PKK’nin nihayetinde karar kıldığı “doksanlar sonrası” paradigması, çokça farklı kavramlarla tanımladığı özünde Türkiyelileşmeden öte bir şey olmayan yeni paradigmasının bir sonucu olarak sivil siyasete geniş bir alan açıldı. Beli sayıda milletvekillerinin TC. Meclisine girmesi ve PKK’nin şiddetti ötelediğini ilan etmesiyle birlikte, Kürdlerin sistem içi bir çok talebi tartışma zemini buldu.
Geniş Türk çevrelerinde de bu tartışmalar bir rahatsızlık yaratmadı.
Bir bakıma sistem içi bir meşruiyet de kazanmıştı bu tartışmalar.
AKP ile PKK arasında başlayan çeşitli görüşmeler de olmuştu…
Bu görüşmeler kamuoyuna yansıdığında AKP ilkin inkar etse de daha sonra bu görüşmeleri sahiplenmede bir sorun görmedi.
Suriye’de iç savaşın yaratığı otorite boşluğundan Kürdlerin yararlanması, üstelik de bunun PKK öncülüğünde gelişmesi, AKP ile PKK arasında gerilime sebep oldu.
PKK ile AKP arasında, ya da genel olarak PKK siyasetinin tümüyle başlayan bir gerilim Şehir savaşlarına giden süreci başlatmış oluyordu.
HDP’nin parti olarak meclise girmesi… özelikle de Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız,” söylemi ve 7 haziranda HDP’nin meclise bir önceki seçime göre fazladan gönderdiği vekillerin tümü AKP’den gitmişti.
Seçimin ilk akşamında HDP cephesinde yapılan açıklamalar, gelirim iyice tırmandırdı.
Seçim akşamı gerilimi daha da tırmandırmak yerine tansiyonu düşürme yolluna gidilebilinirdi.
”Emanet oylara ihanet” etmeyeceklerini söylemeleri ve AKP’ye kapılarını kapatmaları bir hataydı. (AKP’nin HDP’yle koalisyon kurmayacağının farkındayım.)
AKP ile koalisyon kurmak yerine siyasetten gerçekçi olmayan CHP-MHP hükümetine dışarıdan HDP destekli bir yolu benimsediler. Bu siyaset elbette temelde Kemalistlerin siyasetiydi. Gerçekçi olmadığı gibi Kürdlere de bir getirisi de olmayacaktı, olmadı da.
Elbette HDP’nin temel hatası Erdoğan’ın başkanlığına cepheden karşı çıkması oldu. Buna karşı çıkmak yerine pragmatik bir yaklaşım esas alabilirdi.
Ama HDP içinde tabanları oranın çok, çok ötesinde bir etkiye sahip olan Türk solu bunun bir pazarlığa dönüşmesini engelledi.
HDP ve Selahattin Demirtaş’ın acemiliği şehir savaşlarına giden sürece ivme kazandırdı.
PKK’nin savaşı şehirlere çekmesi askeri ve siyasi bakımdan ulaşılan sonuçlar açısında tam bir felaket! Şehir savaşlarından sonra siyasetin alanı iyice daraldı. (Siyaset de savaşa olabildikçe geniş bir alan yarattı. Bu da siyasetin beceriksizliği…burada diyalektik bir ilişki söz konusudur)
Bunun yanında gerillanın kırda çok rahat hareket edemediğini, burada da askeri açıdan bir tıkanma söz konusu olduğunu görüyoruz.
PKK askeri tıkanmayı bomba yüklü araçlarla Türk devletinin askeri güçlerine saldırılar düzenleyerek varlığını hissettirmeye çalışıyor.
Kış aylarında Türk askerleri şehirlere saldırmadan önce PKK’nin gerillanın kırda yürüteceği savaş konusunda çok iddialı söylemleri vardı.
6’ncı ayda olmamıza rağmen PKK’nin bu söylemlerini ”ete kemiğe” büründürecek bir askeri durum henüz yaratılmış değil.
Buradaki “başarısızlık” Türk devleti açısında özgüven oluşturan bir durum oluştururken Kürdler açısında da genel olarak “devlettin gücü ve Kürdler üzerindeki hakimiyetinin kırılamaz” olduğuna yönelik olan öteden beri gelen inancı pekiştirmiş oluyor.
