Bugün Türkiye’de yaklaşık otuz milyona yakın Kürt bulunmaktadır. Ama çoğunluğu milli değerlerinden ve Kürt kimliğinden uzak yaşamaktadır. Özelikle Türkiye’deki Kürtler siyasi alanda çok zaaflıdırlar. Mevcut Kürt partileri birer futbol takımı, taraftarları ise futbol takımı tutar gibi parti tutuyorlar. Birçokları milli hislerden ve ulusal değerlerinden uzak sadece parti holiganlığını (partizanlık) yapıyorlar.
Son dönemlerde bu partizanlık anlayış gün geçtikçe çok daha kötüye gitmektedir. Özelikle Kerkük olayında, partizancı Kürtler olayın geliş ve gidişatını bilmeden tek taraflı suçlamalar ve hakaretlerde bulundular. Kendilerine göre haklı gerekçeler sıralayıp, güney Kürdistan’daki olayları düşmanca yorumladılar. Bilindiği gibi yapılan hatalar ve ihanetlerden dolayı sadece Kürt milleti zararını gördü. Hiçbir siyasi parti zarar görmedi, kimi gücünü korudu kimi ise daha da güçlendi. Olan Kürt milletine ve Kürdistani kazanımlara oldu. Hem toprak hem de insan kaybı oldu. Birçok değerli komutan ve peşmergeler şehit düştü. Yüzbinlerce insan yaşadığı şehri ve köyünden göç eti. Mevcut olan partiler halen hepsi Kerkük de siyasi çalışmalarını yürütmektedirler. Ama holiganlık yapanlar hem kendi partilerine hem de Kürt milletine zarar verdiler.
Şimdi Afrin işgaliyle ilgili yine partizanlar ya da diğer deyimle holiganlar devrede. Özelikle sosyal medya üzerinde bir rezalettir gidiyor. İşgalci Türk ordusu ve onun desteklediği terörist dinci gruplar Afrini fiili olarak işgal ettiler. Kimi holiganlar devrede. Bu sefer Kerkük’ün düşmesine üzülen kimi partizanlar, dolaylı olarak Afrin’nin yenilgisine seviniyorlar. Velhasıl karşılıklı atışma ve karalamalar utanç verici düzeyde devam ediyor. Halbuki her kürdün yapması gereken tek şey şu olmalıydı. Kürt halkına karşı nereden ve kimden bir saldırı gelirse gelsin topyekûn karşısında durmak.
Asil olan, yanlış yapan partileri yurtsever duygularla hatalarını açıkça ve olabildiğince eleştirmek olmalıdır. Zaten Kürdistan’da gelişen bu olaylarda, bu tarz davranan partizanlara gün doğuyor. En ufak bir olayda doğru veya yanlışı kendilerine göre yorumlayıp karşılıklı saldırıya geçiyorlar.
Ayrıca yine Afrin işgalinde özelikle Türkiye Kürtleri yine takım anlayışıyla hareket ettiler. Hata olay öyle bir boyuta geldi ki, işgal olayı sadece Erdoğan’a endekslendi. Oysa işgal olayı iktidar ve kişilerin değil bir devlet politikasıdır. Devleti görmeden işgali Erdoğan ve AKP temelinde ele almak, tam da devletin istediği şeydir.
Bu süreçte yapılması gereken, Kürtlerin ulusal ve milli değerlerini öne çıkarmaktır.
En bariz bir örnek anadil. Türkiye’deki Kürt anadillerinde uzak. Ama işgalcinin diline hem sıcak hem onunla mutludurlar.
Enteresan olan bu partili holiganların çoğunluğunun her biri Türk spor takımlarından birinin taraftarıdırlar. Hata birçok parti başkanı, başkan yardımcıları ile meclis üyeleri bile, Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe taraflarlığıyla da yarışıyorlar. Bu da Kürtlerin birlikte yaşadığı sömürgeci Türk milletinin köleliğini peşinen kabul etmekten kaynaklanıyor. Buda daha doğrusu devletin baskısı yanında, Kürtlerin kendilerini gönüllü bir asimilasyona tabi tutmasıdır.
Bu nedenle Türkiye’deki Kürtlerle, İran, Suriye ve Irak’taki Kürtlerin, milli ve ulusalcılık farkı da ortaya çıkmaktadır. Çünkü Kürdistan’ın diğer parçalarında işgalci devletlerin dil, bayrak ve spor takımları gibi değerleriyle Kürtler fazla ilgilenmiyor. Diğer üç parçada da Kürtler ana dillerini çok iyi korumaktadırlar. Türkiye’de ana dilini bilmeyen milyonlarca Kürt vardır. Kürdistan’ın diğer parçalarında Kürtçe bilmeyen tek bir Kürt yoktur.
Türkiye’de ki siyasi Kürt partilerin taleplerinde de, diğer parçalardaki Kürt partilerin taleplerinden farklıdır. Türkiye’de, bugün ondan fazla Kürt partileri mevcuttur. Her ne kadar bazıları yan yana gelseler de, bir türlü ve ortak bir dil oluşturamıyorlar. Çünkü dertleri ulusal bir birlik değil, tüm dertleri seçim ittifaklarıyla makam mevki sahibi olmak. Türkiye’de genel seçimlere daha bir seneden fazla zaman var. İrili ufaklı mevcut Kürt partileri şimdiden secim hesaplarını yapıyorlar. Eğer Kürtlere ciddi bir kazanım getiriyorsa elbette hesapları olmalıdır. Ama görünen o ki tüm hesapları Ankara’ya bir kaç kişiyi göndermek. Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünden uzaklar. HDP pratiği de gösterdi ki az veya çok kişinin seçilmesi bir şey ifade etmiyor. Mevcut Kürt partilerinin siyasi çözümle ilgili bir programları ve pratiği olmadığı sürece, kendilerini konuşturmaktan başka Kürtlere bir şey kazandırmıyorlar.
Bu nedenle, hiçbir lider ve hiçbir parti mutlak ve kutsal değildir. Kutsal olan vatan toprağı, dil ve gibi ulusal değerlere bağlılıkla mücadele etmektir.
08.04.2018