Daha önce yazdığım bir yazıda, Kuzeyli Kürtlerin tuhaflıklarından bahsetmiş ve bu tuhaflıklarını kimi örneklerle yansıtmaya çalışmış, salt bu nedenle çok sayıda tepki almıştım. Tabi tepki diyorsam, siz küfür anlayın…
O tuhaflıkları ve de aldığım tepkileri burada tekrarlamayı düşünmüyorum ancak, tekrar da olsa bir konuya değinmek istiyorum.
O da, Kuzeyli Kürtlerin geçmişten günümüze değişen talep ve istemleri…
Sahi Kuzeyli Kürtler bu gün neyi talep ediyorlar?
Davranışları, yaşam tarzları, talep ve istemleriyle ne ölçüde örtüşüyor?
Talepleriyle davranışları arasında bir uyum var mı?
Gelin kısaca bir göz atalım…
Bilindiği gibi Kuzeyli Kürtlerin modern anlamda bağımsız örgütlenmelerinin ilk temeli 1960’lı yıllarda atıldı. Kurdukları ilk siyasi parti ise T-KDP idi. Daha sonra, 1970’li yılların ortalarında ise, hemen hemen tümü sosyalist bir anlayışla ortaya çıkan başka partilerin kuruluşu izledi.
Aynı ideolojiye dayanan ve aynı tabana hitap eden bu partilerin ortak özellikleri, nüans farkıyla da olsa, bağımsız ve sosyalist bir Kurdistan devletini kurmayı hedeflemiş olmalarıydı.
Dolayısıyla iki siyasi hat mevcuttu.
Yaşam tarzlarıyla, toplumsal ilişkileriyle daha Kürt ve Kürdistani düsünen ve buna uygun taleplerle ortaya çıkan KDP geleneği, diğer taraftan kendilerini yaşadıkları toplumdan farklı değerlerle tanımlayan, esas itibariyle ulusal bir devlet kurmaktan çok, geri ve ilkel olarak tanımladıkları toplumu dönüştürmek amacıyla sosyalist bir Kürt devletini kurmayı hedefleyen sol gelenek.
Birinci grubun etkillendiği kesim o dönemin Irak KDP’si ve lideri Barzani iken, ikinci grupta yeralanlar ise, Türk Solu’ndan etkileniyor ve onlara göre kendilerini konumlandırıyorlardı.
Ancak bu durum çok uzun sürmedi.
12 Eylül darbesi ve ardından PKK’nin başlattığı silahlı mücadelenin başat bir yöntem olarak ortaya çıkmasıyla birlikte, o güne kadar varlıklarını sürdüren tüm örgütleri de değişime uğrattı. Kimilerinin varlığı tümüyle sona erdi, varlıklarını sürdürenler ise, talep ve istemlerinde, mücadele yöntemlerinde ve hatta isimlerinde bile bir değişime uğradılar.
PKK dahil olmak üzere, geçmişten günümüze kadar iyi ve ya kötü, varlıklarını devam ettiren ya da geçmişte kalan kimi örgüttlerin külleri üzerinde yeniden dirilmeye çalışan kesimler de dahil olmak üzere, bugün hiçbirinin bağımsız bir Kürt devletini kurma gibi bir hedefi ve talebi yok.
Tıpkı 70’li yıllarda olduğu gibi, bugün de yine nüans farkıyla benzer şeyleri talep ediyor ve benzer yaşam tarzlarını sürdürüyorlar. Kimi Demokratik Özerkliği, kimi Federasyonu, kimileri de bu iki yöntem arasında birşeyleri talep edip duruyorlar.
Buna rağmen herkes biribirini bağımsız devlet ya da ulus devlet kurmayı istememekle suçluyor, tıpkı 70’li yıllarda bağımsız devlet kurma talepleri olmayan Irak ve Iran KDP’lerini suçladıkları gibi.
Kuzeyli Kürtler ile ilgili söylediğim tuhaflıklarının temeli tam da burada ortaya çıkıyor.
O dönemin ve de yaşadıkları parçaların kendine özgü koşulları nedeniyle bağımsız devlet kurma talebi olmayan ve özellikle de Kuzeyli sosyalist Kürtlerin ihanetle suçladığı Barzani KDP’si bugün bağımsız devlet kurmayı hedeflerken ve bu konuda adım adım ilerlerken, onu geçmişte eleştiren, hatta ihanetle suçlayan sosyalist-komünist-enternasyonalist partilerin tümünün hedefinde bağımsız bir devlet istemi yok. Hatta kimileri teorik olarak bile ulus devlete karşı…
Son 40 yıllık süreçte yaşanan değişim, Kürt toplumunu, dolayısıyla toplumun en dinamik kesimini oluşturan siyasi grup ve partileri etkiledi, onların talep ve istemleri, değişen yeni koşullara göre farklılaştı ve yeniden şekilendi.
Bu gayet doğal bir durumdur da. Ancak doğal olmayan, Kuzeyli Kürtlerin dün olduğu gibi bugün de talep ve istemlerine göre bir davranış ve yaşam tarzı ortaya koyamamış olmasıdır.
Oysa daha çok Kürt ve Kürdistani olan KDP’ler dün de realist taleplerle ortaya çıkmışlardı, bugün de realist taleplerde bulunuyorlar. Ulusal kimlik ekseninde örgütlendikleri, nihai hedef olarak ulusal devlet kurma istemleri olmakla birlikte, içinde bulundukları şartlar gereği daha reel ve ulaşılabilir hedefleri önlerine koymuşlardı.
Gelinen aşmada ise, yine realist davranışları sonucu bugün, geçmişten günümüze nihai hedefleri olan bağımsız bir devlet kurmanın adımlarını atıyorlar.
Kuzeyli Kürtler ise, Kürt ve Kürdistani yanlarından daha ziyade eklektik bir sol anlayışla ortaya çıkmalarına rağmen, dönemin modası gereği bağımsız, hatta Birleşik Kürdistan gibi kendi boylarını aşan talepleri sloganlaştırmış ve kendileri gibi davranmayanları da ihanet noktasına varacak şekilde suçluyorlardı.
Süreç onları da değişime uğrattı, aksi yönde de olsa, onların talep ve istemleri de değişti.
Ancak, eğer çıkış noktalarını ve bugün hala devam eden sol söylemlerini dikkate alırsak, bugün dile getirdikleri talepleri, kendileriyle daha uyumlu…
Buna rağmen nihai hedef olarak da olsa, hala birilerinin bağımsızlik gibi bir talepleri varsa, bunu daha açık ve net bir şekilde ortaya koymaları ve bu talep ve istemleriyle uyumlu bir davranış sergilemeleri gerekir.
Bunlar da konuştukları dil, örgütlenmeyi hedefledikleri alan ve mücadele yöntemleridir…
Bu günün koşullarında hiç bir engelle karşılaşılmadığı halde eğer Kürtler hala kendi anadillerini iç yapılarında resmi dil olarak kullanamıyorlarsa, Kürdistan’dan daha çok Kürtlerin yaşadıkları battı illerinde örgütlenmeye önem veriyor ve kendilerini Türkiye siyasetinin bir parçası olarak görüyorlarsa, geçmişte talep ettikleri gibi Birleşik Bağımsız Kürdistanı isteseler ne yazar?..
Bu yapılarıyla kaza bela bir devlet kursalar da, yine Türkler karlı çıkar…
Çünkü kuracakları devletin adı Kürdistan olsa bile, dili Türkçe olan Türki bir devlet daha artmış olur…
04.06.2014
firataras@navkurd.eu