Haber Türk TV de „İslam Tarihinden, Günümüze Türkler“ adlı haftalık bir program yayınlanıyor. Geçen gün Türk İslam sentezci ve kafatasçı üç Türk ile, üç te Kürt İslamcısı katılmıştı.
Türk katılımcılar, İslam’la ilgili her şeyi Türklere bağlıyorlardı. İslamın asıl sahiblerinin Türkler olduğunu ve İslami Türklerin yaydıklarını iddia ediyorlardı.
Kürt katılımcılar ise zavallıca, birlik ve beraberlikten, Türk Kürt kardeşliğinde dem vuruyor, bu iddialarını güçlendirmek için ise, çaresiz bir şekilde sahabe ve hadislere başvuruyorlardı. Onların söyledikleri, diğer Türk katılımcıların umurunda bile değildi. Katılımcılardan Prof. Kitapçı, „Bırakın şu Kürtleri yoksa siz her meselede, Kürt zafiyetine düşersiniz“ diyordu.
TRT Kurdi’nin müdavimi olan bu üç dinci Kürt, TRT’nin diğer müdavim Kürt siyasileri gibi çaresizdiler. Onlar da iktidara ve devletin yeni olanak ve imkânlarına sarılıyorlardı.
Kötü olan milletimiz adına, olur olmaz gereksiz kişilerin TRT Kurdi ve benzeri kanalarda konuk olmalarıdır. Hem sağ hem sol görüşlü Kürtler, bu kanalarda kendilerini pazarlamakta, devlet ve iktidara yalakalık yapmaktalar.
Bu programda da Türk katılımcılar, yine kaba ve ukala bir edayla, hem Kürtleri hem de Kürt katılımcıları aşağılayarak, Türklerin kutsal bir kavim olduğunu savunuyorlardı. Bu tür tartışmalardan da anlaşılıyor ki bundan sonra da, Türklerin, Kürtlere ırkçı bakışı değişmeyecektir.
Bilindiği gibi Kürtler, 637 yılın sonlarında Musul’da İslam’la tanıştılar. 700 yılarında ise çoğunluğu İslamı kabul etiler.
Türkler ise 1000 yılarında İslam’la tanıştılar. İslamin yayılışı, sırası ile Araplar, Kürtler, Farslar ve Türkler kabul etmişlerdir.
Kaldıki mesele, kimin önce İslami seçtiği de değildir.
Ama ırkçı Türk İslam sentezcileri ise, İslam tarihinde yaşananların tersini iddia etmekteler. Diyorlar ki, Türkler Allah tarafından İslamın yayılışı ve gelişmesi için, gönderilmiş bir kavimdir.
Hata Hz. Muhammed’in Türk olduğunu ve Kur’an’ı Kerimi Türklerin hazırladığını iddia ediyorlar.
Bu ırkçıların, absürd düşünce ve tezlerinde ise Hz. Muhammed’in hizmetçileri, Abdullah bin Süreyc ve Mariye, Şirin kardeşler, Sümeyye Ana’nın, Türk oldukları ileri sürülüyor. Ve bunların birer aristokrat Türk ailelerine mensup olduklarını iddia edip, ispata çalışıyorlar.
Kubbeyi Türkiye (çadır) o dönemde olduğunu ve benzeri sahte tezlerle, İslam’a öncülük etiklerini ve yaydıklarını söylüyorlar.
Dahası, iddia ediyorlar ki, hadislerde, Malazgirt zaferi(!), İstanbul’un fethi ve Çanakkale savaşından bile söz edilmektedir.
İlginç olanı ise, Türklerin bu yalan ve temelsiz tezlerine, çoğu Kürtler de inanmaktadırlar.
Birçok sahte ve düzmece hadislerle, hep ırkçı Türk İslam sentezini güçlendirmeye çalışıyorlar.
Prof. Zekeriya Kitapçı ve diğer Türk İslam ırkçıları ise daha net konuşuyor ve ilk İslam devletini kuranların da Türkler olduğunu iddia ediyorlar. Bu ırkçı Türk İslam sentezcilerinin her yazdıkları tezler de günümüzde kabul görülmekte, ilahiyat fakültelerinde bunların, kitap ve tezleri okutulmaktadır.
Bizler bazen Türkleri, neden böyle davranıyorlar diye eleştiriyoruz. Kendileri açışindan haklıdırlar, çünkü anlayışla, hem Türklüğü hem milli değerlerini, ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Osmanlının sekiz yüz yıllık talan ve barbarlığı bile, İslamin yayılışı diye resmi tezlerle savunulmaktadırlar.
Şu an din, iman, ortak vatan, ümmetçilik anlayısı ile Kürtleri ulusal değerlerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Türklere kızıdığımız anlarda diyoruz ki, nede atalarının talan ve barbarlıklarından bahsetmiyorlar. ,
Maalesef Türklere bunları diyen birçok Kürt, kendi kavminin yakın geçmişinden bile bihaber.
Kürtlerin çoğu ana dillerini konuşamıyor, millî değerlerini bilmiyor.
Buna karşın, Kürtler derin izlerinde ve kendi milli değerlerinde uzak, bilinçsiz bir şekilde ümmet takipçiliğini yapmaktadırlar.
Günümüzde halen bir Türk dünyanın herhangi bir yerinde, bir adres veya bir şey sorduğunda, öncelikle siz Türk musunuz? diye sorar.
Çünkü hem dini hem de ilmi olarak, hep üstün irk anlayışıyla eğitiliyorlar. Dolayısıyla bu konuda Türk bir Prof ile düz bir Türk’ün anlayışı farklılaşmıyor.
Hatta politik olarak sol veya sağ anlayışta mensup olan Türkler arasında da bir fark ortaya çıkmıyor.
Örneğin, ortak vatan, ortak bayrak söz konusu olunca, İslam, sosyalizim, din, iman, ümmet, emek, birlik, kardeşlik v.s. hepsi aynı kapıya çıkıyor.
Kürt ve Kürdistan söz konusu olunca da hepsi aynı paralelde buluşuyor.
Bugüne kadar ümmet anlayışıyla, binlerce gariban Kürt çocuğu örgütlenerek, kendi kavminden uzaklaştırılıp Türkleştirildi.
Devlet destekli, cami, cemaat, tarikat, siyasi parti ve benzeri organizasyonlarla birçok şeyi başardılar.
Biz ise milli değerlerimize sahip çıkacağımıza, dilimizi konuşacağımıza, en kolay yol olan başkalarını suçlamayı tercih ediyoruz.
Oysa, kavmini, dilini, geçmişini bilmeyenin, inanç ve vicdanında da şüphe etmek gerekmez mi?
Allah ve emirlerinin, şüphe ve inkârı değil midir?
Bugün Dünya’daki 1.5 Milyar Müslüman içerisinde Kürtlerden başka, ana dilini konuşmayan, milli değerlerine sahip çıkmayan tek bir insan var mıdır acaba?
Türkçe bilmeyen, bir Türk.
Arapça bilmeyen, bir Arap.
Farsça bilmeyen, bir Pers düşünebiliyor musunuz?
Kesinlikle hayır.
Peki Kürtçe bilmeyen, kaç Kürt var?
Milyonlarca…..
02.04.2016
siracoguz@web.de