Devleti olan bir halktan bahsedildiğinde, ilk akla gelen şey, o halkın sahip olduğu devlet olur.
Türk denildiğinde, Türkiye…
Fıransız denildiğinde Fıransa…
Arap denildiğinde, Suudi Arabistan başta olmak üzere onlarca devlet gibi.
Kürt denildiğinde ise, Kürtler de dahil olmak üzere, herkesin aklına birbirinden farklı, ancak hiçbiri tek başına Kürtleri ifade etmeyen, birbirinden kopuk yüzlerce, hatta binlerce şey akla gelir…
Kürd denilince:
Ortalama bir Avrupalıya göre, 40-50 milyonluk devletsiz bir halk…
Bir Amerikalıya göre, Mezopotamya’nın kadim halklarından biri…
Bir Araba göre, miras hakkı olmayan din kardeşi…
Bir Farsa göre Amerikan’ın kullandıkları paralı milis…
Bir Türke göre, dönem ve duruma göre şakî, terörist…
Her Kürde göre ise, biribirinden farklı binlerce isim…
Kimine göre, hain ya da kahraman…
Kimine göre devrimci ya da tırşıkçı…
Kimine göre „Gerilla…“
Kimine göre „Peşmerge…“
Kimine göre İslam Ümetinin sadık hizmetkarları…
Kimine göre Halkların Kardeşliğinin bekçileri…
Kimilerine göre Zaza…
Kimilerine göre Kurmanc…
Kimilerine göre Soran ya da Goran…
Avrupalı, insan hak ve özgürlükleri temelinden hareketle Kürdü tanımlıyor.
Amerikalı tarihsel bir perspektifle…
Arap, Fars ve Türk Kürtlerle olan efendi-köle ilişkilerinden hareketle Kürdü sıfatlandırıyor…
Kürd ise, sadece kendisini tarif ederek, bu tarif üzerinden mensubu olduğu millete bir isim ya da sıfat yakıştırıyor…
Eğer 40-50 milyonluk bir topluluğun sadece bir bireyi olduğu gerçeğinden hareket etmiş olsaydı, tutum ve davranışları da, Kürde ait tanımı da Kürdün genel karekterini ortaya koyan genel tanıma uygun olurdu.
Kürt, ana dilini bilmiyor, ya da bildiği halde konuşmuyor…
Üstelik, bir topluluğun millet olabilmenin temel üç şartından biri olan ana dilini bilmemiş olmayı ya da konuşmamış olmayı da bir terslik olarak görmüyor.
Vatan denildiği toprak ile ilişkisini, mensubu olduğu partinin etki alanına göre, ya da tarikatının etkinliğine göre tanımlıyor…
Her ikisinden de yoksunsa, günlük menfaatlerine göre renk değiştiriyor, kah Arap, kah Fars ya da Türk olabiliyor.
Alevi ise, başındaki sarıktan dolayı Barzaniyi gerici…
Şafiî ise, camiye gitmeyen her Kürdü kemalist…
Solcu ise, kurulacak bir Kürd devletini 2. İsrail olarak görür.
HDP’den milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi olma gibi bir beklentiye sahip ise, Güney Kürdistan’da devletleşmeye karşı çıkar, devletin kötülükleri üzerinde yeni tezler ileri sürer…
Güney’in Peşmerge maaşlarından kıstığı Dolarlardan geçiniyorsa, Rojava Kürdistanı’ndaki her gelişmeye Erdoğan’ın penceresinden bakar ve ona göre bir tutum alır…
Güç ve kuvvet sahibi olan, yakılıp yıkılmış evini tamir edeceğine, komşunun solmuş boya ve badanasını yenilemek için can atar…
Gücü olmayan ise, komşuya boyacı olmanın hayalini kurar…
Kimsenin aklına ne millet olmanın temel şartları, ne de o şartların gereğini yerine getirmek gelir…
Bunun içindir ki, eksik olan şey, hep eksik kalır…
26.07.2017
firataras@navkurd.net