Her şeyden önce, Kürdistan Devlet Başkanı Mesud Barzani’nin Ankara ziyareti birçok açıdan doğrudur. Diplomatik ve ikili devlet ilişkileri sonucu, değerli ve olması gereken adımlardan biridir. Benzeri adımların her iki taraf için getirisi ve götürüsü de olacaktır. Süreçle bunu hep birlikte göreceğiz.
Sayın Barzani’nin bu ziyareti vesilesiyle, Kürdistan Bayrağı Türkiye’nin başkenti Ankara’da tekrar dalgalandı. Özlemle beklediğimiz ve Alarengin ile çok güzel bir tabloydu, kendilerine teşekkür ederiz.
Dileğimiz odur ki, en yakın zamanda bir parçada da olsa bağımsız bir Kürdistan’ın bayrağı bütün ülkelerde ve Birleşmiş Miletler’de de dalgalansın.
İşin aslı ve astarını bilmeyen birçok parti ve şahıslar, bu ziyaretten rahatsız oldular. Rahatsızlık nedenlerini ise en başta Cerablus’un, Türk güçleri tarafından işgal olayını gösteriyorlar. Aslında, Cerablus Sayın Barzani gelmeden önce de, Kürtlerin kontrolünde değildi. Sanki Cerablus Kürtlerin kontrolündeydi de Sayın Barzani’nin gelişi ve ikili ilişkiler sonucuymuş gibi, Türk güçleri orayı işgal etmiş.
Nasıl ki Amerika Başkan yardımcısı, Joe Biden, ikili ilişkiler sonucu Türkiye’ye geldiyse, Sayın Barzani’nin gelişi de bu tesadüfe dek gelmiştir.
Bu ziyaretle, Türkiye kendi açısından, çok iyi bir siyasi ve diplomatik rol oynamış olabilir. Nedeni ise her iki liderin gelişi daha önceden planlanmıştı. Hiç bir şey ve olay uluslararası diplomaside birbirinden habersiz değildir. Türkler bu ziyaretleri fırsata çevirdiler.
Türk sömürgeci anlayışı işgal ve barbarlığı yeni değildir. Özelikle Türkiyeli Kürtler ve Kürt partileri sanki sömürgeciliği yeni keşfetmişler. Dünyadaki bütün sömürgeci güçler aynıdır. Ama Türk, Arap ve Farsların, geri kalmış birer toplum olmalarından dolayı çok daha vahşi ve barbardırlar. İşte tam kadersizlikte buna derler ya, Kürtlerin payına da bu zalim ve barbarlar düşmüş bir. Asil konuşulması ve tartışılması gereken durum da bu olmalıdır.
Tam da bu nazik dönemde, Kürtleri ayrıca karşı karşıya getirip, ortada güçlenmek isteyen T.C ye karşı birlik olunmalı ve pratik eylemler geliştirmek gerekirken, Kürtlerin birbirileriyle didişmesi, hâlihazırda işgalci sömürgecilerin işlerine geliyor. Bu gidişle maazallah en iyi fırsatı da biz vermiş oluyoruz.
Tarihi fırsatları kaçırmamak gerekir. Rojava da olanları ne başkasına peşkeş çekmeli nede ortak etmeliyiz. Eğer Hewler antlaşmasını Rojava’daki güçler dikkatli okusaydılar, bugün bunlar kesinlikle olmayacaktı. Eğer Peşmerge Kobaniye yardıma gelmeseydi, bugün ne Kobani nede Rojava diye bir Kürdistan parçası olacaktı.
Buna rağmen sol güçler, kardeşlik ve komün anlayışı olmasaydı, belki bugün Rojava’da, bağımsızlığı konuşmuş olacaktık. Güney’in başarısı tüm eksikliklere rağmen, başta Amerika ve müttefik güçleriyle hareket etmesinden dolayı, bugün bağımsızlık o parçanın gündemindedir.
Antiemperyalist geçinen, sol ve sağ cenahta Amerika’ya karşı çıt yok. Ama Kürtleri birbirine düşman etmek için, canla başla senaryolar üretip birlikte çalışıyorlar. Sayın Barzani’yi eleştirenler ne hikmetse süper güç olan Amerika’yı ve Biden’i eleştirmiyorlar. Demek o ki Barzani, Ortadoğu’da dedikleri kadar da sözü geçen bir liderdir.
Ve bu vesileyle, dünyada ve Ortadoğu’da, artık Kürtler sahada piyon değil, Şah ve Vezir rolünü oynuyorlar. Elbette ki Kürtler komşu ve bölge ülkeleriyle, şüphesiz diplomatik ve siyasi ilişkilerini sürdüreceklerdir.
Ama medeni dünyanın temsilcileriyle, başta Amerika ve Almanya olmak üzere askeri, stratejik ittifakları daha da geliştirip güçlendirilmelidirler.
Umarım önümüzdeki aylarda yapılacak Amerika seçimlerinde, Cumhuriyetçilerin Başkan adayı Donald Trump kazanacaktır. O zaman Kürtlerin işi daha da kolay olur. Trump, geçen günlerde Kürt halkı ve Kürt savaşçılarına olan hayranlığını dile getiriyordu. Bu da şöyle okunmalı, Güney, bağımsız olur, belki Rojava’da da bağımsızlık temelleri bu sayede atılır ki, bu da sıranın Türkiye ve Iran’a geleceği anlamına gelir.
Bakınız, Kürt ve Kürdistan düşmanlarına, her biri bir safta dürüş gösterip, fitne ve fesat politikalar üretiyorlar. Artık bunlara kanmamak lazım, bunlar bizimle asla kardeş olmazlar, olamazlar da. Türk Tv ve gazetelerine bakiniz, Kürtler arası nifak çıkarmak için şeytanın aklına gelmeyen senaryolar üretiyorlar.
Kuzeyli Kürtlerde artık daha akıllı olmalılar. Başka parçalar üzerinde hesap yapmaktan çok, artık kendi durumlarını gözden geçirmelidirler. Ulusal taleplerini asgari değil, azami bir şekilde dilendirmelidirler. O zaman diğer Kürdistan parçalarına daha fazla yardımcı olurlar. Mevcut durumda, birbirini karalama ve saldırgan politikalarla, bir adim öteye gidilemeyeceğini, sanırım artık herkes anlamıştır.
Kuşku olmasın ki Cerablus’un işgali her zaman olduğu gibi, bugün de en fazla Sayın Barzani’yi üzmüştür. Çünkü kendisinden fazla bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasını isteyen başka bir Kürt lideri yoktur. Kobani en iyi örnektir. Hafızasi zayıf olan Kürtler unutabilir, ama tarih asla unutmaz…
26.08.2016