Başlığın çok iddialı olduğunun farkındayım. Ancak içi boş olmayan, temeli son çeyrek yüzyılda Ortadoğu’da yaşanan olaylara dayanan bir iddia.
Ortadoğu’daki satranç oyunu başlıklı yazımın sonunda; Ortadoğu’da oynanan satranç oyununun perde arkasını görebilmek ve nasıl sonuçlanacağını öngörmek için uzun uzadıya düşünmeye de, tahlil yapmaya da gerek yok. Bunun için ilk hamleyi kimin yaptığına bakmak yeterli demiş ve yazıyı bitirmiştim.
Hiç kuşkusuz, oyun planının çok uzun bir geçmişi var, ancak ilk somut hamle İran-Irak savaşıyla başladı. Bir süre her iki ülkenin mevcut güç kapasitesi ölçüldü, hangisinin daha zayıf olduğunun tespiti yapıldı. Oyunun ilk sergileneceği alan da yapılan o tespite göre belirlenip, oyun yeniden kurgulandı.
Satranç oyununa vakıf olanlar bilirler. Kimi zaman karşı tarafa daha büyük zaiyat vermek ve iştahını kabartmak için 1-2 piyon feda edilir.
İran ile girdiği savaşta yara, bere içinde kıvranan Saddam’a Kuveytö geçici bir süreliğine peşkeş çekildi. İştahı kabaran Saddam, hiç düşünmeden, ölçüp biçmeden Kuveyt’e daldı, tuzağı farkettiğinde ise, iş işten geçmişti. Bir önceki pozisyona dönme şansı ise kalmamıştı.
Yenilgi psikozuyla oyuna devam eden Sddam, bu kez kendi vatandaşı olan Kürtlere saldırmakla, kurgulanan oyuna geldiğinin farkında değildi.
Büyük Orta Doğu Projesi’nin mimarı olan ABD, Güney Kürdistanı kapsayan alanı uçuşa yasak bölge ilan ederek, Sddam’ın kanadını kırdı. Yaklaşık on yıl süren bu dönemde Güneyli Kürtler, kendilerine açılan alanda yer alıp oyuna dahil oldular. Üzerinde yaşadıkları topraklarda, kendi kendilerini yönetmek için, seçim yoluyla temsilcilerini belirleyip, parlamentoyu, parlamento aracılığıyla da Bölgesel Kürt Yönetimi’ni dünyaya ilan ettiler.
Ancak kolu-kanadı kırık da olsa Saddam’ın varlığı, oyunun ilerlemesini engeliyordu. Bunun için ikinci bir hamleye ihtiyaç vardı, bu hamleyle Saddam ve de onun yönetimindeki Irak tarih olmalıydı. 2003 yılında da bu yapıldı.
Irak’tan sonra sıranın kendilerine geleceğini düşünen Türkiye, Suriye ve İran’ın oyuna dahil olup, oyunu kendi lehlerine çevirme isteği, her defasında oyun kurucu olan ABD tarafından engellendi, onların bu isteklerinin önüne aşılmaz setler çekildi.
Ve beklendiği gibi, Irak’tan sonra sıra Suriye’ye geldi.
Kurgu ve hamleleri kısmen farklı olmakla beraber, oyunun ikinci aşması Suriye’de uygulamaya konuldu.
Irak’ta oyun dışı tutulan Türkiye ve İran birer acemi oyuncular gibi Suriye’deki oyuna dalış yaptılar. İran, Esad yönetiminde devam eden bir Suriye’den yana, Türkiye ise, Esad’a muhalif olan Sünni Arapların yönetiminde yer alacak bir Suriye’den yana tavır aldı.
Her iki devletin de amacı, ikinci bir Kürdistan’ın ortaya çıkışını ve kendilerine gelecek sırayı engelemekti. Ancak Irak’ta olduğu gibi burada da oyun dışında kalarak, adeta birer seyirci durumuna düştüler/düşecekler.
Hatırlanacağı gibi, ABD’nin Irak’a girişiyle birlikte, Ortadoğu’yu bilen, Kürt sorununu Ortadoğu denkleminde ele alan hemen herkesin beklentisi, Irak’tan sonra sıranın Suriye, ardından İran ve en son olarak da Türkiye’ye geleceği yönündeydi. Bu öngörü, Türkiye’nin bir NATO ülkesi itibariyle ABD ile müttefik olmasına dayanıyordu.
Şu an Suriye’de devam etmekte olan ve henüz sonuçlanmayan oyunun hamleleriyle, daha önce tahmin edilen sıralamanın değişeceği belirginleşmeye başladı. Yani Suriye’den sonra sıranın Türkiye’ye geleceği…
Öngörüdeki bu değişim, iki temek etkene dayanıyor.
Birincisi, Batı Kürdistan’daki (Rojava) Kürt aktörlerin, yani PYD’nin Kuzey Kürdistan’da Türkiye ile savaş halinde olan PKK ile bağlantısı.
Diğeri de, İran’ın Suriye konusunda izlediği politika ve dolayısıyla Rusya ile kurduğu ilişkidir.
Kronolojik olarak bakıldığında, Suriye’de bugün oynanan satranç oyunu ile 25 yıl önce Irak’ta oynanan oyun arasındaki tek fark, sadece kimi yerel aktörlerle, onlarla ilgili yapılan hamlelerin farklılığıdır.
Er veya geç, Suriye’de tıpkı Irak gibi parçalanacak, en güvenlikli ve de en istikrarlı bölge Kürdistan bölgesi olacaktır.
Sırası geldiğinde, oyunun üçüncü ve dördüncü aşamaları Türkiye ve İran’da nasıl başlayıp ve ne şekilde biteceği konusunda şimdiden bir şey söylemek, henüz erken.
Ancak kesin olan bir şey var ki, Irak’la başlayıp Suriye’de devam eden ve gelecekte Türkiye ve İran’da da yaşanacak gelişmelerle kazanan taraflardan birisi, oyun kurucu olan ABD ise, bir diğeri de hiç kuşkusuz Kürtler olacaktır.
Oyunun ilk başlarında kimsenin hesaba katmadığı, katanların da onları birer „piyon“dan ibaret olarak gördükleri Kürtler…
Oysa unuttukları bir şey vardı. O da, Şah ve Vezir’in desteğini arkasına alan herhangi bir piyon’un Kale hatta Vezir olma ihtimali…
Bu ihtimalin önünde hiç bir engel görünmuyor, emperyalizim ile kafa yiyen Kürtlerin dışında…
Çünkü sözkonusu olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayat alanı bulması ve bu projenin en önemli ayaklarından birisinin de Kürtler olduğunun düşünülmüş olmasıdır…
24.02.2016
firataras@navkurd.net