Kürdistan ve Ortadoğu‘nun tümü ateş topuna ve yangın yerine dönüşmüş olmasına rağmen Kürt hareketi oldukça dağınık. İlişkiler uzun bir dönemdir, yirmi yıldır bu kadar gergin olmamıştı.
Güney Kürdistan çeyrek yüzyıldır kurtarılmasına, Kürt güçlerince yönetilmesine, bir dizi kazanım elde edilmesine rağmen tehlike bertaraf edilmiş değil. Bağdat’la, merkezi yönetimle ilişkiler gergin. IŞİD çakalları Kürdistan’ı çevrelemiş, hergün bir yerden saldırı içinde. Mahmur, Kerkuk ve çevresi ile Şengal sıcak savaş alanı. Bağdat’a bağlı ordu birlikleri, İran güdümlü paramiliter güçler, IŞİD ve peşmerge birlikleri, yan yana, karşı karşıya, burun buruna. Çatışmasız geçen herhangi bir gün ise hemen hemen yok gibi.
Başûr’da tehlike gelip kapıya dayanmış, elde edilen kazanımlar tehdit altında iken Kürt güçlerinin içinde bulunduğu durum ise içler acısı. Parlamento kilinlenmiş ve işlevsiz bir konumda. Ortak bir hükümet olmasına rağmen ne iki yakası biraraya gelebiliyor, ne de bir yaptırım gücü var. Bir Başkan var, görev süresi yıllar önce dolan ve Süleymaniye ve Soran bölgesinde hükmü geçmeyen; ordusu, polisi, istihbaratı ise en az iki farklı merkez tarafından idare edilen.
Yıllar önce Kürdistan Yurtsever Birliği YNK’den ayrılan Goran Mayıs ortalarında yeniden baba ocağına dönme sinyalleri vermeye, ortak hareket ve işbirliği içinde olma konusunda niyet beyanında bulunmaya başladı. Yurtsever hareketin birliğine sevinmesi gereken KDP, “takmam, tek tek gelin” havası içinde.
Kürdistan saldırı altındayken parlamentosu kilitli, hükümeti işlevsiz, başkanlığı tartışma konusu olan bir yapıdan bağımsız bir Kürdistan çıkmayacağı ise aşikar. Bağımsızlık Kürtlerin hakkı, hem de birçoklarından önce. Bunun temel şartı ise iç birlik; farklı yurtsever güçlerin ortak hareket etme konusunda irade beyanıyla tartışmasız bir samimiyet ve güven duygusunun yaratılması. Bu sağlanmadığı müddetçe evdeki bulgurdan da olunabilir.
Kürdistan’ın Batı yakası, Rojava ise yoğun bir saldırı altında. Bir yanda sırtını Sunni İslam Alemi’ne yaslamış IŞİD, El-Nusra ve diğer cihadist gruplar, diğer yanda İran ve Rusya’nın desteğini arkasına alan ve görece rahatlamış Baas rejimi. Her iki taraf da yeni saldırı planları peşinde.
Suriye’nin işgali altındaki Kürdistan toprakları büyük bir oranda kurtarılmış olmasına, diğer etnik ve dini gruplarla ortak bir barikat kurulmasına rağmen tehlike devam etmekte. Bu parçada da Kürt hareketi dağınık. Bir yanda Kürdistan’ı çetelerden temizleyen ve emsalsiz bir mücadele yürüten PYD ve bağlaşıkları, diğer yanda Irak KDP ile yakın ilişki içinde olan ve Sunni Suriye Muhalefeti ile hareket eden, mücadeleyi otel lobilerine hapsederek Kürdistan’daki etkisi hergeçen gün eriyen ENKS.
Her iki parça bugün itibarı ile Kürt güçlerinin denetimi altında. Birinde, Başûr’da, diğer partilerin, YNK ve Goran’ın ağırlığını da teslim ederek belirtelim, belirleyeci güç KDP. Rojava’da ise PKK çizgisini ana hat olarak benimseyen PYD. Her iki ana akımın, PKK ile KDP’nin diğer parçalardaki ağırlığını da gözden ırak tutmadan, konuyu iki Kürt’le tartıştım. Biri Duhok’lu KDP yanlısı, diğeri Qamışlo’lu PKK ve PYD taraftarı.
