Başkanlık modeline geçişi öngören anayasa değişikliği meclisten geçti.
Şimdi sıra referandumda.
Türkler gayet sakin.
Çünkü iki seçenekten birini tercih edecekler.
AKP’li reisçilerle, MHP’li devletçiler evet diyecekler.
CHP’li kemalistlerle, devletçi olmayan MHP’liler de hayır.
Sonuç „evet“ de çıksa, „hayır“ da çıksa kaybedecekleri bir şey yok.
Devlet de onların devleti, referandum da onların referandumu.
Ancak onlardan daha çok Kürtler kaygılı.
Kimileri kurtuluşu Erdoğan’a evet demekte arıyor, kimisi de hayırlara sığınıyor.
Ancak sonuç „hayırlı“ da olsa, Türkler için değişen bir şey olmaz, „evetle“ de sonuçlansa referandumu kaybeden Türklerin hakları Kürtlere verilmez.
Çünkü Türklerle Kürtler farklı iki halk.
Aynı ülkede yaşasalar da, sorunları birbirinden farklı.
Türklerin birincil sorunu demokrasi…
Çünkü Türk devleti demokratik bir devlet olarak kurulmadı, demokratik bir devlete dönüşme ihtimalini de içinde barındırmıyor. En büyük nedeni de Kürt sorunu.
Kürtlerin birincil sorunu ise milli mesele…
Ancak ve ancak Kürtlerin özgürleşmesiyle, kendi kaderlerini özgürce tayin etmeleriyle çözülür.
Bu gerçeği ne bir seçim sonucu, ne de referandum değiştirir.
Birbirinden farklı özelliklere sahip olan Türklerle Kürtlerin sorunları da, o sorunların yaratıkları etkiler de, onlardan kurtulma yöntemleri de birbirinden farklıdır.
Örneğin, Kürtler için milli bir sorun olan Kürt sorunu çözüme kavuşmadan, Türk halkı da demokratik bir devlete sahip olamaz.
Buna rağmen Kürt sorunu çözülmeden de, Türkler ulusal özgürlüklerini yaşayabilir ve hatta Kürtlerin kanı pahasına devlet sahibi olmanın ayrıcalıklarını, bugün olduğu gibi sürdürebilirler.
Referandum’un konusu da bu değil.
Hayır çıkarsa, mevcut durum devam eder. Evet çıkması durumunda ise, Erdoğan’ın reisliğine cumhur eklenmiş olur.
Türk Devlet’nin ana ekseni sabit kaldığı için, mevcut yapının korunması da, yapılmak istenen değişimin gerçekleşmesi de, Kürtlerin ana sorununda bir farklılığa yol açmaz.
Ana sorundan hareketle referanduma bakacak olursak, Türkiye’de Kürtlerin temel sorununun milli sorun olduğunu düşünen Kürtler açısından, referandumda evet ile hayır arasında bir tercihte bulunmayı gerektirecek bir durum yok.
Doğru tavır, sistemin sunduğu tüm seçenekleri red etmektir ki, bu ise, salt referandum ve ya seçimlerle sınırlı kalmamalı. Ancak böyle bir tavrı sergileyebilecek Kürt birini Türkiye’de bulmak mesele…
Çünkü Türkiye Kürtleri(!) kendilerinden çok, komşuları, iş arkadaşları, ticari ortakları olan Türkleri düşünerek hayatlarına yön veriyor ve ona göre hareket ediyorlar. Referandumda da bu saikle hareket edecekleri anlaşılıyor.
Tuhaf olan ise tercihleri değil, tercihlerine neden olarak gösterdikleri gerekçeler…
Demokrasi, diktatörlük, kemalizim, federalizm, parlamento, saray vs…
Diktatörlük ile kemalizim seçeneklerini bir kenara bırakalım.
Bu devletin parlamentosunda demokrasi ve federalizm çıkmadı, sarayında da çıkmaz.
Bu devletin parlamentosunda da Kürtlere yer yoktur, sarayında da olmaz.
Başkanlık sistemine geçişle de Kürtlerin devlet nezdindeki statüsü değişmez…
Bu gerçek gün gibi ortadayken, her seçimde olduğu gibi, Kürtlerin bu referandum sürecinde de sergiledikleri tutum ve tartışmalarını, tercih ve gerekçelerini, „öğrenilmiş çaresizlik“lerine bağlıyorum.
‚Evet’in de, ‚hayır’ın da Kürtleri şer’den kurtaramayacağını düşünüyorum.
31.01.2017
firataras@navkurd.net