Devlet Bahçeli’nin önerisi, Erdoğan’ın karar vermesiyle Türkiye 24 Haziran’da erken genel seçime gidiyor.
Türkiye’de kurulmuş yüze yakın siyasi parti olmasına rağmen, seçimlere sadece 12 parti katılıyor.
Bunlardan 10’u Türk 2’si de Kürt partisi.
HDP ile Hüdapar.
Türkler partileri iki cepheye ayrılmış.
AKP-MHP Cephesi ve diğerleri.
Her iki cephe de Kürt partilerine kapılarını kapatmış, özellikle de HDP’e cüzamlıymış gibi muamele yapıyor, ondan uzak durmak için her yola başvuruyorlar.
Tek gerekçeleri devletin gerçek sahipleri olan Türk seçmenleri küstürmemek.
AKP-MHP Cephesi, diğerlerini Kürtlerin doğal müttefikleri olmakla suçluyor.
CHP-İP cephesi ise, AKP’yi Kürtlerin eski müttefiki olmakla cevap veriyolar.
Şimdilik her iki cephenin birbirlerine karşı kullandıkları en önemli argüman, Kürtlerle yakınlaşmış olmak, ya da gelecekte yakınlaşma ihtimali içine girmek…
Bu anlayışla hareket eden iki cepheden biri 24 Haziran’da Türk devletinin başkanlığını ve parlamento çoğunluğunu kazanacak, diğeri de muhalefet koltuğunu.
Kürtler de onların koltuk kavgalarını uzaktan seyredecekler.
Buna rağmen Kürtler de en az Türkler kadar heyecanlı.
HDP ve Hüdapar dışında seçime girebilme koşullarına sahip bile olamayan partilerdeki heyecan adeta tavan yapmış durumda.
Kimileri HDP ile „Milli Birlik“ peşinde.
Kimileri de „Milli Birlik“ dışında kalmakla birlikte, diğerlerinden daha fazla „Milli“ olduğunu ilan etmekte.
Adı ne olursa olsun, Kürtlerin ister milli ister seçim ya da herhangi bir hedefe yönelik yapacakları birliktelikleri değerli buluyor ve destekliyorum.
Ancak adını doğru koymaları şartıyla…
Çünkü her birlikteliğin kendine özgü koşulları var.
Örneğin Milli Birlik, Kürtler açısında nihai hedef olarak milli kurtuluşu ve kurtuluş sonrası milli devleti kurmayı esas alan güçler ya da partiler arsında yapılır.
Seçim Bloku ya da seçim işbirliği ise, adından da anlaşıldığı gibi, sadece seçime yönelik bir birliktir ki, amaç daha fazla oy almak, daha güçlü bir şekilde temsil gücünü elde etmektir.
Seçim Bloku ya da seçim işbirliği geçicidir, birlik öznesi olan seçimin yapılmasıyla kendiliğinden sona erer.
Bu bağlamda keşke tüm Kürt partileri, Hüdapar da dahil olmak üzere tüm Kürt renklerini içinde barındıran bir Kürt Seçim Blok’u ile seçime katılabilecek bir olgunluğa ve hoşgörüye sahip olsalar…
Hiç kuşkusuz böylesi bir blokla da cumhurbaşkanlığını ya da parlamento çoğunluğunu elde etmeleri söz konusu olmaz. Ama böylesi bir birliktelik kendi devletleri olmayan devletin de uykusunu kaçırır.
Şimdi gelelim, kurumsal kimlikleriyle seçime katılamayan küçük partilerin seçim öncesi „Milli Birlik“ heyecanlarına.
Yukarıda belirttiğim gibi, onların da bu yöndeki çabaları elbette ki önemli ve değerlidir.
Eğer istedikleri birliğin adını herhangi bir kuşkuya kapılmadan, cesaretle doğru koyabilirlerse…
Talep ve söylemleri birbirlerine yakın, hatta düne kadar aynı çatı altında çalışmış olanl PAK, PSK, PDK, Azadi ve benzeri örgüt ve partilerin kendi aralarında kuracakları birlikteliğe „Milli“ demeleri hiç de yanlış değil.
Çünkü hiçbiri devletleşmesine karşı değil.
Ancak HDP’in de içinde yer alacağı bir birlikteliğe de aynı sıfatı yakıştırırlarsa, her şeyden önce kendi kendilerini inkar etmiş olurlar.
Ya düne kadar HDP’i Kürt partisi olarak görmemeleri yanlıştı…
Ya da bugün yanlış yapıyorlar.
Oysa ister kendi aralarında yapacakları birliktelikle bağımsız adaylarla, ya da HDP ile birlikte kuracakları birlikteliği „Seçim Bloku“nun önüne herhangi bir kelimeyi koyarak tanımlarlarsa hem kendi gerçekleriyle ters düşmezler, hem de düne kadar milli görmedikleri HDP’i belki de milli bir çizgiye doğru çekmiş olurlar.
Ama seçime yönelik işbirliklerini ısrarla „Milli Birlik“ demeye devam ederlerse, söyleyebileceğim tek şey, ‘iyi ki devlet Bahçeli önerdi Erdoğan da kabul etti’, olur.
Onların aldıkları erken genel seçim kararı sayesinde, 25 Haziran’da Türkler yeni bir başa sahıp olur, biz de bu arada nur gibi bir „Milli Birlik“e sahip oluruz…
01.05.2018
firataras@navkurd.net