Kendilerine uygun bir sıfat bulmadığım kadınlar, geçen gün Güney Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde bir araya gelmişler, „devlet istemezük“ demişler…
Tabı bununla da kalmamışlar.
Nedenlerini de tek tek sıralamışlar.
„Referanduma hayır…“
„Aile devletine hayır…“
„Kadın katili devlete hayır…“
Bu üç sloganın gerekçesi olarak da:
„Şüphesiz devlet kurmak, kadın soykırımını resmileştirmektir…“ demişler…
Sıfat olarak da, „bilmem ne Kürt Kadınları“ ismini kullanmışlar…
Umarım şimdi anlamışsınızdır, bunları niye „bilmem ne kadınları“ olarak adlandırdığımı…
Eğer sıfatlarına Kürt kelimesini eklemiş olsaydım, Kürt kadınlarına hakaret etmiş olurdum…
Yirmikisinde sömürgecilerin yüzüne tüküren ve darağacında „yaşasın bağımsızlık“ diye haykıran Leyla Kasım’ın kemiklerini sızlatmış olurdum…
Kürt devletine karşı cephe alan yalnızca bu kadınlar mı?
Elbette ki hayır…
Bunlar gibi çok sayıda, „bilmem ne erkekleri“ de Kürtlerin devletleşmelerine karsı çıkıyorlar…
Ama utangaç bir şekilde…
Sudan bahanelerle…
Tıpkı bilmem ne kadınları gibi, onlar da tek tek bulundukları inlerinde kafalarını uzatarak, sahiplerinin kendilerine dikte ettikleri kelimeleri tane tane sıralıyorlar…
Kimi; „devlet köleleştirir…“ diyor.
Kimi; „kurulması hedeflenen Kürdistan değil, Barzanistan…“ diyor.
Çoğu, devletsizlikten dolayı köklerinden kopup Avrupa’nın çeşitli kentlerine savrulan, hatta geçimlerini bulundukları ülkelerdeki devletlerin yardımlarıyla sağlayan bilmem ne erkekleri de, „… kurulmakta olan Kürt devletini engelemek için savaş ilan edelim…“ diyen Devlet Bahçeli kadar dürüst olamayı bile beceremiyorlar…
Evet yine bilmem ne kadınlarının devletleşmeye karşı ileri sürdükleri gerekçelerine dönecek olursak, onlara da söylenecek çok şey var…
Ancak ne onlar, ne de onlar gibi düşünen mahluklar anlar…
Çünkü söyleyebileceklerimizi kavrayabilecek bir beyinleri olmuş olsaydı, onlar da Bahçeli gibi ya da Asena lakaplı Meral Akşener gibi, niyetlerini açıkça ortaya koyarlardı…
Kürtlerin devletleşmesine karşı çıkan bu yaratıklar, ileri sürdükleri gerekçelerle bırakın Leyla Kasım’ın anısına hakaret etmeyi, daha düne kadar yan yana oldukları kadın arkadaşlarının anılarına bile hakaret ediyorlar…
Misal:
Eğer Kürt devleti olmuş olsaydı Sakine Cansız bugün hala yaşıyor olacaktı…
Kimbilir belki de bugün Munzur’un kıyısında, torunlarıyla oynayarak, emekliliğinin tadını çıkarıyor olacaktı…
Ya da Kürt devleti olmuş olsaydı, daha iki yıl önce Varto’da öldürülen bir kadın gerillanın cansız bedeni, çıplak bir şekilde sokağa atılmazdı…
Kendilerine can veren, kocasız, devletsiz bir yaşamı hedef olarak sunan zat, bugün ada da yaşamını sürdürüyor olamazdı…
Hatta kendileri, devletleşmesine karşı çıktıkları Kürdistan parçasının üç ayağından biri olan Süleymaniye’de, endamlarıyla kameraların karşısına çıkamazlardı…
Evet, insan biraz dürsüt davranır, ar ve namus sahibi olur…
Başkalarının devletinde memur, belediye başkanı, milletvekili olmak için can atacaksın…
Zora düştüğün zaman başka bir devletin kucağına sığınacaksın…
Kendi devletini kurma fırsatı eline geçince de, devletsizliği tercih edeceksin…
Tam da bu nedenle, siz olsa olsa „bilmem ne kadınları“ olmayı fazlasıyla hak ediyorsunuz…
26.08.2017
firataras@navkurd.net