Üzerinde yaşadığımız topraklarların verimliliği, hain ve kahramanlarının çokluğuyla ölçülür.
İçiçedir bu topraklarda, hain ile kahraman…
Haini de boldur, kahramanı da…
Kimi zaman yer değiştirseler de, kural değişmez…
Çünkü bu topraklarda empati kelimesi henüz icad edilmemiştir..
Toplumsal zemin, farklı düşüncelerin filizlenmesine müsait değildir.
Her şey, insan ve hayata dair her şey, muktedirlerin iki dudakları arsında çıkan iki kelimeye bağlıdır.
Kader kabul edilir, boyun eğilir, ilahi bir güç vehmedilir müktedirlerin söz ve davranışlarına.
Çünkü bu topraklar, cemaatçi toplumdan cemiyetçi topluma evrilmeyi sağlayan fikirlerlere hala yabancıdır.
Kainatı yaratanın, yarattığı kainata mutlaka atadığı bir temsilcisi vardır, anlayışı hakimdir.
Yaradan tarafından seçilmiş olan bu muktedir, kimi zaman bir tarikat lideri, kimi zaman bir partinin başı, kimi zaman da hükümet ya da devlet başkanıdır.
Muktedirin, yaptığı ya da yapacağı her işte mutlaka bir bildiği vardır, anlayışı toplumun iliklerine işlenmiştir.
Muktedirin kitabında, hoşgörü ve saygıya yer yoktur.
Doğrular doğal mülkiyeti, hatalar yabanidir.
Övgüler hak kabul edilir, yergiler sövgü muamelesi görür…
Doğruda ayrışma kayıp, hata da ortaklaşma kazanç kabul edilir…
Muhasebesi yapılmaz yol açtığı kar ve zararın…
Artılar kendine, eksiler toplumun hanesine borç yazılır adalet anlayışında…
İtiraz kaldırmaz söz ve söylemleri.
Fitne ve fesat işi kabul edilir saltanatına yönelik söylenen her söz ve sergilenen her davranış.
Muktedirin nezdinde her canlının tek bir karşılığı vardır, gerisi şirk kabul edilir, ona ve onu bir kurtarıcı olarak gönderene karşı.
Muktedirin nezdinde herkes;
Ya haindir, ya da kahraman…
Ya dostdur, ya da düşman…
Ya bilgedir, ya da cahil…
Ya köylüdür, ya da şehirli…
Ya direnişçdir, ya da teslimiyetçi…
Ya katildir, ya da maktul…
Ya Cennetlikdir, ya da Cehennemlik.
Aslında azgelişmişliğin kimi sosyal ölçütleridir bunlar…
Bu ölçütlerin sıkça görüldüğü toplumlardaki tek değişim de, yine muktedirler nezdinde gerçekleşir.
Bu değişimde hainlerle kahramanlar, katillerle maktuller, dostlarla düşmanlar sadece yer değiştirirler.
Bir önceki döneme göre katil olan maktul, maktul olan ise katil muamelesi görür.
Hata da ortaklaşan dost, doğrularda ortaklaşmayı içeren eleştirilerde bulunmak isteyenler dahi düşman adedilir.
Kullanılan enstrümanlar değişir, ama muktedirin iradesi tekleşerek, güçlenerek baki kalır…
Kader gibi sunulan bu kısırdöngüyü hayatın doğal akışına göre dönüştürebilmek için en iyi çare ise, muktedirlerin sunacakları herhangi bir sıfata ihtiyaç duymadan, insan olmayı, insan olmanın asgari ölçütlerine göre davranabilmeyi becerebilmektir.
10.04.2016
firataras@navkurd.net