Siyaset, ihanet ile şehadetin iç içe yaşandığı, birinin aşağılanıp diğerinin yüceltildiği, hatta bazen yer değiştirdikleri bir alan.
Siyasette, ihanet ile şehadeti en kolay ve en yoğun olarak kullananlar ise Kürtler ve Kürtler gibi uluslaşma sürecini tamamlayamamış halklar, medenileşme yolunda hala tökezleyen, yaya kalan toplumlar.
Uzun süreden beri pek fazla öne çıkmayan ihanet ve şehadet kavramı, birkaç gün önce Şengal’de yaşanan olayla birlikte, yıldırım hızıyla Kürtlerin gündemine gelip, oturdu.
Başı, sonu belli olmayan gereksiz tartışmalarla adeta bir fırtınaya dönüştü. Siyasi normalardan, ahlaki değerlerden uzak, salt tarafgirlik mantığıyla yapılan suçlamaların etkisiyle, herşey birbirine karışıp keskin bir şekilde yeniden ayrışıyor. Toz, duman içinde kaybolup savrulan değerlerden arta kalan zerrecikleri farkedene aşk olsun…
Dünün düşmanları dost, dostları bir anda düşman olabiliyor.
Dünün ihanetçileri yoldaş, yoldaşları da ihanetçilerle kolay yer değiştirebiliyor.
Dünün şehidi katile, katili de fevkalede şehide dönüşebiliyor.
Ancak toplumu bir hortum gibi sarmalayan bu fırtınanın zararlarından ne siyaset, ne de siyasetin aktörleri etkileniyor. Aksine onlar bu fırtınadan yarar görüyor ve güç devşiriyorlar.
Zararlı çıkan bir kesim ya da birileri varsa, onlar da, geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan bir sonuçla karşı karşıya kalarak, yaşamlarının baharında canlarından olan insanlar.
Fırtınanın dinmesiyle geriye, canından olan kimilerinin alınlarına yapıştırılan ihanet kavramı ile boyunlarına takılan şehit ünvanı kalır.
Ancak o aşamada da, ne ihanet mührü toprağa düşenlere artı bir şey kaybettirir, ne de şehitlik mertebesi bir şey kazandırır.
Kalanlar bir şekilde yollarına devam eder, gidenler de bir süre sonra mazi olur.
Örnek mi?
Alın size iki çarpıcı örnek.
Yıl 1992.
Yer, Xakurk, bugün Şengal dediğimiz bölgenin de dahil olduğu Güney Kürdistan.
Kürt Partileri arasında süren acımasız bir iç savaş.
PKK-PDK, PKK-YNK savaşı.
Her bir taraftan yüzlerce ölü, binlerce yaralı.
Tarih 25 Ekim 1992.
PKK Gerillası Beritan (Gülnaz Karataş) bir kayalığın tepesinde, yaralı.
Kayalığın etrafını kuşatan YNK Peşmergeleri, teslim ol çağrısında bulunuyorlar.
O ise, „Kürt gericiliğine teslim olmam“ deyip kayalıktan kendisini aşağıya atıyor…
Savaş bittikten sonra Beritan için ağıtlar yakıldı, türküler söylendi, filimler yapıldı.
Beritan’ın da dahil olduğu PKK Gerillalarının komutanı Heval Ferhat yani Osman Öcalan bu gün Güney’de, üstelik o dönem düşman ilan edip savaştığı kesimlerin koruması altında paşalar gibi yaşamına devam ediyor. PKK ise, Beritan’ın „Kürt Gericiliği“ olarak tanımladığı YNK ile kolkola ve birçok konuda ittifak halinde.
Yine Güney Kürdistan’da aynı kökenden gelen, ayrıştıktan sonra zaman zaman birbirleriyle savaşan PDK ve YNK gerçeği.
Maruz kaldıkları onlarca katliam, trajedi, göç ve sürgün yetmezmiş gibi, bir de kendi aralarındaki savaşta yitirdikleri değerler.
PDK ve YNK, sadece 90’lı yılların sonlarında birbirinden binlerce peşmerge öldürdüler, onbinlercesinin de sakat kalmalarına sebep oldular.
Savaş sonrası PDK ile YNK kolkola girdi, Mesud Barzani daha önce düşman gördüğü Celal Talabani’ye Mam Celal demeye başladı, Celal Talabanî de Mesud Barzani’ye Kak Mesud olarak hitap etmeye başladı.
Mesud Barzani bugün Güney Kürdistan Başkanı, iç savaşta YNK’li peşmerge komutanı Kosret Resul ise O’nun başkan yardımcısı…
Kürtler arası savaşa kardeş savaşı ya da kürtçesiyle birakujî demem içimden gelmiyor, çünkü kardeşler arasında sorun, kavga, gürültü olur, ancak savaş olmaz. O nedenle iç savaş demeyi daha uygun buluyorum ki, Kürtler arası iç savaşta canlarını veren PDK ve YNK’li pêşmergelerin, PKK’li gerillaların kemikleri bile toprak oldu.
Öyle inanıyorum ki, Beritan ya da Kürtler arası savaşta hayatlarını kaybeden peşmerge ve gerillalar eğer bugün bir an için uyanabilselerdi, ölümleri kadar bugün hala ihanet ve şehadet kavramlarını dillerine dolayan ve savaş goygoyculuğunu yapanların düştükleri duruma da bir o kadar üzülürlerdi.
Ne yazık ki, ne onların yeniden canlanma gibi bir durumları var, ne de goygoycuların hayattan çıkarabildikleri bir ders…
Siyaset, dün olduğu gibi, bu gün de yarın da hep olacak.
Kimi iktidara, kimi muhalefete oynayacak.
Ancak siyaset, ortak çıkarlar temelinde ve insanı yaşatmaya yönelik yapılınca, iyi ve güzel olanın hayat bulmasına, düşmanlık temelinde ve cehaletle yapılınca da, savaş, ihanet hatta şehadet gibi kavramlarla kirliliğin tavan yapmasına yol açacak!
08.03.2017
firataras@navkurd.net