PKK’nin Türk liderlerinden Duran Kalkan, Kandil’deki bir rampada masayı kurmuş, masanın üzerine kızıl yıldızlı iki bayrağı sermiş… Sağ tarafına iki, sol tarafına da bir kişiyi oturtmuş, bir karargah gerilayı da arkasına almış, açık havada „Halkların Birleşik Devrim Hareketi“nin kurulduğunu dağlara, taşlara ilan ediyor…
„Halkların Birleşik Devrim Hareketi“…
Adı büyük…
Ortakları büyük..
Hedefleri büyük…
Halklardan oluşan…
Halkları birleştiren…
Halkların kurtluşu için devrim yapmayı hedefleyen…
Halkları özyönetime kavuşturan koskocaman bir birleşik devrim hareketi…
Kimler yok ki…
Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP),
Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Hareketi (TKP/ML),
Devrimci Komünist Partisi (DKP),
Maoist Komünist Partisi (MKP),
Türkiye Komünist Emek Partisi-Leninist (TKEP-L),
Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB)
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi/ Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (THKP-C/MLSPB), Devrimci Karargah Örgütü (DKÖ)…
Gördüğünüz gibi Türkçe alfabedeki harfler yeterli gelmemiş, bazı harfleri bir kaç kez tekrarlamak zorunda kalmışlar ki, birinin diğerinden ayırd edici özelliği güme gitmesin, halklar tarafından yanlış anlaşılıp birbirleriyle karıştırılmasın…
Aynı şey birkaç yıl önce Halkların Demokratik Kongresi’nin kuruluş döneminde de yaşanmıştı.
Halkların Çatı Örgütü, başka bir deyişle Halkların Çatısı…
Yine ismi büyük…
Hedefleri büyük…
Çatısı büyük bir halk kongresi…
Oysa bu büyük çatının temeli de, gövdesi de Kürtlerden oluşuyordu.
Doğal olanı, çatının da Kürtlerden oluşmasıydı…
Ancak Kürt gövdenin üzerine halklardan(!) oluşan bir çatıyı monte ettiler…
Daha kuruluş aşamasındayken, sözcü olarak tayin edilen ve Üç-buçuk Türk’ten müteşekkil heyet, bir isim arayışına girmişti. Ben de o süreçte kendileriyle ilgili bir yazı yazmış ve o yazıda KOTMIK ismini kendilerine önermiştim. Yani, Kürt Oylarıyla Türkleri Milletvekili Yapma Kongresi…
Önerim kabul görmedi, ancak, halkların çatısını oluşturan zevat, Kürtlerin oylarıyla hayal ettikleri atalarının meclisine girmeyi başardılar.
Bu arada Sur harabeye çevrildi, Cizre yıkıldı, sıra Nusaybin, Yüksekova ve Şırnak’a geldi.
Çatıcılar arazi…
Ne yakılan ağaçlar, ne yıkılan tarihi eserler ne de çiğnenen insan cesetleri umurlarında…
Şimdi sıra HBDDH de…
İkinci „D“ yi ben ekledim, halkların birleşik devrimine derin bir katkı yapma adına…
„Halkların Birleşik Derin Devrim Hareketi“…
Çatıcıların hizaya getiremedikleri gövdeyi, şimdi HBDDH temelden sarsma denemesinde…
Ortak payda, yine „halklar“ kelimesi…
Her şey bu yedi harflik kelimede gizli…
„Halklar“…
Peki kim bu halklar?
Karda kart-kurt sesini çıkararak yürüyenler mi?
Kara suyun kenarında yaşayanlar mı?
Düne kadar Suriye’de kimliksiz…
Irak’ta statüsüz…
Îran’da dinsiz…
Türkiye’de isimsiz olarak tanımlananlar mı?
Sahi, kim bu halklar?
Yoksa, „Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket“i kuranlar mı?
Oluşturduğunuz örgütün ismini, bileşenlerini, hedef ve amaçlarını tüm çıplaklığıyla açıkladınız…
Açıklık getirmediniz tek şey yine o gizemli kelime; „halklar“…
Temeli oluşturan Kürt…
Gövdeyi oluşturan Kürt…
Çatıyı oluşturan „halklar“…
Savaşın sürdüğü yer Kürdün evi…
Savaşan Kürt…
Ölen Kürt…
Devrim şarkısını haykıran ise, „halklar“…
Yaşasın Halklar!…
14.03.2016
firataras@navkurd.net