Bu devlet hiç bir zaman Kürtlerin devleti olamadı, bundan sonra da olmaz.
Milyonlarca Kürdün bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmuş olması, bu gerçeği hiç bir zaman değiştirmez.
Devleti yönetenlerin kimi zama Kürtlere kucak açmıs olması da, devletin anti-kürtçü niteliğini ortadan kaldırmaz.
Hal böyle iken, devleti yöneten ya da yönetmeye talip olan aktörler arasında bir tercihte bulunmaları da Kürtlere bir şey kazandırmaz.
Fetullah ile Erdoğan arasında yaşanan ve 15 Temmuz’da yapılan darbeyle tavan yapan yarılmada taraf olmak, Kürtlere sadece zaman kaybettirir, devletin nefes almasını sağlar. Çünkü bugün Fetullah ile Erdoğan arasında yaşananan çelişki, yarınlarda sona erer, devlet Kürtlerle başbaşa kalır. Kazanan bir kez daha devlet, kaybeden ise her zaman olduğu gibi yine Kürtler olur.
Ne darbe karşıtlığı, ne de demokrasi argümanı Kürtlerin son bir ay daki tutumlarına gerekçe olamaz. Çünkü Kürtlere ait olmayan bir devletin darbe hukukuyla ya da sivil siyasetle yönetiliyor olması, devletle olan hukuklarını ne iyileştirir, ne de daha kötü olmasına yolaçar.
Tek fark, darbe hukukuyla Kürtlere sopa gösterilir, sivil siyasetle de havuç yedirilir.
Sopa ve havuçtan kurtulmanın bir yolu da, devlete karşı güçlü bir mücadele kadar, devleti yöneten ve yönetmeye talip olan aktörler arası çelişkilerden yararlanmak, varolan çelişkileri derinleştirmek ve aradan sıyrılmayı başarabilmektir.
15 Temmuz darbe girişimiyle, Türk Devleti hallaç pamuğuna döndü.
Düne kadar Peygamber Ocağı olarak el üstünde tutulan Türk Ordusu, birbiriyle çatışan iki kampa bölündü. Özellikle Kürdistan’da düne kadar Kürt halkına kan kusturan karakol ve askeri birliklerin kapılarına adeta kilit vuruldu.
Tüm bunlar yaşanırken Kürtler ne yaptı?
Solcusuyla, liberaliyle, dincisiyle demokrasi nöbetinde, Erdoğan’a siper oldular.
Roboskiye bomba yağdıran ordunun yeniden toparlanmasına…
Düne kadar şehirleri yakıp yıkan devletin bir an önce birlik ve bütünlüğünü kurmasına hizmet ettiler.
Oysa Türkiye tarihinde 15 Temmuz darbesi bir ilk değil.
Bugüne kadar defalarca darbeler yapıldı, darbe girişimleri oldu.
Her seferinde Türk devleti kör-topal da olsa, kendi yoluna devam etti, mensubu olduğu halka karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirdi, yaralarını sardı.
Her seferinde Kürtler zararlarıyla baş basa kaldı.
15 Temmuz darbesinin devlet bünyesinde yarattığı yarılma da, bir süre sonra sona erer, Fetullah’ın askerleri yerine, milliyetçi muhafazakar kemalist askerler ikame edilir, tüm kurum ve kuruluşlarıyla devlet yeniden asli görevlerine döner.
Kürtler ise, kaçırmış oldukları bir fırsatı değerlendirememiş olmanın pişmanlığıyla baş başa kalırlar.
Son 15 yılda yaşanan katliamlar Fetullah’ın askerlerine fatura edilir, Kürtlerin önüne konulan bir demet havuçla devlet temize çıkarılır.
Türkün payına demokrasinin nimetleri, Kürdün payına da bir kez daha kan ve barut kokusu düşer.
13.08.2016
firataras@navkurd.net