Bir Kardelen, bir Berfîn’dir umud, kar altından başkaldıran, baharı müjdeleyen. Zindan‘da bir kibrit çöpüdür umud, çıra olup etrafı aydınlatan. Masum bir gülücüktür umud, bebeğin yanağında açan. Umud, bir tîrêjdir şafakla atan, karanlığın bağrına bir hançer gibi saplanan. Ve Dersîm‘de kır çiçeğidir umud, yare uzatılan. Ve kavganın, mücadelenin diğer adıdır umud, yaşam boyu devam eden ve nesilden nesile aktarılan.
Umud yeşerir bazen bir kaşık tuz, bir hırka, bir lokma ekmek, bir karış toprak için verilen kavga ve mücadeleyle. Sarsar kalelerini zulmün bazen, yenilen bir tokat, karşılaşılan bir haksızlık, haneye tecavüze karşı gösterilen küçük bir tepkiyle. Taşır başka kıyılara mesajı, göle atılan bir taşın yarattığı dalgalara dönüşerek.
Üç kelimelik „Seni Başkan yaptırmayacağız“ kararlılığı, titretti saltanat ve sarayı 7 Haziran’da. Ve başaşağı gidişin, yenilginin başlangıcı oldu, tarihi bir momentte edilen üç kelimelik bir açıklama, kararlı bir duruş. Bir slogana dönüşerek çekim ve cazibe merkezi oldu, farklı kesimlerden insanların kendini bulduğu.
Bir avuç insandı bayrağı açan. Sonra binlere, onbinlere dönüşerek milyonları safına çeken. Azdık sayı olarak dün; ederi tutarı altı milyon insan. Farklı tarlalarda yeşermiş de olsak, bir birine benzeyen, çiçeklerdik sonunda. Bugün, dünden de çoğuz, inanın!
Dün dayak yerdi Kürtler, bir de solcular. Hiçbir kesim kalmadı bugün, geçirilmeyen dayaktan. Doldu zındanlar; üniversiteler boşaldı, kalmadı dershanede kimse. Resmi Gazete‘ye dönüştürüldü tüm bir medya. Kelepçelendi yetmiş yaşındaki bilgeler, atıldı okullardan hocalar. Ve haklı çıktı bu topraklarda da Martin Niemöller.
Yalnız Adam’ı oynuyor mükdedir, içerde dışarda. Hızlı adımlarla yaklaşıyor, akibetine kendinden öncekilerin. Zulmü arttıkça kenara çekiliyor en yakınındakiler, birer birer.
Hava durgun. Yine de ‘sen bakma havanın durgunluğuna, derya dediğin uyur uyanır!’ Aynen şairin betimlediği gibidir hal ve gidişat.
Zirvesindeydi Kenan Evren zulmün. Yıl 1983, darbeden birkaç yıl sonra. İlelebet kılmak için hakimiyeti, kurdurdu en yakınındekine bir parti. Gösterip dipçik, istedi oy Resmi Gazete sayılan TRT’de olanca nobranlığıyla. Gün geldi uymadı Köşk‘teki hesap çarşıya ve gömüldü sandığa Milliyetçi Demokrasi Partisi başaşağı.
1983’te Evren’in, 7 Haziran’da Erdoğan’ın yaşadığı tekrarlanamaz mı bir daha?
Homurduyor derya, içten içe. Yükseliyor sesler farklı kulvarlardan, gerekçeler bir olmasa da. İşte ocakta Aşure kazanı. İncir, kaysı ve üzüm bizden olsun; tuzu, şekeri ve danesini ölçüyle katsın yeni biçilenler tırpanla. Sakın geçmesin onikiyi sayı, ve kaçmasın hayırı ve bereketi pişirdiğimiz aşın.
Besleniyor umud yeni katılanlarla. Yayılıyor kavga dört bir yanda. Ve giriyor devreye mizah; yaratıcılık ve sanatsa zirvede.
Olmadık hiçbir zaman bu kadar renkli. Sıklaştırdı safları beş harfli bir kelime. Kimi Hayır‘da hayır gördüğü, kimi Aşkına dil uzatıldığı, kimiyse Yiğitliğinden katıldı saflara. Bir başkasıysa Işık gördüğü için ufukta ve birleştirip farklılıkları, Referandum’da HAYIR’a dönüştürdü. Ve çıktı ortaya HAYIR’dan oluşan tılsımlı bir hale. Ve açıldı kavgada yeni bir sayfa. Kutlu ve Hayır’lı olsun!..
msahin1@web.de