Satranç bir zeka ve savaş oyunudur.
Hintler tarafından icat edildiği söylenir.
Kürtler ve Farslılar tarafından yaygın bir şekilde oynandığı bilinir.
Satranç, 64 kareden oluşan bir tahta, 32 taştan oluşan ve iki kişi tarafından oynanan bir oyundur.
Her iki tarafta yer alan 16 taştın 8’i piyonlardan oluşuyor. Geri kalan 8 taştan 2’si fil, 2’si at, 2’si kale, 1 vezir ve 1 şahtan ibarettir.
Her iki taratan, ilk ikinci sırada piyonlar yan yana dizilir, ilk sıranın sağ ve sol başlarında kaleler, kalelerin yanında filler, fillerin yanında atlar, en ortadaki iki karede de şah ve vezir yer alırlar.
Piyonlar sadece birer kare öne doğru hareket ederler. Atlar kendi etraflarında L harfi şeklinde manevra yapma imkanına sahipler. Filler, önleri açık olmak şartıyla çaprazlama hareket ederler. Kaleler, yine etrafları açık olmak şartıyla ileri geri, sağa ve sola doğru hareket etme kabiliyetine sahipler. Vezir de, etrafı açık olmak sartıyla sınırsız bir şekilde hareket etme kabiliyetine sahip. Şah ise sadece birer kare sınırlamasıyla dört yöne doğru hareket eder.
Piyonlar dışındaki bu taşlara büyük taşlar da denir. Bunların manevra yapabilme kabiliyetleri, önlerindeki piyonların onlara alan açmalarına bağlıdır. Piyonlar, yaptıkları hamlelerle bir yandan karşı tarafa saldırı düzenleyip, karşı tarafın saldırılarına siper olurlarken, aynı zamanda arkalarındaki büyük taşlara manevra yapabilme olanağını sağlarlar.
Dolayısıyla karşı tarafın saldırıları sonucu ilk önce vurulup, oyun alanı dışında kalanlar da hep piyonlar oluyor.
Her ne kadar iki kişi tarafından oynanabilen bir oyun olsa da, satranç oyununu tek başıma oynadığım da olmuştur. Bazen karşıma geçebilecek iyi bir oyuncu bulamayışımdan, bazen de karşımdaki oyuncunun oynadığı oyunun zevk vermeyişinden…
Gerçi şu an bilgisayarlarda çok satranç oyunları var ama, geçmişte satranç oynayabileceğim bilgisayarım yoktu, bugün bilgisayarım var, ancak o da dijital kitap gibi, tahtadan oluşan taşların verdiği zevki vermiyor.
Tek kişiyle oynanan satrancın özelliğine gelince, birbirinden farklı iki taraf olmadığı için, her iki tarafın da güç dengesi aynıdır. Dolayısıyla, ilk hamleyi yapan taraf her zaman için kazanan taraf olur. Diğer tarafın galip gelmesi, ancak ve ancak oyunu tek başına idare eden kişinin iradesiyle mümkün olabiliyor.
Tıpkı ABD ve muteffiklerinin Ortadoğu’da oynadıkları savaş oyunu gibi…
Bu savaş ne yeni başlayan bir savaştır, ne de Kürtlerle ne olduğu bir türlü anlaşılamayan IŞID’in savaşı…
Tıpkı Iran ve Irak, Irak ve Kuveyt savaşı gibi…
Sorun ne PYD’nin Türk sınırı boyunca bölgeye egemen olmaya çalışması, ne Şii ve Sünni Arapların, ne de Kürtlerle Müslümanların sorunudur.
Savaş da, sorun da çok eskidir.
Büyük devletlerin dünyayı yeniden dizayn etme, enerji kaynaklarına hakim olma sorunu ve savaşıdır. Savaşın asıl aktörleri büyük devletler, savaşanlar da onların yoktan var ettikleri örgütlerle, Kürtler gibi devletleri olmayan halklardır.
Savaş alanı ise, kimi zaman Halepçe, kimi zaman Şengal, kimi zaman Kobanê ve kimi zaman da Azez ya da Fırat’ın doğusu ve batısı dır.
Savaşa ve bu savaşın nerede ve kimler arasında olması gerektiğine karar verenler de, ne yazık ki yine büyük devletlerdir.
Amaçları, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek ve bu amaçla kendilerine manevra kabiliyeti kazandırmak için başvurdukları bu savaş oyunu aracılığıyla küçük devletleri, devletsiz halkları, hak ve özgürlük için savaşan örgütleri hizaya getirip, terbiye etmektir.
Bugün Suriye’de, genel olarak Ortadoğu da oynadıkları satranç oyunu da bundan ibrettir.
Zaman zaman piyonlarını savaştırarak, zaman zaman kurtarıcı rolüne bürünerek, sürdürüyolar bu kanlı oyunlarını…
Bu oyunun perde arkasını görebilmek ve nasıl sonuçlanacağını görebilmek için uzun uzadıya düşünmeye de, tahlil yapmaya da gerek yok.
Bunun için ilk hamleyi kimin yaptığına bakmak yeterli…
16.02.2016
firataras@navkurd.net