Türk devleti Kürdistan‘da tam bir vahşet uyguluyor, terör estiriyor, barbarlık sergiliyor. Altı-yedi aydır Kürt kent ve kasabaları ateş altında; tanklarla toplarla dövülüyor. Yaşlı-genç, çocuk-kadın ayrımı yapılmaksızın insanlar birer-onar katlediliyor. Binler-onbinler yerleşim yerlerinden sürülüyor. Karakış ortasında aylarca süren sokağa çıkma yasakları canından bezdiriyor insanları; çocukları sütsüz ve mamasız, yetişkinleri aç, susuz ve çaresiz bırakıyor.
Kürdistan’da uygulanan kelimenin tam anlamıyla bir vahşet, bir barbarlık, devlet terörü. Bunu yapan devlet ise Birleşmiş Milletlerin, NATO’nun, Avrupa Konseyi’nin “saygın” bir üyesi; Avrupa Birliği aday ülkesi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın tarafı.
Kürdistan’da insanlık onuru ayaklar atılda. Bugün Kürdistan’da yaşananların yüzde biri Filistin’de yaşansaydı, Türk toplumu bir bütün olarak ayağa kalkar, ne oluyor derdi. Ancak bunlar TC’nin sömürgesi Kürdistan’da gerçekleşince Türk toplumundan ses, seda yok. Türk toplumu utanç verici bir umursamazlık içinde. Bir toplum, insanı insan yapan değerleri yitirdikçe yitiriyor.
Dün PKK’nin kökünü kazımak için dört-beş bin köyü yerlebir ettiler, üç-dört milyon Kürdü yerinden yurdundan, baba ocağından sürerek bir lokma ekmeğe muhtaç ettiler. Jitem ve Rambolarıyla, Özel tim ve mafyadan devşirdikleri tetikçilerle Kürt avına çıktılar, gece karanlıklarında Beyaz Toroslarla.
Bugünse PKK’ye diz çökertmek için, yüzbinlerce insanın yaşadığı kent ve kasabalar abluka ve işgal altında. Giriş ve çıkışlar yasak, sokağa çıkma yasaklarıyla kentler tank ve topların atış poligonu haline getirilmiş durumda.
Savaş bu değilse, nedir savaş? Vahşet ve barbarlık bu değilse, nedir bunun karşılığı lugatlarda? Kaldı mı Sur ve Cizre’nin Halep ve Kobanê’den bir farkı?
Biri bin yıllık kapanmamış hesaptan dem vururken, bir diğeri parantezi kapatma hesapları içinde. Başka biri ise diz çökertme planlarıyla meşgul uzunca bir süredir. Kürdistan’ı Kürt’ten arındırmayı hedefliyor, bu planların tümü. Dün, bir asır önce de plan buydu, bugün 2016’da da plan ve varılmak istenen hedef bu.
Dün Kart-Kurt edabiyatı, dağlı Türk söylemi ve sözde vatandaş tanımlaması revaçtaydı. Bugünse değişen birşey yok aslında, tanımlamanın ötesinde. Bin yıllık hesabın sorulması, parantezin kapatılması ve diz çökertmenin sağlanmasının gaye ve hedefi Kürtsüz bir Kürdistan.
İnsanlık onuru ayaklar altında, sürüklenirken Haci Birlik’in katledilmiş bedeni. İnsanlık onuru tarümar, katledildikten sonra sokak ortasına çıplak olarak atılan Ekin Wan ve infaz edilirken insanlar Wan’da, Cizre’de onar-yirmişer. İnsanlık bodrum katında Cizre’de tank ve top saldırısı altında, mahpus. Ve Türk toplumu kaybetti insanlığını mezarlıklar bombalanır, Sur, Cizre, Silopi, Nisêbin, Ferqin, Kerboran ve daha nice kent tank ve top ateşine tutulur, çocuklar katledilirken. Ve cenazeler günler boyu kar altında bekletilip defnedilmelerine müsade edilmezken. Utanma duygusunu yitirdi Türk toplumu, kendi çocukları ‘Kızlar ininize girdik’, ‘Türksen öğün, değilsen itaat et’ türü yazılarla bezerken Kürdistan’da duvarları; ne haya, ne ar, ne de komşuluk hukuku kaldı geriye.
Güvercinleri de kovdular binlerce yıldır mekan tuttukları Sur’dan. Kuşlar çılgına döndü vızıldayan mermi, patlatılan top ve bombalarla. Sokak köpekleriyle kediler kaldı yıkıntı ve molozlar altında. Tesadüfen yaşayanlara ise bir lokma yiyecek verecek insan yok kuçelerde, başını uzattığında hedefinde zebanilerin.
Karanlık günler yaşıyor Kürt halkı, zifiri mi zifiri. Kardeşlikten eser kalmadı çoktan; insanlıksa ayaklar altında paspas, çoktan.
Hesap görme zamanı; o gün geldi çoktan, aynen 2600 yıl önceki gibi. Ve ayağa kalkma, karanlığın bağrına hançer saplama ve direniş bayrağını yükseltme zamanı. İnce hesap zamanı değil şimdi, herşey gözler önünde açık, ayan beyan. Suçlu suçsuz arama zamanı hiç değil, katledilirken çocuklar-gençler, birer-onar. Ve bombalanırken kentler. Amasız, fakatsız saf tutma zamanı, yeni Dehaklara, Despotlara karşı.
Tek bir Türk tavuğuna kiş dememiş Rojavalı Kürde düşman olan; çakal ve beslemelerini onlar üzerine salan, bu yakadakilere aman dilemez, inan!
Bin yıllık hesaptan bahsedenler, sebebi ve müessibidir bu vahşetin. Kaldı mı adına Türk yurdu dedikleri bu topraklarda tek bir Ermeni, tek bir Süryani? Canı, malı ve mülkü kaldı mı Rum’un Anatolica’da, Güneşin doğduğu ülkede?
Sıra Kürtlerde. İtaat etme, parantezi kapatma ve diz çökertmekten bahsediyor devşirme bir Sultan bozuntusu. Kürtlere dayatılan son savaş ve kentlerin bombalanması bundan.
Çok Tiranlar, Despotlar, Sultanlar gördü bu topraklar. Tümü göçüp gitti, kalansa Kürtler oldu tarihten buyana.
İnce eleyip, sık dokumanın zamanı değil şimdi. Hele de sebep, sonuç arama zamanı hiç değil, bu geçti çoktan. Yaşanan hikaye değil, eski zamanlardan aktarılan, tarihten önce. Yaşanan kıyım ve vahşet, günümüzde cereyan eden. Ya insanlığın gereği direnenlerin yanında yer alıp destek olacağız, ya da bu ayıpla çocuk ve torunlarımızın yüzüne bakamaz lanetli bir konumda kalacağız! Ol hikaye bu!