Küsmuş Erdoğan, hem de Trump’a. Sebebi de ABD’nin Demokratik Suriye Güçleri ile oluşturacağı orduymuş. Aramış, Trump döneceğim demiş ama dönmemiş. “Küstüm küstüm” şarkısından önce de “bir gece ansızın gelebilirim” şarkısını mırıldamaya başlamıştı Erdoğan.
Şarkıyla kalsa iyi. Şiir okumayı da sever Erdoğan. Örneğin “’minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışlamız, müminler asker“ der mikrofon gördüğü her yerde, asıl amacını gizleme gereği duymadan.
Halep’te kahvaltı, Şam’da Emevi Camii’nde öğle namazı kılamadı Erdoğan. Şimdi sınır komşusu Afrin’e karanlığın bağrına sığınarak karanlık yüzlüleri sevk sevdasında.
Buna, böylesi bir maceraya mecbur Erdoğan. Olağanüstü hal olağan hale geldiği, parlamento işlevini yitirdiği, yasama, yürütme ve yargı erkleri tek elde toplandığı halde korkuyor Erdoğan. Korktukça da yeni hamlelerle tek adamlığını perçinleme, ömür boyu iktidarda kalma amacında.
OHAL ilelebet devam etmez. Kanun Hükmünde Kararnamelerle daha fazla idare edilemez. Biliyor bunu Erdoğan. İşlemiş olduğu suçlardan ötürü yargılanmaktan korktuğu için kalmak zorunda iktidarda. Bunun da yolu Olağanüstü Hali Sıkıyönetim’e, Savaş Hali’ne dönüştürmekten geçiyor.
Tecrübeli bu konuda Türk devleti. Sıkıyönetim ilanıyla 12 Eylül darbesine giden yol nasıl açılmıştı daha dün? Maraş’ta 1978’in Aralık sonunda Alevi Kürtlere yönelik katliamla nasıl da Sıkıyönetim ilan edilmiş, Kürdistan ve Türkiye’nin üstüne kara bulutlar sökün etmişti.
Adım, adım ilerliyor Erdoğan, kafasında şekillendirdiği yolda. Dünün Akıncıları, bugünün Osmanlı Ocakları, Alperenler ve Ülkü Ocakları, SADAT’lar, paramiliter diğer güçlere suç işleme özgürlüğü getirilmedi mi, daha dün?
Toplar atılıyor Afrin’de yaşayan sivil halkın üstüne. Evinde, barkında, tarla ve bahçesinde günlük işlerle meşgul tüm bir halksa hedefte. Tutulmuş sınır boyu baştan başa askerler ve bilimum savaş araç ve gereçleriyle. İtler uluyor şimdi, ulu orta her yerde. Taşlarsa bağlanmış. Ufak bir kıvılcımla saldırıya hazır paramiliter güçler.
Sadece Afrin’e saldırıyla ayakta kalamayacağını biliyor Erdoğan. Afrin’den gelecek cenazelere paralel olarak Kürt avına çıkacak avluda beslediği çapulcular, bu yakasında sınırın. Ege, Marmara, İstanbul ve Ankara’da yaşayan Kürtlerle Aleviler, demokrat ve solcu Türkler tehdit altında artık, bu saatten sonra. HDP, Kürt kurumları, Alevi dergahlarıysa ilk sırada. Ardından sıkıyönetim ilanı, savaş hali ile yaşam boyu fiili başkanlık. Seçimlerse başka bahara. Plan bu.
Hatırlayın birkez. Neler yaşanmıştı 1915’te Ermeni katliamında? Ya sonra 6-7 Eylül 1955’te? 1978’de Maraş’ta? Ve Irak’ta Enfal operasyonlarında? 2014’te Musul ve Şangal’de?
Tüm bu katliam, saldırı ve talanlar sadece asker ve ordu eliyle mi gerçekleşti? 6-7 Eylül’de komşusunun kapısına dayananlar kimlerdi? Ya Maraş’ta eline aldığı satırla cennete bilet kesmek için komşusunu katleden, malı ve mülkünü talan edenler? 1988’de Enfal oprerasyonlarına çıkanlar, ganimet peşinde koşanlar sadece Saddam’ın askerleri miydi? Peki ya Musul ve Şengal’de kirve oldukları Hıristiyan ve Ezidilere daha dün saldıranlar, sivilleri katledenler, kadın ve kızları dağa kaldıranlar sadece İslam Devleti cihadçıları mıydı?
Değil. Bin kez değil! Afrin’e saldırıyla Türkiye ve Kürdistan’da da kıvılcımlar çakılacak, Kanun Hükmünde Kararnamelerle dokunulmazlık zırhına bürünen paramiliter güçlerle besmeleli güruhlar ganimet avına çıkarak bu dünyada zengin olma, diğer dünyada cennette ilk sıralarla yer bulma amacıyla kapı komşularının kanına girecek, hanesine tecavüz edecek, mal ve mülkünü talan edecektir, bu biline.
Kaybetti Erdoğan Mısır’da. Sonra Hamas’la Filistin’de. İçten içe kaynıyor Tunus. Ulaşamadı Suriye’de emellerine. İdlib düşecek, Baas hakim olacak oraya da. Orada topladığı cihadçılarsa can derdinde. Eski ortaklar, stratejik dostlar terkediyor birbiri ardına. Suud krallığı ve körfez ülkeleri derken, küsmüş Erdoğan bu kez de Trump’a. Dünün ebedi düşmanı İran ve Rusya ile ise yatakta, Kürt karşıtlığından dolayı. İran’la Rusya’ya birşey olacağı yok, Erdoğan’sa sıkıntıda. 15 Temmuz darbesinin tetikçilerini yollamış Moskova’ya, hava sahasını açsın diye Rusya. Kaçak güreşerek galip geleceğini, zafer kazanacağını düşlüyor Erdoğan. Ve yanılıyor, hem de büyük yanılıyor Erdoğan.
Suriye’ye ilişkin tüm planları çöken Erdoğan yeni bir macera peşinde. Kalacak ama bu kursağında. Kürtlerse direnecek. Nasıl ki Kobanê Erdoğan ve adamlarına yem olmadıysa, İslam Devleti’nin yenilgisine giden yolu açmışsa, hazırlayacak Afrin de Erdoğan’ın sonunu.
Ne demişti şair? “Ne İskender takmışım, ne şah ne sultan. Göçüp gitmişler, gölgesiz!“
Erdoğan’da çok övündüğü ecdatlarının akibetine uğrayacak, sonunda. El mi yaman, bey mi yaman, yaşayıp göreceğiz.
Sonuç olarak, bir Suriye olacak. Baas ve Esad’la bir müddet daha yol alınacak. Yarın ki Suriye katı merkezi bir devlet olmayacak. Yine yarın ki Suriye Sunni bir İslam devleti de olmayacak. Biraz seküler, dini ve etnik azınlıkların hak ve hukuklarının gözetildiği bir ara yol bulunacak. Belki Fırat’ın Doğusu’nda Kobani ile Derik arasında Dijle’ye kadar bir bölge federatif veya özerk bir yapıya kavuşacak. Ne var ki Afrin diğer Kürt bölgelerinden koparılarak kendi başına ya özerk bir bölge olacak ya da farklı bir idari yapıya kavuşacak. Ama, asla ve asla düşmeyecek Afrin!
msahin1@web.de