15 Temmuz’dan sonra MİT ve hükümetin darbeden haberdar olduklarını, darbeciler arasına adamlarını yerleştirerek „Allah’ın lütfu“ olan o günü ellerini ovuşturarak beklediklerini, başkalarının aklıyla dalga geçenleri biraz da tiye alarak yaşananları anlaşılır kılmaya çalışmıştım.
Fazla geçmedi. Asıl darbenin “mağdurlar” tarafından yapıldığı ortaya çıkmaya başladı. AKP iktidarının medyadaki sözcüsü Abdulkadir Selvi 14 Eylül tarihli Hüriyet’te yayınlanan yazısında asıl budalanın kendisi olduğunu darbeye ilişkin verdiği bilgilerle teyit etmekte geçikmedi. Yıllardır izlenen, 17 Aralık 2013’ten buyana yeni bir programla haberleşmeye başlayan eski ortaklarının izinin darbeden beş ay önce kaybedildiğini söyleyerek MİT ve hükümetin masumiyetini kanıtlamaya çalışıyor, bu zat-I muhterem.
İsterseniz sözü önce Selvi’ye bırakalım. Yazının başlığı “ByLock’u izleyen MİT darbeyi neden haber alamadı?”
„17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’cülerin haberleşmeleri bıçak kesilir gibi kesilince MİT, yeni bir sistemin devreye sokulduğunu fark ediyor. Ancak ByLock programına ulaşmak kolay olmuyor. (…)
MİT bu sistemi tespit ettikten sonra kriptoları kırmaya başlıyor. Ne zamana kadar? 2016 yılı Mayıs ayına kadar. Darbeye şunun şurasında ne kaldı? MİT, ByLock’un şifrelerini kırarken onlar 2016 yılı Ocak ayından itibaren başka bir sisteme geçmiş bile. Eagle sistemi üzerinden haberleşmeye başlıyorlar.
ByLock programının şifrelerini kıran MİT’in darbeyi haber alamamasının altında yatan neden, Eagle sistemi.
Darbe planları 17 Şubat’ta kesinleşiyor. İş ciddiye binince haberleşme sisteminden çıkıp, darbenin olgunlaştırıldığı bir üst aşamaya geçiyorlar. Eagle sistemini laptop’lara ve sabit bilgisayarlara yüklüyorlar. Sinyalin takibe girmemesi için laptop’ları da sabit bilgisayar gibi kullanıyorlar. Ayrıca konuşmaları silen bir yazılım yüklüyorlar.
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin en yeni bilgiler ise ByLock’ta değil, Eagle programında yer alıyor.”
Görüldüğü gibi Selvi’nin meramı belli. O, görev icabı MİT ve iktidarı aklama peşinde. Ancak bunu yapmaya çalışırken elindeki çamuru yüzüne gözüne bulaştırdığının farkında değil.
17 Aralık 2013’ten önce eski ortaklarını izlemeye alan, yeni bir komunikasyon programına geçtiklerini fark eden, darbe planlarının 17 Şubat’ta kesinleştiği bilgisi alan MİT, nasıl oluyorda beş ay eli kolu bağlı bekliyor ve tesbit ettiklerinin peşine takılmayı akıl edemiyor?
Farzedelim ki herkesi fişleyen; solcularla Kürtlerin, aydınlarla biliminsanlarının, sendikalı öğretmenlerle emekçilerin, liseli gençlerle üniversite öğrencilerinin herbiri hakkında tuğla kalınlığında dosyalar hazırlayan MİT akıl edemedi. „Gel bakalım Müsteşar bey, gelişmeler ne yönde, 17 Şubat’ta haber verdiğin darbe hazırlıkları ne aşamada“ diye sormak herkesten şüphelenen Erdoğan’ın da mı aklına gelmedi?
AKP tellalı Selvi de biliyor ki işin aslı öyle değil. Darbe girişiminden haberdar olan MİT ve iktidar, adamlarını darbeciler arasına yerleştirerek 15 Temmuz’a hazırlık yaptılar. Ve “Allah’ın lütfu” diye el ovuşturularak beklenen o gün, yaşanması muhtemel her hangi bir aksiliğe, tersliğe karşı ise yer altına çekilerek tedbir aldılar. Reis’in tatilde olması, Başbakan’ın pijamayla dolaşması, İçişleri bakanının balığa çıkması ve kuvvet kumandanlarının tümünün düğünde olmasını Selvi, tesadüf diye müritlere anlatmaya çalışabilir. Ancak AKP ve liderini biraz tanıyan biri, işin aslının böyle olmadığı hükmüne varmakta zorlanmaz.
Kürdistan ve Türkiye’de yaşayan onbeş yaşındaki biri bile, darbeden beş saat önce Genelkurmay’a giden MİT Müsteşarı’nın Genelkurmay Başkanı ile dört saat mesai tüketmesi, darbecilerin sokaklarda tanklarla volta atması ve ardından sıraya dizilerek trafik polislerine teslim olmalarının kötü bir senaryonun ürünü olduğu sonucuna varır.
“Allah’ın lütfu”nun tecelli ettiği o gün için aylar öncesi ne hazırlıklar yapıldığını, kimin hangi rolü üstleneceği; tutuklanacak, işten ve meslekten atılacak, açığa alınacak yüzbinlerce insanın nasıl listelendiği, kurunun yanına yanması için konan yaşların büyük bir zevkle nasıl tesbit edildiğini başkaları da biliyor. Bildikleri içindir ki Batılılar haftalarca sessiz kaldılar. Ne Erdoğan‘a geçmiş olsun dileklerini ileten oldu, ne de darbe girişimine açıkça karşı çıkan bir ses duyuldu. Yakında Darbe-leaks’ler ortaya saçılırsa şaşmamak gerekir.
Telefonla arkadaşından ayran ve dürüm getirmesini isteyen gençlerin yakasına yapışan; ayranı molotof kokteyli, dürümü dinamit lokumuna yoran MİT, darbe girişiminden haberdar olacak da, teknik bir sistemden dolayı işin peşini bırakacak, öyle mi?
İlahi Abdulkadir! Sen anlatırken tüylerim diken diken olmadı, ama sana ve MİT’e acıdım. Erdoğan’ın kapısını bekleyenler bu haldeyse, vay halkın haline!