Rahmetli Mahmud Baksi aktarmıştı.
12 Eylül 1980 darbesi sonrası, dönemin CHP kurmaylarından Turan Güneş, resmi bir toplantı için İsveç’de bulunur. Katıldığı toplantıyı izleyen gazetecilerden birisi de Mahmud Baksi’dir. Mahmud Baksi, toplantı arası Turan Güneş’e Kürt sorunuyla ilgili birkaç soru sorar, aldığı cevapları da, „Turan Güneş’in Kürt Sorunu ile ilgili resmi olmayan görüşü“ olarak haberleştirir.
Doğruluk derecesi nedir?
Baksi’nin o dönem aktardığı bilgiler gerçekten Turan Güneş’e mi aittir, yoksa Baksi’ye ait bir kurmaca mıdır?
Kesin emin değilim.
Ancak, ister Turan Güneş’e ait olsun, ister Baksi’ye ait bir kurmaca olsun, Kürt Sorunu’nun barışçıl çözümü ile ilgili Turan Güneş’e atfedilen tespitin o gün olduğu gibi, bugün hala geçerli olduğudur.
Önce, Baksi’nin aktardığı bilgiye bakalım:
Baksi soruyor, Turan Güneş yanıtlıyor.
Baksi, „Sizce Kürt Sorunu Nasıl Çözülür?“
Güneş, „Türki’ye de Kürt Sorunu’nun çözümü üç ihtimal dahilinde ancak çözülebilir.
Bunlardan birinci yöntem, Türkiye’de sosyalist bir devrim yapılır, devrim sonrası Kürt halkının hakları verilerek sorun çözülür. Ancak nufüsünün % 99’u Musluman olan bir Türkiye’de ne sosyalist devrim olur, ne de olmayan devrim sonrasi Kürt halkı haklarına kavuşur.
İkinci yöntem, Kürtler devlete karşı silahlı bir savaş başlatır ve Türkiye’den ayrılarak haklarına kavuşurlar. Ancak, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye’nin Kürtler tarafından yenilgiye uğratılması ihtimal dahilinde olmadığı için, bu yöntemle de sorunun çözümü imkansızdır.
Üçüncü yöntem ise, Türkiye’nin demokratikleşmesi ile, Kürt sorununun barışçıl yolla çözümüdür. Ancak, demokrasi’nin beşiği sayılabilecek İngiltere, yüzyıllara dayanan demokratik geleneğine rağmen, daha yeni yeni kendi içindeki azınlıklara haklarını vermektedir. Demokrasi konusunda İngiltere’yi at olarak kabul edersek, Türkiye hala eşek durumundadır. Eşek de at olmayacağına göre, sorunun barışçıl yolla çözümü de ne yazık ki imkan dahinde değildir“ der.
Bir dönem sadece Kürt sosyalistlerinin rüyalarını süsleyen birinci ihtimal, 1989’da Doğu Bloku’nun yıkılmasından sonra, zaman zaman geçmiş anılara konu olabilecek bir rüyadan ibaret kaldı.
İkinci yöntem olan savaş ise, 32 yıldır sürüyor. Bu yöntemin ne zaman ve nasıl sonuçlanacağını, savaşın birer tarafı olan PKK ve Devlet tarafindan bile kestirilemiyor.
Üçüncü ihtimale gelince, bu da birincisi kadar sadece Kürtlerin gördüğü ve bir türlü sona ermeyen rüyalarından ibaret.
Barışçıl Çözüm’ün, tıpkı birinci yöntem gibi, sadece kimi Kürtlerin rüyalarını süsleyen bir hayalden ibaret olduğunu kanıtlayan binlerce örnek vermek mümkün.
Ancak bir gün önce yaşanan küçük bir örnek bile, bunu açıklamaya yeter.
Kirkbir yıllık mücadele tarihinde, „Barışçıl Çözüm ve Federasyon“ yöntemini esas alan PSK’nin Manisa’daki il başkanlığının bulunduğu binaya astığı parti levhası saldırıya uğradı.
Saldırının tek nedeni, parti levhasında geçen Kürdistan kelimesi.
Sadırıyı yapanlar ise, PSK ve benzer partilerin kardeş halk olarak gördükleri Türk halkı.
Devlet yapsa, „Halkların kardeşçe bir arada yaşamasına karşıdır“ der rüyalarımızı süslemeye devam ederdik.
Ancak Kürdistan kelimesine bile tahammül etmeyenler, sosyalist ve enternasyonalist Kürtlerin rüyalarını süsleyen „kardeşleri“.
Bu gerçek ise, Turan Güneş’in 36 yıl önce yapmış olduğu tespiti bu gün bile doğrulamaktadır.
Kaldı ki, Turan Güneş’in „eşek at olmayacağına göre…“ tezi, eşeğin evrimleşmesiyle ata dönüşme ihtimalini içinde barındırdıği gibi, Türk devleti de evrim geçirip demokratikleşse de, Kürt Sorunu kolay kolay barışçıl bir yöntemle çözülemez.
Bunun bir ihtimal dahilinde olabilmesinin önşartı, ancak AKP, CHP ve MHP tabelalarının Kürdistan’da gördüğü ilgi kadar, PSK ve açılımında Kürdistan kelimesi geçen Kürt parti tabelalarının Türkiye’nin batısında aynı ilgiyi görmeleriyle mümkündür.
Berlin Duvarı’nın külleri, Kürtlerin sosyalizim ile ilgili gördüğü süslü hayallerin üstünü bir örtü gibi kapladı. Ancak bu bile, Turan Güneş’in tarif ettiği, at ile eşeği birbirinden ayırdedebilecek kadar uyanmalarını sağlayamadı.
Kış uykusuna yatmış olan Kürtlerin uyanmaları için, görme duyularını perdeleyen kalın duvarların ille de başlarına yıkılması mı gerekir?
Eğer beklenen bu ise, bu, birincisi kadar hafif olmayabilir.
Rüyaları ile birlikte kendileri de yıkıntılar altında kalabilirler.
03.10.2016
firataras@navkurd.net