Hendek direnişi ve buna bağlı olarak devletin bölgedeki kimi il ve ilçelerde uyguladığı sokağa çıkma yasağı üzerinden üç ay geçti.
Sonuç.
Her iki taraftan yüzlerce, hatta devletin açıklamaları doğruysa binlerce ölüm ve kayıp.
Yakılıp yıkılan şehirler…
Evini barkını terkedip, göç etmek zorunda kalan yüzbinlerce Kürt…
Aç ve susuz kalan çocuklar.
Binaların kalıntıları altında kalan iş yerleri…
Tüm bölgede etkisi hişedilen ekonomik çöküş…
Hepsinden önemlisi, gelecekle ilgili umutlarını yitiren insanların akan gözyaşları…
Nereden bakarsanız bakın, gelinen nokta, her iki taraf açışından da bir çıkmaz sokak.
Hendek kazanlarla, hendek siyasetini destekleyenlerin amacı hala bu yıkıntılar arasından bir zaferle çıkmak.
Devletin amacı ise, hiç bir kural tanımadan yakıp yıktığıi şehirlerin küllerinden bir başarı hikayesi çıkararak, bölge halkını yeniden kazanmak…
Her iki taraffın amacı da gerçekleşmez, yaptıkları hesaplar da doğru çıkmaz.
Kürt halkı, ne PKK ve hendekçilerin kendilerine bir zafer müjdeleyeceklerine, ne de devletin bölgede uyguladığı zulüm ve katliamcı uygulamalarını gizlemeye yönelik uydurduğu hikayelerine inanıyor.
Çünkü halk, hendek siyasetinin yanlışlarını da, devletin katliamcı yüzünü de çıplak bir şekilde görüyor.
HDP Mersin milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat bir televizyona verdiği söyleşide diyor ki, „Halk devlete kızgın, PKK’ye ise kırgın…“
Çok doğru bir belirleme ve yerinde bir teşhis.
İki ateş arasında kalan halkın şimdilik daha fazla bir şey yapma, daha sert bir tepki verme şansı da yok.
Halk, düne kadar destek verdiği, kendisini daha güçlü bir şekilde temsil etmesi için oyunu esirgemediği kesime kırgındır, çünkü beklentisi bu değildi…
Devlete kızğın, çünkü masa kurulmuşken, ilk kez barış ve kardeşlik politikalarına bu kadar inanmışken, sonucun bir yıkımla sonuçlanaçagına ihtimal vermiyordu.
Buna rağmen, Devlet de, PKK’ da hala yanlış hesaplarında ısrar ediyorlar.
Oysa halkın PKK’ye kırgınlığı, onun devletin zulmünü onayladığı/onaylayacağı anlamına gelmiyor, devlete kızgın olması ise, PKK’nin yanlış politikalarına sahip çıkacağı sonucunu doğurmuyor.
Her geçen gün halk biraz daha hem devletten, hem de hendek siyasetini güdenlerden uzaklaşıyor.
Çünkü, kazananı olmayan bu savaşın en büyük bedelini bu güne kadar Kürt halkı, canıyla, malıyla ödedi, bu gün de yine fatura kendisine çıkarılıyor. Bu güne kadar ağir bedel ödeyen halk, artık kimin ne tür bir hesabının olduğunu görüyor ve ona göre tepkisini seşiz de olsa göstermeye çalışıyor.
Dolayısıyla Devletin de, PKK’nin de yaptığı son hesap tutmadı, bu anlayışlarını korudukları sürece de hiç bior hesapları da tutmaz.
Halkın her iki kesimden de beklentisi bellidir.
Her iki tarafın da yanlışlarından vazgeçerek, kendilerine daha fazla zarar vermeyecek bir pozisyona çekilmelerini…
PKK’nin, sonucu Silvan, Cizre ve Silopi’de ortaya çıkan hendek siyasetine son vermesini…
Devletin ise, kendilerinin doğuştan kaynaklanan ve bugüne kadar gasp edilmiş tüm haklarını istisnasız bir şekilde iade etmesini istemektedir.
Halkın bu doğal istemlerini görmek istemeyen ya da gözardı eden hangi taraf olursa olsun, bir gün mutlaka halkın kin ve nefretiyle karşılaşacaktır.
İşte o zaman bu gün oluşan kırğınlık kızgınlığa, kızgınlık ise kör bir düşmanlığa dönüşür ki, bunun önünü de ne devlet ne de PKK alabilir.
06.03.2016
firataras@navkurd.net