Bu savaşın asıl başarısızlığı da bu inancın pekişmesidir.
PKK’nin yürüttüğü şehir savaşları siyasi bakımda askeri yeterlilik durumunda hangi taleplerle yürütülmüş olunursa olunsun başarı elde edilseydi, Türk devletine diz çöktürmesinin mutlak olarak daha ileri siyasi talepler dayatma noktasında PKK’yi de baskı altına sokacaktı, bu yönüyle temelde reddedilecek bir savaş değildi.
Fakat son birkaç yıldır halkın siyasi çözüm konusunda ikna edilmiş olması ve halktan siyasi çözüme yönelik yaratılan güçlü umudun bir sonucu olarak HDP’nin 7 Haziran’da ciddi sayıda milletvekiliyle meclise üçüncü parti olarak girmesinin elbette yürütülen şehir savaşlarına çok negatif bir yansıması olacaktı.
Tamamıyla sivil kanallar üzerinde mobilize edilmiş halk ani bir şok ile karşı karşıya kaldığı askeri durumu anlamaktan zorlandı. Dolayısıyla halkın bu sürece adapte olması nesnel bakımdan imkansızdı.
Şehirlere taşınan savaşa halk bir biçimde dahil edilemediği için Türk devleti Kürd şehirlerin yıkarken dünyada da bir tepkiyle karşılaşmadı (bunu bir çok açıdan gözlemlemek mümkün).
PKK “bu savaşın üç ayağından bir olan askeri kapasitesi oranında her ne kadar ciddi bir silah hazırlığını çok öncede yapmışsa da (son bir kaç yıldır) halkın dahil olacağı psikolojik süreçlerin budanması ve Uluslararası siyasetteki yalnızlık bu savaşın nihai başarısızlığı oldu. Ebette ki halk bu savaşa dahil edilseydi, uluslararası siyasettin tavrı da faklı olacaktı.
Türk devleti Kürdlere karşı o kadar güçlü olduğuna inanıyor ki, HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırıyor, şehirleri yıkıyor, insanları yakıyor, istediği zaman herhangi bir yerde günlerce sokağa çıkma yasağını getirebiliyor!
Bunu bu kadar rahat yapabilmesinin sebebi kaybedilen şehir savaşlarıdır.
Daha önceleri Türk devleti bu tür adımları “savaşı tırmandırabilir” endişesiyle atmıyordu.
Şimdi durum çok değişti, Türk Devleti şehir savaşlarından sonra Kürdleri örgütlü her alanda ezmek istiyor.
PKK siyasetinin mevcut perspektifi de bu durumu aşılmaz kılıyor.
Şayet PKK’nin bağımsızlıkçı bir perspektifi olsaydı, bu daha kolay aşılır bir durum olurdu.
TC meclisi terk edilebilir, gelecek seçimlerde boykot edilebilir ve bunlara paralele olarak Kürd meselesi TC’nin bir iç meselesi olmaktan çıkartılıp Kürdistan meselesi olarak Uluslararası siyasetin gündemine taşınabilir…
Ne yazık ki,PKK çözüm üretmeyen perspektifinde ısrar ediyor. Bunun bedelini Kürdler çok ağır biçimde ödüyorlar!
PKK açısında mevcut askeri ve siyasi tıkanıklığın aşılması Rojava’ya endekslenmiş durumda.
Rojava’da elde edilecek başarılar ve Uluslararası meşruiyet ,Türk Devleti’ni PKK ile yeniden müzakerelere dönmesi konusunda zorlayacaktır. Ve bugün görünen o ki Kuzeydeki egemen siyasetin, Rojava’nın ne olacağını beklemek dışında yapacağı pek bir şey görünmüyor.
Elbette PKK ne kadar aksini iddia etse de Kürdistan’da çok acı bir yenilgi yaşandı. PKK’nin tekrardan Türk devletiyle masaya oturması durumunda talepleri noktasında eski pozisyonundan daha geri pozisyonda olmasını da beraberinde getirecektir.
Daha önceki müzakere süreçlerinde PKK’nin dilendirdiği devrimci halk savaşı yenilgiyle sonuçlanmış olması, PKK’nin Türk Devleti’ni tehdit edeceği temel argümanını da elinden almış oluyor.
Ercan Yıldız
mail: ercanyildizmarsit@hotmail.com