Emevi Cami’sinde namaz kılma niyetinin bedeli, Hatay’a mal olabilir mi?
Uzun süreden beri kafama takılan bir soru işareti.
Neden Diyarbakır, Hakkari ya da Şırnak değil de, Hatay.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin en önemli ayaklarından birini Kürtler oluşturuyor.
Kürtler bir ve ya birden fazla devlete sahip olmadan, bu proje eksik kalır, hayat bulması olanaksız hale gelir.
Peki, Hatay ile ne alakası var derseniz…
Alakası Akdeniz…
Kürtlerin Akdeniz ile buluşması…
Başur ve Rojava, yani Güney ve Batı Kürdistan’da kurulacak devet ya da komşu iki devletin açık denizlere açılması…
Bu, hem projenin sahibi olan ABD için, hem de Kürtler için vazgeçilmez bir hedef.
Ancak bu hedefe varmalarıyla Kürtler, etraflarını saran dörtlü kuşatmayı aşarak, nihai amaçlarına ulaşabilir, ABD ise, Türkiye, İran ve diğer komşu devletlere ihtiyaç duymadan, mevcut olanlara alternatif yeni bir enerji hattının ortaya çıkmasıyla, yüzyıllık projesini gerçekleştirebilir.
Bu, şimdi bir hayal gibi görünse de, bu hayalin gerçeğe dönüşme ihtimali hiç de az değil.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin en önemli aşamalarından birisi, Irak’ın işgali ve Güneyli Kürtlerin bir statüye sahip olma süreciydi.
Bugün Batı Kürdistan’ın bir statüye sahip olma sürecinde olduğu gibi, Güney Kürdistan’ın özgürleşme sürecinde de Türk Devleti ciddi bir engel oluşturuyordu.
Pastadan pay almak için Türk Devleti büyük bir iştahla Musul ve Kerkük’e girme hayali kuruyor ve bunun için uygun zamanı kolluyordu.
Ancak Türk Devleti’ni yönetenlerin iştahları kursaklarında kaldı. ABD’nin kurguladığı senaryo gereği, Türkler kendi istekleriyle 1 Mart 2003 Teskeresini meclisten geçirmeyerek oyunun dışında kaldılar. Bu olayın akabinde de Türkler Irak’ın işgalinde önce seyirci durumuna düştüler, ardından da kırmızzı çizgilerini yeşile boyadılar. Bu senaryonun nasıl hayat bulduğunu, ABD’nin Irak Elçisi olan Zalmay Halilzad’in anılarını anlatığı kitabın satır aralarında bulmak mümkün.
Bugün de kurgulanan benzer bir senaryonun farklı bir versiyonla nasıl hayat bulduğuna tanık oluyoruz.
Tarih, 5 Eylül 2012.
Bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Erdoğan başbakan, kendisinden sonra başbakanlık koltuğuna otturtup, 20 ay sonra uzaklaştırdığı Davutoğlu ise Dişişleri Bakanı.
Erdoğan halka hitaben yaptığı bir konuşmada; „En yakın zamanda Şam’a gidip Selehaddin Eyyubi’nin kabri başında fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde de namazımızı kılacağız” diyordu.
Ancak bir süre sonra Erdoğan’ın bu hayali de, tıpkı Musul ve Kerkük’e gitme hayali gibi suya düştü.
ABD, önce zamana oynadı, ardından kimin tarafından düşürüldüğü hala mechül olan Rus uçağının düşürülmesiyle, tıpkı Güney Kürdistan meselesinde olduğu gibi Türkiye’nin hem havadan hem de karadan kolu, kanadı bağlandı. Adeta bir olayı uzaktan seyreden bir seyirci durumuna düşürülen Türkiye’nin, Batı Kürdistan’da müdahil olma ihtimali sona erdi.
Bu konuda da ilan ettiği kırmızı çizginin bir kısmı, Kobani ve Cizre kantonlarının birleşmesiyle sarıya dönüşürken, Afrin ile Kobani’nin birleşmesiyle nasıl bir renk alacağını şimdiden kestirmek mümkün.
Ancak kantonların birleşmesi, Güney ile Batı’nın ortak bir yapıya bürünmeleri, ya da müttefik iki bölge olarak varlıklarını sürdürmeleriyle, iş kapanacak gibi görünmüyor. BOP’un hayat bulması için bu koridorun şu ve ya bu şekilde denizle buluşması gerekiyor.
Bu nasıl ve ya hangi yolla olabilir?
İki alternatif var.
Ya Hatay üzerinden, ya da Lazkiye üzerinden.
Hatay alternatifine engel teşkil eden ülke Türkiye, Lazgiye alternatifine engel teşkil eden ülke ise Rusya.
Ayrıc sözkonusu bölgenin 100 yıl önceki dizaynı iki anlaşmaya dayanıyor.
Sykes-Picot (16 Mayıs 1916) anlaşmasıyla Osmanlının egemenliğinde olan Kürdistan toprakları üçe bölündü.
Hatay ise, 20 Ekim 1921’de yapılan Ankara anlaşmasıyla Fransızlara bırakıldı.
1936 yılına kadar Suriye, Fransa ve Türkiye arasındaki güç dengeleri temelinde İskenderun Sancağı olarak varlığını sürdürdü
2 Eylül 1938’de Hatay Devleti olarak şeklen bağımsız bir devlete dönüştü, 29 Haziran 1939’da ise Türkiye’ye katıldı.
Yüzüncü yılında Sykes-Picot anlaşması paramparça oldu, işlevsiz hale geldi, şimdi sıra Hatay anlaşmasında.
Hatay anlaşmasının nasıl bir akibetle sonuçlanaçağı ise, önümüzdeki süreçte Türk Devleti’nin Kürt sorunu konusunda izleyeceği politikaya bağlı…
Terazi’nin bir tarafında Kuzey Kurdistan, diğer tarafında ise Hatay…
Hangisinin ağır basacağını sabırla bekleyip göreceğiz…
11.06.2016
firataras@navkurd.net