Erdoğan, hegemonyasına kılıf uydurmak, de facto el koyduğu devleti ve sistemi kendine uyarlamak için halk oylamasına, referanduma gidiyor. Gücünün zirvesinde bu kumarı oynamaya iten nedense yargılanma, çalıp çırptıklarını yitirme korkusu.
Yargılanmaktan korkuyor, çünkü Kürdistan’da dünyanın gözleri önünde kentleri yerlebir etti, yüzbinlerce insanın damını başına yıktı, yüzlerce insanı vahşi yöntemlerle katletti. İnsanlık Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak ve Gever katliamlarını not etti.
Yargılanmaktan korkuyor, çünkü Suriye’de sürmekte olan yangına tankerlerle benzin taşıdı; dünyanın dört bir yanından devşirdiği kafa kesen, kadın ve çocuklara tecavüz eden islamcı grühu eğitip donattı, karşı yakaya geçirerek terör ihracında bulundu, insanlığa karşı suç işledi. İstihbarat örgütü vasıtası ve Hakan Fidan marifetiyle binlerce TIR’lık silahla IŞİD ve El-Nusra çetelerini donattı. Suriye’de katledilen insanların yarısından fazlası bu grühun işi.
Yargılanmaktan korkuyor, çünkü ele geçirdiği devleti soyup soğana çevirdi; yakın çevresinde rüşvete, hırsızlık ve dolandırıcılığa bulaşmamış kimse kalmadı. Bilal’inde Sümeyyesi’ne, Bağış’ından Çağlayan’ına kadar bir gün boyu taşına taşına sıfırlanamayan paraların hesabının sorulacağını biliyor.
Yargılanmaktan korkuyor, korktuğu içindir ki saltanatına karşı çıkanların tümünü ortak bir kefeye koyarak hain ve düşman ilan etti, teröristlikle suçlayarak taraflarına ayar çekmek için toplumu kutuplaştırdı. 1 Kasım seçimleri öncesi estirdiği terör furyasını yeniden ve çok daha kapsamlı bir şekilde devreye koydu.
Eskiden devletin hışmına uğrayanlar neredeyse Kürtler ve solcularla sınırlıyken, şimdi liberalinden bilim insanına, gazetecisinden burjuvasına tırpanlanmayan kimse kalmadı. Zındanlar Kürtlerle aydın, gazeteci, insan hakları savunucularıyla doldu. Parası ve pasaportu olansa kurtuluşu Türkiye’yi terketmekte buldu.
Yargılanmaktan korktuğu ve referandumdan zoraki evet çıkarmak için provakasyonlar devreye koydu. İçerdeki muhalifleri terörle itham ederken, dışardakileri, bir bütün olarak Avrupa ve Batı’yı teröre destek olmakla suçlar oldu. Bununla da aynı dozda tepki gösterilmesi ve böylelikle de içerde “mağdur” rolüne sığınarak mahalleyi kontrol ve denetim altında tutmak amaçlandı.
Referandum tarihi yaklaşır ve Hayır Cephesi Kürt ve Türk toplumlarının farklı kesimlerini şemsiyesi altında toplar ve Hayır oyları yüzde ellilerin üzerinde seyrederken Kürdistan’da süren askeri kıyım operasyonları ise hız kazandı. Nusaybin köylerinde devlet terörü zirve yaptı ve sıra Lice ve diğer bölgelere geldi. Sınırdışı operasyon ve provakasyonlar ise cabası. Devreye konan bu devlet terörüyle Hayır Cephesi’ni bölmek, birbirine karşı kullanmak amaçlanıyor. Türkiye’nin farklı il ve ilçelerine gidebilecek cenazelerle Evet Cephesi’ne, Erdoğan Sultası’na oy devşirmek isteniyor.
Parlamento seçimleri öncesi estirilen terör ve Amed, Suruç ve Ankara’da patlatılan bombaların Referandum öncesi yeniden devreye konabileceğini ve bunun Kürt Hareketi’ne fatura edilebileceğini akılda tutmak ve buna karşı tedbirli olmak gerekiyor.
MİT’in eğitip donattığı adamların patlatacağı birkaç bomba Resmi Gazete’nin farklı şubeleri gibi çalışan, Erdoğan’a hizmette sıraya giren yüz televizyonda aynı anda Kürt Hareketi’nin sırtına yüklendiğinde, yapılacak ve kamuoyuna ulaşması sınırlı bir karşı açıklamanın etkisi fazla olmayacaktır.
Kürt Hareketi’nin nefsi ve meşru müdafa dışında hiçbir eylemlilik içinde bulunmayacağı, patlatılması olası bombaların bizzat devlet güdümlü odaklar tarafından devreye konacağı vakit geçmeden kamuoyuna deklere edilebilinirse yararlı ve ön alıcı olur.
Erdoğan ve şürekası referandumdan Hayır çıkacağını biliyor. Bildikleri başka birşeyse bunun başaşağı gidişin yolunu açacağı, mahallayi artık istedikleri gibi kontrol ve denetim altında tutamayacakları gerçeğidir.
Referandum’da Hayır çıkması “Seni başkan yaptırmayacağız”dan daha fazlasına yol açar. Bu nedenle de referandumdan Hayır’ın çıkmaması için herşey onlar için mübahtır. Bu oy çalma olacağı gibi patlatılacak birkaç bomba da olabilir. Onlarca, yüzlerce ailenin ocağına ateş düşmüş onları fazlaca ilgilendirmez. Onları ilgilendiren iktidarları, para ve servetleriyle narsist kişiliklerinin tatmini ve selametidir.
Referandum’dan Hayır’ın çıkması için bir yandan geceli gündüzlü çalışmak, sandıkların güvenliğini sağlayarak trafolara kedilerin girmesini engellemek, diğer yandan da devreye konabilecek provakasyonların önünü almak gerekir.
Bir Soysuz’un Kürdistan’a yönelik genelgesinde beş bin asker ve polis kaybı göze alındığına göre, Türkiye metropollerine yönelik hesaba dahil edilen, ancak deklare edilmeyen patlatılabilecek bombalarla yaşanacak kayıpları akılda tutmak gerekir. Örtülü ödenekle eğitilen bombacıların sadece Suriye için öngörülmediklerini Amed, Suruç ve Ankara’da gördük. 15 Temmuz gecesi ve sonrasında ise nasıl bir oyunla karşı karşıya kaldığımıza tanıklık ettik.
Bu oyun boşa çıkarılmalı, başaşağı gidişin yolu açılmalıdır.