöpe atılması gibi, Kürtler de Türkler tarafından „asi“, „şaki“ ve moda tabirle „terörist“ ilan edilip, ölüme, sağ kalanlar da dört duvar arasına gönderilirler…
Bu beylik lafın gizemine kendilerini kaptıran Kürtler, kendilerini tırnak olarak gördükleri sürece, Türklerin payına beylik laflar, onların payına birer tırnak makası düşer!..
13.07.2018
firataras@navkurd.net