Bugün dünyada yüz doksan üç ulus devlet var. Her bir ulus devletin kendi ulusal kurumlarıyla bayrak ve dilleri var. Bu devletlere sahip olan milletler, ulus devlet olmanın gerekleriyle yasaksız yaşıyorlar. Bu devletlerin hepsi, kendi tarihi geçmişlerini, kültürlerini ana dilleriyle eğitim ve öğretim görerek, öğreniyorlar. Dil ve kültürlerinin yaygınlaşması için milyar dolarlar harcıyorlar. Bu yapılanları ne kimse kınıyor nede karşı çıkıyor.
Birde ulus devlet olmayan, sömürge milletlere bir bakalım.
Öncelikle bu milletler kendi sömürgecilerinin yasa ve kanunlarına mecburen tabii oluyorlar. Doğuştan kaynaklanan haklarından tamamen mağdur ve yasaklı yaşıyorlar. Kendilerini sömüren devletlerin dil ve kültürlerini zorunlu ve de sorunlu olarak öğreniyor ve onlara tabii oluyorlar. Kendi tarih ve kültüründen uzak, zorunlu asimilasyoncu eğitime tabii tutuluyorlar. Kısacası bütün ulusal değerlerinde ve ana dillerinden mahrum bırakılıyorlar.
Yani ulus devletlerde hak olan değerler, ulus devleti olmayan sömürge milletlerin bu yöndeki talepleri ırkçılık olarak kabul ediliyor.
Kürlerin ve sömürge olan Kürdistan’ın sorunu, dünyada bugün yaşanan en acı bir örnektir. Bugün dört devlet tarafından Kürtlerin ulusal hakları gasp edilmektedir.
Irak’ta Kürtler her ne kadar mevcut bir federe statüye sahip ve özgür olsalar da, halen bağımsız bir devlete sahip değiller. Geçen sene 25 Eylül’de yapılan bağımsızlık referandumuna karşı, sömürgeci devletler elbirliğiyle saldırdılar. Kürdistan’daki kazanımların bir kısmının kaybedilmesine neden oldular. En önemlisi bağımsız Kürt devletin kurulmasını, şimdilik de olsa, elbirliğiyle önlediler. Sömürgeci devletlerin başkan ve başbakanları bu durumu en üst perdeden ve zevkle dilendiriyorlar.
İran’da nerdeyse her gün bir Kürt ulusal kimliğinden dolayı asılmaktadır. Keyfi tutuklamalar ve işkence had safhada. Kürdistani bütün değerler yasak ve baskı altındadır. Yapılan baskı ve zulme karşı, herhangi bir devletten bir kınama dahi söz konusu değil. İran’daki baskılar öyle bir hal almış ki, idamları vinçlerle, şehrin en kalabalık yerinde ve halkın gözü önünde gerçekleştiriyorlar. Bunu da şeriat kanunlarına göre yapıyorlar.
Batı Kürdistan da Kuzey Suriye Federasyonu adıyla bir adım atıldı. Bu parçadaki Kürt coğrafyasının tamamı da şu an Kürtlerin elinde. Süper güçlerin de hâkim oldukları bölgede, Kürt güçleri her gün biraz daha silahlanıp güçleniyorlar.
Türk ve İran’ın en üst düzey yetkilileri defalarca, “biz Kürt devletinin kurulmasını, Irak’ta önledik” diyorlar. Bu da demek oluyor ki fiili olarak, Güney Kürdistan güçlerine karşı savaştıklarını açıkça itiraf ediyorlar. Bunu açık ve aleni bir şekilde, görsel ve yazılı medyada sürekli anlatmaktadırlar.
Sömürge Kürdistan’ın sorunlu ve de en büyük parçası hiç kuskusuz Kuzey Kürdistan’dır.
İtinayla üzerinde durulması gereken Kuzey Kürdistan, yaklaşık otuz milyon Kürdün yaşadığı, ana dillerinde en ağır asimilasyonun yaşandığı parçadır.
Kürtler her gecen gün, Türkiye’de ulusal kimliklerinde dolayı baskı ve tutuklanmalarla karşı karşıya kalıyorlar. Burada herhangi bir Kürt, istendiği zaman keyfi olarak gözaltına alına biliniyor. Sorgulanıp işkenceye tabi tutula biliniyor. Mahkemeye çıkartılmadan aylarca ceza evinde alıkonula biliniyor. Ana dilinden dolayı aşağılanıp horlanıyor. Baskılar sonucu sürgün edilip, Kürtlüğünden dolayı en kötü bir şekilde hakaret görebiliyor.
Yaşanan bu baskılara rağmen, sözde kardeş denilen Türk milletinde en ufak bir kınama bile söz konusu olmuyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı, başbakan ve devletin tüm yetkili zevatı Kürt düşmanlığını yapmaktalar.
Kürtlerin doğuştan gelen bütün ulusal haklarını, sömürgeci kanun ve yasalarla inkar edip yasaklıyorlar. Öte yanda kardeşlik ve birlikten dem vuruyor, din ve ideolojik argümanlarla Kürtleri örgütleyip kandırıyorlar.
Buna karşı ise Kürtler safça bu farklı argümanlara kanıp, devletle aynı tezleri savunuyorlar. Devlet inkar etikçe, Kürtler daha fazla barış ve kardeşlikte dem vuruyorlar. Hata son dönemlerde Kürtler, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini Türklerden daha fazla savunur hale geldiler.
Asimile olmuş milyonca Kürt mevcutken, ‘aslen bende kürdüm’ diyen veya ‘ne fark eder hepimiz insanız’ diyen binlerce Kürt varken, ‘ayni ümmetin bireyleriyiz’, ‘beraber ve birlikte barış içinde yaşamayı savunan milyonca Kürt varken’, Türkler, Kürtlerin kardeşliğini kabul ediyorlar mı? Buna rağmen devlet şiddet ve baskılardan en küçük bir toleransı bile gösteriyor mu?
Türkiye’deki Kürtlerin sosyolojisi ters yüz edilmiştir. Bu nedenle gün geçtikçe ulusal değerlerinde daha çok uzaklaşıyorlar. Ulusal değerlerinden uzaklaştıkça insani değerlerinden de uzaklaşmaktadırlar.
Bu kadar baskıya rağmen, kendini inkara kalkan başka bir millet var mıdır?
Sol ve demokrat Kürtler, sokaklara dökülen on binlerce ümmetçi Kürtler dışında, Kudüs için kendini yırtan başka halk var mı?
Bir taraftan kardeşleri katledilirken, diğer taraftan sol ve ümmet anlayışı ile barış ve birlikten dem vuran siyasetçilerin olduğu başka bir halk var mıdır?
Sömürgeci devletlerin milletleriyle, kardeşçe değil ama barış ve huzur içerisinde komşu olarak yaşanır. Bunu her Kürt böyle bilmelidir.
Türkiye de Kürt partilerinin yıllardır savundukları, barış, kardeşlik ve birlik politikaları kökten iflas etmiştir.
Bu nedenle Kürtlerin enternasyonalist ya da ümmetçi partilere ihtiyaçlari yok. Kürtlerin milli ve ulusal bir devlete sahip olmayı esas alan partilere ihtiyaçları var.
17.01.2018