Erdoğan’ın niyeti yıllar boyu çokça konuşuldu, tartışıldı…
Bu konuda çok şey söylendi, yazıldı, çizildi.
Ancak şu an içinde bulunduğu ruh halini ve ağzına kadar kir ve pisliğe bu denli bulaşacağını, geçmiş yıllarda onu eleştiren çoğu kimse dahi beklemiyordu.
Devletin koridorlarındaki açık-gizli basamakları tırmandıkça, önce ruhsal yapısı, ardından da ağzı bozuldu, kirlendi…
Şu an içinde bulunduğu kir ve pası temizlemeye, çevresindeki danışmanlar ordusunun çabası da yetmiyor.
‘Her şeyin başı’ olduğuna kendisini iyice kaptırmış olmalı ki Erdoğan, artık konuşmalarını da kendisi hazırlıyor gibi görünüyor…
Belediye başkanlığından, başbakanlığa, başbakanlıktan her şeyin başı olduğu döneme kadar, Erdoğan’ın yapacağı konuşmalar, danışmanları arasında seçilen bir ekip tarafından hazırlanıyordu.
O ekibin hazırladığı konuşma metinlerini izleyicilerin fark etmediği bir sistemle okurken, onu izleyen hemen herkes, Erdoğan’ı o konuşma/okumalarından dolayı iyi bir hatip ve de ağzı temiz bir lider olarak değerlendiriyordu…
Uzun bir zaman diliminde oluşan bu imaj, Erdoğan’ın son dönemlerdeki tutum ve davranışlarına rağmen, toplumun önemli bir kesimi üzerinde hala ciddi bir etkiye sahip.
Kendisiyle ilgili toplum nezdinde oluşan bu imajın, son dönemlerde sorgulanır olmasının tek nedeni de yine Erdoğan’ın kendisi.
Çünkü o, artık yola çıktığı arkadaşlarıyla birlikte oluşturduğu karar alma süreçlerine ihtiyaç duymadığı gibi, konuşmaları için danışmalarının hazırlayıp kendisine sundukları metinlere de pek ihtiyaç duymuyor.
Her şeyin başı olarak, her şeyin en iyisini, en doğrusunu, dolayısıyla en iyi konuşmasını da kendisinin yapabileceğini düşünüyor olmalı…
Tabi söylediği her şey de doğru kabul edilip, kullandığı kelimeler, giydiği kareli ceketlerle yelekler gibi herkes tarafından kullanılınca, o da kendisini dev aynasında görmeye başlıyor… Haliyle her şeyin başı olma durumu gibi, her şeyi en iyi bilen biri olma duygusuna da kendisini kaptırıyor…
Bundan dolayı, canı istediği zaman önüne çıkana tehditler savuruyor, canı istediğinde çöplüğünde öten kabadayılar gibi, kirli ağzıyla hasım gördüğüne kirli ve de çirkin laflar ediyor…
Afrin saldırısı öncesi katıldığı bir açılış töreninde aldığı alkışlara kendisini kaptırınca, yönünü Afrin’e çevirdi, gözünü yumdu, ağzını açtı, Kürtleri, PYD’yi hedef noktasına koyarak:
„…Şimdi kıçı kirli bazıları Suriye’de kalkıp bize tehdit sallıyor. Türkiye’yi kendi kabuğuna çekmek istiyor. Kusura bakmasınlar. PYD’ymiş, YPG’ymiş, DEAŞ’mış, topunuz gelin, ne olursanız olun tepenize ineceğiz…“ dedi.
“Kıçı kirli bazıları…” diyor Erdoğan, Suriye sınırları içerisinde kendilerini yönetmeye çalışan Kürtleri kast ederek…
Referandum sürecinde Güneyli Kürtleri “üç beş çapulcu” gibi kavramlarla aşağılamıştı, son dönemlerde seviyeyi daha da düşürerek, kendince Rojava’daki Kürtleri aşağılamaya çalışıyor…
Erdoğan, ağzına aldığı şeyin halk arasında nasıl kullanıldığını az çok Türkçe bilen hemen herkes tarafından biliniyor.
O nedenle Erdoğan gibi ağzımı kirletmemek için, onun deyimiyle birkaç söz söylemek istiyorum.
Erdoğan’ın aşağılamaya çalıştığı Kürtlerin ‘kıçı kirli’ olabilir, olması da gayet doğal…
Çünkü nazikçe de olsa kastettiği o organ, Erdoğan’ın son dönemlerde ağzından bir türlü eksik etmediği “şeyi” vücuttan dışarı atma işlevini görüyor…
Erdoğan’ın bunu bilmiyor olmuş olmasını da doğal karşılıyorum.
Son dönemlerde insanların başka organlarından çıkan ‘kir’ Erdoğan’ın ağzından çıktığına göre, insanlığı gibi bazı organları da işlevlerini değiştirmiş olmalı.
Bu nedenle, yine Erdoğan’ın deyimiyle sormak gerekirse, Kürtlerin kıçlarının kirli olmuş olması mı, yoksa Erdoğan’ın o kiri ağzında sakız gibi çiğniyor olmuş olması mı daha kötü?
Aslında bu yazıyı Afrin saldırısı öncesi, yani Erdoğan’ın bahsettiği kiri ağzına aldığı gün yazacaktım, ancak her nedense vazgeçtim.
Fakat, Afrin saldırısı sonrası, başta Erdoğan olmak üzere, devleti yöneten zevat ile, Erdoğan’ın yediği her haltı keramet zanneden müritlerin, onlara din ve diyaneti vaaz eden şeyh ve imamların ağızları da lağım borusuna dönüşünce, yazmak farz oldu…
23.01.2018