Güney Kürdistan’a yönelik işgal ve ihanet hareketinin üçüncü haftasına girildi. Kürdistan Başkanı Sayın Mesud Barzani’nin yaptığı barışçıl eylem çağrısıyla Kürtler alanlara indi.
Başta Güney Kürdistan halkı yediden yetmişe ayaklandı. Halen de gece gündüz demeden halk Peşmerge güçlerine destek için canla başla alanlarda. Özelikle Başkent Hewlêr’de gençlerin çoğunlukta olması dikkat çekici. Başta gençler olmak üzere her yaşta ve kadınların, Peşmerge’ye gönüllü yazılmaları ise ayrıca takdire şayandır.
Keza diasporadaki Kürtler de bulundukları ülkelerde barışçıl gösteriler yapmaktalar. Başta Almanya ve Fransa olmak üzere bütün Avrupa başkentlerinde eylemler devam etmekte. Amerika ve Rusya’da keza benzeri eylemler sürmektedir.
Kürtler ilk kez alanlarda sadece Kürdistan bayrağıyla haykırmaktadırlar. Ortak sloganları ise; Yaşasın Kurdistan, Yaşasın Peşmerge, Yaşasın Barzanî.
Bu da gösteriyor ki artık Kürt Milleti kolay kolay bağımsızlık sevdasından vazgeçmeyecektir. 25 Eylülde Güney Kürdistan’da yapılan bağımsızlık referandumunda halkın % 93’ü bağımsız Kürt devletine evet demişti.
Bugün alanlarda olan Kürt halkı artık ne pahasına olursa olsun elde edilen kazanımlardan vazgeçmeyeceğini göstermektedir. Kürt halkının bu kararlığı ve desteği, kuşkusuz hem ulusal bağımsızlık taleplerini hem de Sayın Barzani’nin elini güçlendirmektedir.
Ancak Kürtler arasında enteresan olan bir durum ise şudur. Dünya’da ve Güney Kürdistan’da Kürtler bu kadar hassas iken Türkiye’deki Kürtlerde nedense bir ses çıkmıyor.
Daha işgal hareketi başlamadan Güney Kürdistan’a sözüm ona dost görünen Kürt partilerinden çıt yok. Türkiye’de farklı talep ve düşünceyle Kürtler adına hareket eden ona yakın parti mevcuttur. Ki çoğu, Türkiye’de yaklaşık otuz milyon olan Kürt halkının temsil ettiklerini iddia ediyorlar. Onların sessizlik ve vurdumduymazlığı mevcut bu patiler için utanç verici bir durumdur.
İşte HAK-PAR, PAK, PSK, TKDP, PDK-Bakur, ÖSP, HDP, BDP ve daha adını hatırlayamadığım partiler, bunların hepsi Türkiye’de kurulan Kürt partileridir. Her biri kendileri açısında sözde Kürt milletini temsil etmektedirler. Ancak HDP kuruluşundan beri kendisini bir Türki’ye partisi olarak görmektedir.
Güney Kürdistan işgal altındayken, HAK-PAR ve PAK Ankara’da olağan kongrelerini yaptılar. Kongrelerini yapmaları gayet normal, ama en azında bir protesto yapabilirlerdi. Küçükte olsa bir siyah çelenk veya basın bildirisiyle fevkalade Irak elçiliği önünde bir kınama yapabilirlerdi. Ki diğer partiler de hakeza benzer bir tepki gösterebilirlerdi. Maalesef şimdiye kadar hiçbirinin kayda değer bir eylemi olmadı.
Mesela Cumhuriyet Gazetesi’nin baskınında, PSK ve Hak-PA, en üst düzeyde bu gazete ile dayanışma da bulunmuşlardı. Kürdistan savaş alanına dönüşmüş, bunlarda bir kıpırdanma yok. Gülünç ama tek yaptıkları, temsilcilerinin Ankara’da Rûdaw TV ye verdikleri demeçlerdir. Diyorlar ki, “biz diasporadaki arkadaşlarımıza söyledik, yapılacak protesto ve gösterilerde dayanışmada bulunun.”
Türkiye’de yaşayan 30 milyon Kürtlerle birlikte parti olarak tek bir şey dahi yapmıyorlar, Avrupa’da yaşayan üç beş taraftarlarına dayanışma eylemlerinde yer almaları için çağrıda bulunduklarını utanmadan açıklıyorlar.
Güney Kürdistan ile ilgili gelişmeler bir daha gösterdi ki, mevcut bu partiler kendileri dışında Kürt milletine bir faydaları yoktur. Hem korkak hem de Güney Kürdistan yönetimine karşı vefasızdırlar. Ayriyeten Türkiye’de kendilerine KDP rolünü biçenler ise bu vebalin altında kalkamayacaklardır.
Enteresan olan ise güney Kurdistan’da Peşmerge kıyafetleriyle çekilen fotolar ve dost söylevler de meğer çıkardan ibaretmiş.
Türk devletinin neden bu kadar Kürtlere karşı pervasız, saldırgan ve rahat davrandığı ise, şimdi çok daha iyi anlaşılmaktadır.
27.10.2017
siracoguz@web.de