Kimileri yeni yılı kutlama hazırlığında.
Kimileri geride bırakacağımız yılın özetini çıkarma derdinde.
Son Kudüs olayından sonra benim kafama takılan ise, din ile iman…
Din ile iman söz konusu olunca ilk akla gelen ülke Türkiye…
Doğusu ve batısıyla, Türkü ve Kürdü ile adeta bir laboratuvar…
Din ve imanın nemenem şey olduğunu, nerede ve nasıl tezahür ettiklerini merak ediyorsanız, zaman ve enerji kaybına yol açabilecek ciddi bir araştırma yapmanıza gerek yok. Bunun için arada bir gazetelerin üçüncü sayfalarına göz gezdirmeniz yeterli…
Ben de bugün onu yaptım.
Üç-beş gazetenin üçüncü sayfalarını taradım, karşıma şöyle bir manzara çıktı.
Türkiye’de gençleri eğiten bir öğretmen.
Ercan Harmancı…
Konya Ayşe Kemal İnanç Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde felsefe öğretmeni.
Okullarda verilen beden eğitimi dersi için, “beden eğitimi değil, bedeni şeytana hazırlama eğitimi, kız öğrencilerin giydiği eşofman onları çıplak yapar” diyor.
Branşı din ya da ahlak dersi değil, Yunanlıların atası olan Aristo’yu bize hatırlatan “felsefe” dersinin öğretmeni.
Felsefe öğretmenimiz başka bir paylaşımında da diyor ki; “Ya benim çok sapık duygularım var ya da şeytan onlara uğramıyor. Bir genç kızın vücut hatlarını gördükten sonra şeytan size üflemiyorsa ya erkekliğinizi ya da imanınızı kaybetmişsiniz demektir.”
Başka bir örnek:
Kendini dine adayan, insanlara Allah’ın mesajlarını iletmekle mükellef olduğunu iddia eden bir imam…
Fatih Medreselerinin kanalı FM TV’de topluma “Din” “İman” konusunda fetva veren Saffet Umul…
Türkiye’nin gözde tarikatlarından İsmailağa Cemaati’ne mensup…
En önemli görevi müritlerinden gelen sorulara televizyon ekranlarından cevap vermek.
Soru, bıyık ve sakal…
Saffet Umul şöyle cevaplıyor:
„Erkeğin sakal bırakması için hanımından müsaade almasına gerek yok. Erkek sakal bırakmakla memurdur. Erkek, kadından ayrılmak için sakal bırakmalıdır zaten. Kadından ayıran iki uzvundan biri sakaldır zaten. İleride bir adam gördünüz, uzun saçlı, zaten şimdi kadınımız da erkeğimiz de aynı giyiniyor. Şimdi, bir bakıyorsun uzun saçlı, sakalı da yok. Şimdi yakınına gelene kadar onu kadın zannedersin. Allah muhafaza bir sürü düşünceye de girersin.”
Başka bir örnek:
Süleymancılar diye bilinen bir cemaatin İzmir’in Dikili ilçesinde yatılı yurtlarında kalan çocuklara din dersi eğitimini veren bir imam…
Ömer Faruk E. …
Yurtta kalan 9 çocuğa cinsel tacizde bulunmuş.
İfadesinde yaptığı işi gizleme ya da saklama gereği bile duymadan, kendinden emin olarak yaptıklarını şöyle anlatıyor.
“Öğrencilerin din dersine giriyordum. Bunlar arasında yer alan 12 yaşındaki bir çocukla 2 defa cinsel ilişki yaşadım. 12 yaşındaki diğer çocukla kendi rızasıyla birlikte oldum. WhatsApp konuşmalarından da anlaşıldığı gibi çocuk beni ilişkiye girmek için çağırdı” diyor…
Son bir örnek:
Erdoğan’ın sakal bıyık bıraktırma hikayesi.
Rivayete göre oda bu işe en yakındakilerden başlayarak, onlara sakal-bıyık bırakmaları telkininde bulunmuş.
Yakındakiler dedim, aklınıza hemen Yozgatlı Kürt-Türk karışımı “esmer mahlukat” Bozdağ gelmesin…
Bu işi “erkek güzeli” Hakan Fidan’dan başlatmış…
Haliyle Bozdağ türünden olanlar da Erdoğan’ın iman gücünü celp etmek için kimi bıyık, kimileri de hem bıyık hem sakal bırakmış…
Kirpi sakallı din alimin gayet açık bir biçimde vaaz ettiği türden olmalı ki, Erdoğan ile karşı karşıya gelebilme ihtimali olan, siyasetçi, gazeteci, akademisyen, bilim adamı hemen herkes bir kazanın öznesi olmamak için bıyık ve sakal bırakmada karar kılmışlar…
Yaptığım taramada bunlara benzer yüzlerce örnek karşıma çıktı.
Din ile yatıp iman ile kalkan insanların merkezinde yer aldıkları bu örneklerden sonra aklıma takılan ve cevabını hala bulamadığım soru ise şu oldu…
Acaba iman denilen şey Türkiye’deki dindarların neresinde?
Yukarıdaki örneklerden hareket edecek olursak, imanın vicdanlarında ya da kalplerinde olmadığı bir gerçek.
Başka uzuvlarında zuhur ediyor olmasının kaynağını ise, tam olarak çözemedim.
Bunun Arap Çöllerindeki susuz yaşama mı, yoksa Osmanlı Saraylarındaki içoğlanlı yaşama mı dayandığı konusunda bir ikilemde kaldım…
26.12.2017
firataras@navkurd.net