Türkiye’nin Kürtlerle ilgili değişmeyen 90 yıllık politikası: Kürtler bu ülkede hersey olabilir, ancak Kürtlüklerini bir tarafa birakmak şartıyla. Türkiye Cumhurriyeti tarihinde uygulanagelen bu genel politika ile ilgili binlerce örnek var.
Son örnek ise, 7 Haziran seçimlerinde % 13 oranında oy alan, Türkiye Parlamentosu’nda 80 milletvekiliyle temsil edilen ve seçim sonrası Türkiye’deki gündemi ciddi bir şekilde işgal eden HDP dir.
HDP bir Türkiyelilesme projesi olarak oluştu. Kuruluşundan kısa bir süre sonra yapılan 7 Haziran seçimlerinde, Türkiyelileşme hedefiyle katıldı, bu hedefine rağmen gerek Kürdistan’da ve gerekse Türkiye’nin metropollerimde yaşyan Kürtlerden ciddi bir destek alarak seçimlerin tek kazanan partisi oldu. Bu denli bir başarıyı parti yönetcileri dahi beklemiyordu, genel beklenti seçim barajını az farkla geçme ya da altında kalma yönündeydi.
Tavan ve tabanıyla Kürtlerden oluşan HDP, Türkiyelileşme politikasıyla Kürtlerin yanısıra, Türk seçmenden de oy almayı hedefliyordu.
Ancak seçim sonrası ortaya çıkan tabloda, Türk seçmenin HDP’nin Türkiyelileşme politikisına pek de ilgi duymadığı görüldü. Kürtler ise, HDP’in Türkiyelileşme yönündeki hedef ve politikalarına fazla takılmadı, aksine HDP’yi kendilerini temsil eden yegane bir Kürt partisi olarak gördü ve sandik başına giderlerken de oylarını bu saikle kullandılar.
Seçim sonrası yazılı ve görsel medyada bolca iştiğimiz, „seçmen oylarıyla mesajını verdi“ tespitini eğer HDP ve Kürt seçmeni özelinde ele alırsak, Kürt secmenin de HDP’ye verdiği önemli bir mesajı var.
Kürt seçmen, HDP’in seçim sürecindeki söylemini ya görmezden geldi, ya da Türkiyelileşme politikasını taktiksel bir çıkış olarak değerlendirdi.
Sandık başına giderken, parti yönetiminin aksine daha çok Kürtleşme saikiyle oyunu kullandı ve HDP’in bir Kürt partisi olduğu gerçeğini, HDP yöneticilerine göstermış oldu.
HDP’yi yönetenler bu mesajı doğru okudular mı, bilemiyorum.
Ancak şu bir gerçek ki, Kürt halkı Türkleri ve Türk devletini siyasi önderlerine göre çok daha iyi tahlil ediyor ve ona göre daha kararlı bir tutum sergiliyor.
Birincisi Kürtler aslında Türkiyelileşmek, dolayısıyla Türkleşmek istemiyor.
İkincisi Türkiyelileşmek isteseler bile, bunun Türkler tarafından kabul göremeyeciğini biliyorlar.
7 Haziran seçimlerinin sonuçları da bu gerçeği yüzde yüz doğruluyor.
Türkiyelileşme hedefiyle % 13 oranında oy alan ve Türkiye parlamentosunda 80 milletvekiliyle temsil edilen HDP, kendisiyle aynı parlamentoyu paylaşan diğer partiler tarafından adeta vebalı muamelesini görüyor.
Koalisyon denklemlerine dahil edilmeleri bir yana, kurulacak koalisyon hükümetlerine dışarıdan destek vermeleri dahi kabul görmüyor.
Parlamentoda dahi eşit kabul görebilmesi için adeta Türkleştiklerini ilan etmeleri isteniyor.
MHP; „HDP’in geçtiği yolda geçmem, göründüğü yerde görünmem, oturduğu masada oturmam“ diyor.
CHP; „HDP ile aynı yolda yürümem, ama döşedikleri yoldan geçerim“ diyor.
Bu konuda tek rezerv koymayan parti AKP, ancak ona da HDP yanaşmıyor.
Aslında yaşanan sorun parlamento ve koalisyon denklemleri düzleminde yaşanan sorunlardan ibaret değil. Seçim öncesinde de benzer sorunlarla karsılaşılmıs ve HDP’lilerden ne kadar Türkiyelileştiklerini göstermeleri istenmişti.
Üstelik bu istemlerde bulunanlar, rakip siyasi partiler değil, Erdoğan’a karşı kismen HDP’i destekleyen kesimlerden geliyordu.
Hatırlanacağı gibi, HDP’in Istanbul’daki seçim mitinginde Türk bayrakları taşınmış, Selehattin Demirtaş, Türk bayraklı katılımdan mutluluk duyduklarını belirtmişti.
Akabinde birçok yazar ve aydın, benzeri bir tablonun Diyarbakır’da da yaşanması halinde ancak Türkiyelileşme hedeflerinde inandırıcı olabileceklerini belirtmişlerdi.
Oysa mevcut parlamento aritmetiğine göre, aslında en doğru olan koalisyon seçeneği, AKP-HDP ortaklığıydı. Biri tabanınının ulasal kimliğinden, diğerinin ise inançsal kimliğinden dolayı sistem tarafından yıllarca dışlanmış ve görmezlikten gelinmişti.
Çözüm sürecinin başlamış olması ve belli bir noktaya getirilmesi de bu iki kesimin kimi ortak özelliklerinin bir sonucuydu.
Türkiye’nin başat bir sorunu olan bu sürecin nihayete ermesinin de yine bu iki kesimin ortak hareket etmeleriyle mümkündü.
Ancak ne olduysa seçim sürecinde oldu. AKP’nin milliyetçilerden alabileceği üç-beş oy için maşayı devirdi, HDP de Türkiyelileşme macerasına kendini kaptırarak beyaz Türklerin oylarına oynadı.
Gelinen aşmada AKP 13 yıllık iktidarını kaybetti, HDP ise milletvekili sayısını artırmasına rağmen, çözüm sürecindeki konumunu yitirdi.
Bu tablodan mutlu olan bir kesim varsa, onlar da şimdilik Beyaz Türkler oldu…
13.07.2015
firataras@navkurd.eu