Son yüzyılda, hemen her dönemde kişisel ikballeri için, para ve pul için, gelecek korkuları nedeniyle daha güçlü bir limana sığınmak için, sömürgecileriyle kolkola giren, kendi halkına ihanet eden Kürtler hep vardı, bugün de varlar.
Kendi tarihlerinden, kollektif hafızadan ders çıkaramayan bu türden Kürtler de, sonuçta hayalini kurdukları kişisel ikballerine bir türlü kavuşamadıkları gibi, onlar da zalimlerin zulmüne uğramaktan kendilerini kurtaramadılar.
Yapmaları gereken işleri bitince, ya öldürüldüler, ya da bir kenara itildiler.
Bu gün de aynı şey yapılıyor.
Hizmeti sona eren geçmişten farklı olarak idam edilemse de, bir kenara atılıp, ölüme terk ediliyorlar.
Bu tür Kürtlerle ilgili en ilginç hikaye, bugüne kadar hemen hemen tüm Kürtler tarafından bilinen Cemilê Çeto’nun hikayesidir.
Cemilê Çeto, Cumhuriyet’in ilk yıllarında kardeşi Bışar ile birlikte Kürdistan’da güçlü olan bir aşiretin reisidir. Aşiretler arası kavgalardaki savaşkanlığıyla, talancılığıyla türkülere konu olan biridir.
1925 Direnişi öncesinde Şêx Said, Cemilê Çeto’ya kendilerine destek olması için mektup gönderir. Cemilê Çeto, bu durumdan bir çıkar elde etmek maksadıyla, Şêx Said’e destek olacağına, kendisine gönderilmiş olan mektubu Atatürk’e ulaştırır. Akabinde Ankara yönetimiyle işbirliğine girer.
Harekat başarısızlıkla sonuçlanıp Şêx Said ve arkadaşları tutuklandıktan sonra, Cemilê Çeto da dört oğlu ve karısıyla birlikte tutuklanır. Tutuklandıktan sonra, hatasının farkına varan Cemil, cezaevinde sürekli kendi kendine, “Cemilê Çeto ji kerê keto” deyip durur.
O da 1926 yılında işbirliği yaptığı devlet tarafından idam edilerek, sonuçta payına düşeni alır.
Bugün kişisel ikballeri için AKP’den milletvekili, AKP’nin yandaş gazetelerinde köşe sahibi olan Kürtler de, adeta Cemilê Çeto’nun yaklaşık olarak yüzyıl önce yaptığı yanlış hesabı yaparak, Erdoğan’dan daha çok AKP’li, Bahçeli’den daha çok devletçi bir tutumla hareket ediyorlar.
Katıldıkları televizyon programlarında, yazı yazdıkları gazetelerdeki köşelerinde, üstelik Türklerin kendi devletlerine yönelik yaptıkları eleştirilere karşılık, Türk devletini sınır tanımadan savunmaya çalışıyorlar.
Türk Devleti IŞID’i bahane edip Rojava’da oluşan Kürt Koridoru’nu engellemek için saldırıya geçerken, söz konusu Kürtlerden kimileri, “Sınırımızda oluşan tehlike karşısında, her devlet gibi devletimiz de gereken önlemi alarak hareket etmek zorunda” diyorlar.
Kimileri, “Terör örgütüyle ilişkisini kesmeyen Belediye Başkanlarını devlet görevden almayacakta, “teröre” destek olmalarına seyirci mi kalacak” diye devleti, devletin başı olan Erdoğan’ı aklayıp paklamaya çalışıyorlar.
Kimileri de, Dünya da herhangi bir devlet ya da siyaset adamı Kürtlerle ilgili iyi bir laf ettiğinde, Türk Devleti’ni yönetenlerden önce, kılıçlarını kuşatıp saldırıya geçiyorlar. Neymiş efendim, Dünya alem bir olmuş da, Türk Devleti’ni zayıflatmak için Kürt kartını kullanıyormuş…
Erdoğan’dan daha fazla AKP’li, Bahçeli’den daha fazla Devletçi gibi konuşan ve yazan Kürtlerin bu tutumlarını bıyık altında gülerek dinleyen, ya da yazdıklarını okuyan Türkler, hiç şüphesiz kendi kendilerine; “Yahu sizlere ne oluyor, biz devletimizin eksikliklerini, hatalarını dile getiriyoruz. Kimi kime karşı savunuyorsunuz” dediklerini adeta duyar gibiyim.
Ancak Türkler, yine de sabırlı davranıyor ve bu omurgasızların dalkavukluklarını yüzlerine vurmuyor ve konuşmalarına katlanıyorlar.
Katlanıyorlar çünkü, dalkavukluk yapsalar da, Türklerin değirmenlerine su taşıyorlar.
Erdoğan’dan daha çok AKP’li, Bahçeli’den daha çok Devletçi görünmek, bu Kürtlere bir yararı olur mu, uzun vadede, hiç sanmıyorum.
Çünkü bunun emareleri seyrek de olsa şimdiden görünüyor.
Kimisinin köşesi, kimisinin danışmanlığı elinden alınıyor, kimisinin de üstüne şimdiden çizik çekiliyor.
Çünkü bir devlet geleneğine sahip olan Türk Devleti, tıpkı geçmişte olduğu gibi işine geldiği sürece kendi halkına ihanet eden Kürtleri el üstünde tutar, işleri bittiği anda, öldürürmezse de, rezil eder.
Buna rağmen, AKP’ye, dolayısıyla devlete dalkavukluk yapan Kürtler, ne kendi geçmişlerinden, ne de Türk Devleti’nin yaptıklarından ders çıkarıyorlar…
30.11.2016