Ramazan Bayramı’nda, birçok tanıdık kişiyle görüştüm, ziyaretlerinde bulundum. Her gittiğim yerde, görüştüğüm kişilerin, bana ilk bakışlarında bir tuhaflık vardı. Başta bir anlam veremedim. Haliyle ne oluyor diye sormaya başladım. „Aa sen Barzani’nin Bayrağını taşıyorsun“ demeleriyle, bakışlarındaki tuhaflığın yakamda taşıdığım Kürt bayrağından kaynaklandığını anladım.
Son dönemlerde, Güney Kurdistan’daki bağımsızlık reformuyla ilgili olarak, destek veya tanıtma amaçlı, resmi ve özel günlerde gittiğim her yerde, Kürt bayrağını rozet olarak yakamda taşıyorum. İnanılır gibi değil, bilinçli veya bilinçsiz, sanki herkes Kürt bayrağına karşı. Kuzey Kürtleri ve PKK sempatizanları olmak üzere hemen hemen hepsi, Kürt Bayrağı’nı ihanetle eş değer görüyorlar.
İçinde medrese eğitimini görmüş, meleler, üniversite mezunu sözümona aydınlar, okur-yazar olan ya da olmayan çoğu Kürtlerin, bu konuda aynı düşüncede olmaları ayrıca düşündürücü.
Bu tür insanlarla karşılaşırken, her defasında Kürt bayrağının tarihini ve anlamını anlatmak zorunda kaldıyorum. Diğer devletlerin ve miletlerin olduğu gibi, Kürtlerin de bir bayrağı olduğunu söylüyorum. Bu bayrağın hiç kimseye ve hiç bir partiye ait olmadığını, kimseye de mal edilemeyeceğini izaha çalışıyorum.
Kuzeyli Kürtlerin ve PKK’nin Kürt bayrağı karşıtlığını biliyordunm ancak bu karşıtlığın, bu kadar şaşkınca, ve bu kadar cahilce yapıldığını bilmiyordum. Son yaşadıklarımdan dolayı, değişik insanlarla, yüz yüze gelince, açıkçası hem çok üzüldüm, hem de çok öfkelendim. Türkiye’ye gidip gelirken de, benzeri tartışma ve konuşmalara hep şahit oluyordum, bu konuda fıli olarak birçok tartışmaya da katıldım. Ama durumun bu derece vahim olduğunu açıkçası bilmiyordum. Şahsen Kürt Bayrağı karşıtlığını, PKK’ye olan sempati ve propagandanın etkisi sonucu, biraz normal görüyordum.
Ama sorun bu değilmiş, çünkü Güney Kurdistan’da, referandum ve bağımsızlık gündeme gelince, bunlar ve destekçi güçleri de çok şiddetli anti propagandaya başladılar.
Hele sol ve Alevi kurum ve kişiler, Kürt bayrağını tanımamanın ötesinde, ağır hakaretlerde bulunuyorlar. Onlara göre; bayrağın bir önemi yok, insan olmak yeterlidir, ya da ne gereği var böyle gerici, milliyetçi sembollerle uğraşmak, bunlar halklara ve azınlıklara zarar verir. Bu yapılanlar ilkel milliyetçiliktir, Barzaniye ve Emperyalist güçlere hizmettir.
Bir ay önce PKK’liler Almanya’nın Dortmund şehrinde, 14 Temmuz tarihinde de, PYD liler Afrin de Bavê Salêh adlı sanatçının cenazesinde, Kürt bayrağına saldırdılar.
Bunlar, gördüğümüz, yaşadığımız, şahit olduğumuz, bireysel ve toplumsal olaylardır.
Her kesten önce, çocukları şehit olmuş insanların, Kürt bayrağına sahip çıkmaları ve savunmaları gerekir.
Son dönemlerde olup bitenler ise, sosyolojik olarak, Kuzeyli Kürtlerin ne denli bozulmuş olduklarını gösteriyor.
Hem binlerce şehit vereceksin, Kurdistan ve Kürt halkı için şehit düştüklerini diyeceksin. Baldırı çıplak Türkleri getirip Kürdün başına vekil ve bela edeceksin. Kuzey Kurdistan’ın kalbi sayılan, şehir ve ilçelerini devrimci halk savaşı uğruna viraneye çevireceksin. LBGT’lerin sorunlarını onur sorunu yapacaksın. Türk Bayrağı bizimde bayrağımızdır diyeceksin. Ortak vatan ve ortak cumhuriyet diyeceksin. Atatürk ortak değerimizdir dedirteceksin. Bağımsız Kurdistani çöpe atık diyeceksin. Bağımsız devlet istemiyoruz diyeceksin. Kürt bayrağını tanımayacaksın. Güneyde olabilecek Bağımsız Kurdistana karşı olacaksın. Bunlar yetmezmiş gibi, Kürde düşman, Kemalist yavrukurtlarla kol kola gireceksin. Bu olan bitenlere rağmen, halen kazandık diyebileceksin.
Bu toplumsal olayları, çok derin analiz etmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak, başta şehit aileleri olmak üzere, Kürt aydın ve siyasilerinin ve Kurdistani düşünen herkesin görevi olmalıdır.
PKK, Türk ve Kemalist sol güçleri ile yazılı ve görsel medyada Kurdistan’a bağımsızlık isteyen, Güneyli partilere ve özelde, Kurdistan Başkanı Sayın Mesut Barzani’ye hayasızca saldırmaktadırlar.
15.06.2016 tarihli Yeni Özgür Politika Gazetesi’nin; “Çetelerden kurtulan Êzidî kadın: KDP bizi DAİŞ’e sattı“ manşeti, bu iğrençliğin ne düzeye çıktığıni göstermektedir.
Bu olan bitenlere karşı, sözde Barzani ve Güneye, dostuz diyen parti ve şahıslar, bu iftiralara karşı neden tek bir tepki vermiyorlar. Güney Kurdistan’da boy boy resim çekenler, caka atanlar, bu saldırılardan habersiz midirler? Bu düşmanlığı yapanlarla, bir farkları var mı?
Her kim ki, Kürtlerin Bağımsız devlet, istemine karşı çıkıyorsa, Kürt bayrağını ret ediyorsa, Kürt dili ve kültürüyle yaşamıyorsa, Kürtlerin Millet ve Kurdistan’in toprak bütünlüğünü savunmuyorsa, Kürt ve Kurdistani olamaz. Yani her Kürt’e farz olan, Millet, Dil, Bayrak ve vatanı olan Kurdistan’ı savunmaktır.
Ne sağ, ne sol kardeşlik yada ümmet, maskesi altında, yapılan benzeri sahtekârlıklarla birlik olunmaz. Moda halini almış, halkların kardeşliği, sol ve devrimci güçlerin birliği, kandırmacasıyla hiç olamaz.
Kürtlerin kurtluşu, ancak ortak ulusal ve milli değerler etrafında, birlik ve beraberlik yapmalarıyla olur.
Türkiye’de yaşanan son olaylarda, asimile olmuş, tarikatçı olmuş, yada düzen partilerinin sempatizanı olmuş, Türklerle iyi veya kötü beraber olan, Türk bayrağını sahiplenen, vicdansız Kürtler neyse, Kürt bayrağını kabul etmeyen ve tanımayan Kürtler de, onlar kadar vicdansız, Kürt ve Kurdistan düşmanıdırlar.
21.07.2016
siracoguz@web.de