Duhoklu şunları söylüyor: “Güney Kürdistan’da birçok parti olmasına rağmen KDP, ağırlığı olan, uluslararası ilişkileri bulunan, savaşkanlık ve mücadeleciliği kanıtlanmış ve Kürt tarihinin son yüz yılına damgasını vurmuş belirleyici ve geleneksel bir güç. Kek Mesud, çocukluğunu dağlarda, gençlik ve olgunluk çağını elde silah mücadele içinde geçirmiş bir lider. Bunu ise yaşamının sonbaharında taçlandırarak, bağımsız Kürdistan’ın kuruluşuna öncülük ederek, Kürdistan’ın özgürlüğü için yaşamlarını vermiş yüzbinlerce cangori ile babasına bir armağan olarak sunmak istiyor.
PKK çok güçlü. Bakur’da, Rojava ve Rojhilat’ta ağırlığı tartışma götürmez. Geçen yıl kek Mesud, heval Cuma ile biraraya gelip temel konularda anlaştı. Ancak daha taşıtlarının tozu havadayken Şengal’de özerklik ilan edilmesi, bu tarihi buluşmayı, bir anda tuzla buz etti. Kek Mesud bunu hazmetmekte zorlanıyor. Ayrıca PKK’nin YNK ve Goran’la içine girdiği ilişkiler kek Mesud’u ürkütüyor.
AKP ile ilişkilerse taktik; günü kurtarmaya dönük. PKK bir adım gelsin, KDP iki adım atar. Heval Cuma yarın görüşme sinyali versin, kek Mesud hayır demez. Biz birbirimize karşı sorun çıkarmazsak, başkalarının çıkaracağı sorunları hallederiz. KDP yalnız, kendisini kuşatılmış hissediyor. YNK, Goran ve PKK ile sorun yaşıyor. Bu nedenle de güçlü, kurdewari bir desteğe ihtiyaç duyuyor. Kürdistan bir bütün olarak tehdit ve tehlike altında. Sorumluluk her iki liderin omuzlarında.”
Qamişlolu ise şöyle diyor: “Doğru. Bugün Kürdistan’ın Rojava’sı kurtarılmış durumda. Ne var ki tehlike bertaraf edilmiş değil. Dört taraftan saldırı altındayız. Kuzey yakası, Türkiye sınırı kapalı. Batı ile Güney ise IŞİD çakallarıyla Baas rejimi tarafından tutulmuş durumda. Sanki bunlar yetmiyormuş gibi Doğu sınırı, yani Güney Kürdistan’a açılan kapı ise KDP tarafından kapatılmış durumda. Rojavalı Kürtler, PYD, bu kapının AKP’nin isteği doğrultusunda kapatıldığına inanıyor. Bir kutu bebek mamasının, bir torba çimentonun geçişine dahi müsade edilmiyor. Yaralanan savaşçılarımız ise ilaç sıkıntısı, tıbbi teçhizat eksikliği yüzünden yaşamlarını yitiriyor. KDP Sêmalka kapısını açsa, geliş gidişlerle sınır ticaretini serbest bıraksa ve en önemlisi de EKNS’yi Sunni Muhalafet Cephesi’inden çekse, çözülmeyecek sorun kalmaz. Araplarla, Türkmen ve Süryanilerle ortak haraket etmek için çabalayan bir PYD, KDP’den gelecek olumlu bir adımı karşılıksız bırakmaz. KDP bir adım atsın, PYD ve PKK iki adım öne atılır.”
Böyle diyor iki farklı parçadan, iki değişik partiye sempati duyan, iki yurtsever Kürt. Zor olan bu ilk adımı atmakta. PKK ile KDP’den herhangi birinin yakınlaşma ve ilişkileri normalleştirme yönünde atacakları en küçük bir adım, Kürt halkı nezdinde karşılığını bularak takdir kazanacaktır. Böylesi bir yakınlaşma Başûr ve Rojava’daki belirsizliği ortadan kaldırmaya, Bakur’da biraz nefes almaya hizmet eder!