Öncelikle Kürdistan Başkanı Sayın Mesûd Barzani’nin şu sözleriyle başlamak istiyorum.
“Çok ciddi olan Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’nun başarılı bir sonuç getireceğine emin olmasam,bir halkın kaderini nasıl riske atarım?“
Her şeyden önce 25 Eylül günü, yapillacak olan Bağımsız Kürdistan Referandum kararının tüm Kürt halkına hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. Bu kararın alınmasında başta Kürdistan Başkanı Sayın Mesûd Barzani olmak üzere, emeği geçen herkesi cani gönülden kutlar, bu onurlu ve de tarihi kararlarını tüm gücümle destekliyorum.
Alınan referandum kararı Kürt halkının geleceğini belirleme anlamında hayati bir önem arz etmektedir. Ki, yüzde yüz evet çıkacağı konusunda hiçbir şüphe ve kuşku yoktur. Yine de herkes üzerine ne düşüyorsa, bu referanduma da ve de bir bütün olarak, Kürt davası konusunda elinden geleni yapmalıdır. Kürt millet, bu tarihi ve de değerli fırsatı halkımıza sunan Kürdistan Başkanı Sayın Mesûd Barzani etrafında yek vucut olmalıdır. Çünkü kimi fırsatları tarihi kılan, onların bir kereye mahsus olma özelliklerine sahip olmalarıdır.
Tarihte ilk defa Kürtler Birleşmiş Milletler Cemiyeti gözetiminde aleni bir referanduma gidecek.
Bu nedenle referandum Kürt Milleti’ne büyük bir fırasat sunmaktadır, bir sonra ki aşama olan Bağımsız Kürdistan’a kapı aralayacaktır.
Bu kazanımlarla Kürtlerin egemenlik haklarının yanında, ülkenin ve milletin savunma ve bekaa garantisini de beraberinde getirecektir.
Nu sürecin sonunda yüzyıllardır hepimizin hayalini süsleyen, uğruna ağır bedeler ödediğimiz bir bağımsız devletimiz olacaktır. Dünya devletleri nezdinde ve birleşmiş milletlerde, uluslararası kurumlarda, Kürt Milleti’ne temsil hakkı doğacak.
Bağımsız Kürdistan Devleti, Kürdistan’ın diğer parçalarında yaşayan tüm Kürtlerin diplomatik ve uluslararası ilişkilerinde, hamisi olacaktır. Diasporada yaşayan Kürtlerin hak ve hukuklarını yetkili ülkelerle müzakere edebilecektir.
Şöyle ki herhangi bir ülkenin milli ve ulusal değerleri bildiğimiz gibi nasılsa, Kürtlerde aynı şekilde bu değerlere kavuşacaktır.
Elli milyon Kürt halkı, Bağımsızlık Referandumu’na gidiyormuş gibi çalışmalıyız.
Vicdanlı ve de onurlu her Kürdün görevi, bağımsızlık referandumunu deseteklemek olmalıdır. Ancak, her toplumda olduğu gibi ne yazık ki, bizde de onur ve vicdanını başkalarına kiralayna Kürtler de var. Goran Hareketi ve Komala İslam Partisi gibi. Bunlar İran merkezli efendilerinin talimatları doğrultusunda hareket ediyor ve onları tatmin etmek için soyundukları rollerini sudan bahanelerle yerine getiriyorlar. Bunların tavrı kesinlikle kendilerine oy verenleri kapsamayacaktır. Çünkü bunların yaptıkları parti ve iktidar mücadelesi değildir.
Sökonusu, ulusal ve milli bir dava oldugu icin bu partlerin taraftarlarının da, her onurlu Kürt gibi referandumda en yüksek düzeyde evet diyeceklerdir ve bu konuda hiç kimsenin bir kuşkusu yoktur.
Bağımsızlık referandumuna karşı çıkma kararı alan, bu partilerin lider ve yöneticileri ise, Kürt tarihinde karanlık kişiler olarak yer alacak ve hep ihanetle anılacaklardır.
Yine de dileriz zaman onlar için halen erken. Bu yanlış kararlarında döner, kendi milletinin yanında onurluca yer alırlar.
Sonuç olarak, her kim ki bu tarihi bağımsızlık fırsatına karşı çıkarsa, hem kendi hem de Kürt milletinin vicdanın da ömür boyu mahkum olacaktır.
Çünkü bugün itibariyle her şeyin çaresi ve çözümün ilacı devletleşmektir.
15.06.2017