Hemen herkesin sahip olmak istedikleri iki şey, para ve ve iktidar…
Sahip olunduktan sonra yerinde ve doğru kullanılmadığı takdirde, her ikisinin de insanı bozan, başkalaştıran özellikleri var.
Paraya ve iktidara hükmedeyim derken, bir bakmışsınız ki, para ve iktidar size hükmeder, sizi olduğunuzdan daha farklı bir konuma sürükler.
Örnek mi?
Bugüne kadar her yılbaşında büyük ikramiyeyi kazanan piyango talihlileri ve Bay Başkan ile yakın çevresi…
Şu anda adını hatırlayamadığım bir gazeteci araştırmıştı piyango talihlilerinin akıbetlerini.
Kendi halinde olan insanların milli piyangodan ikramiye kazandıktan sonra ne hale geldiklerini…
Bu insanların önce yakınlarından gelebilecek para taleplerinden kurtulmak için yaşadıkları çevreyi terkedip büyük kentelerde izlerini kaybettiklerini…
Ardından kılık kıyafet, saç-baş ve eş değiştirdiklerini…
Gündüzlerini yatarak, gecelerini de pavyonlarda nasıl geçirerek sabahladıklarını…
Kumar ve içki gibi edindikleri yeni alışkanlılarla bir süre şatafatlı yaşadıklarını…
Ummadıkları bir anda sahip oldukları parayı bu şekilde harcayıp dibe vurduklarında ise, son çare olarak intiharı seçtiklerini yazıyordu…
Bay Başkan ile çevresinin durumu da bundan farklı değil.
Farklı olan tek şey Bay Başkan ve çevresinin sahip oldukları iktidar gücüne, her gün yeni bir güç katmaları…
Bay Başkan ve çevresi 40 yıl önce siyasete adım attıklarında, bugün geldikleri makam ve mevkiyi hayal bile edemiyorlardı…
O nedenle hak ve adaletten…
Ülke kaynaklarının adil paylaşımından…
Din ve vicdan hürriyetinden dem vuruyor…
Bu ideallerini; „Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir“ sloganıyla renklendiriyorlardı…
Gün geldi, tıpkı piyango talihlileri gibi, hiç ummadıkları bir anda kendilerini iktidar koltuğunda buldular…
Başta, bunun bir rüyadan ibaret olduğunu, rüyanın gerçeğe dönüşmesi için, gerçek hayatta yan yana gelemedikleri kesimlerle ortaklık kurdular.
Bunun gerçek olduğunun ayırımına vardıklarında ise, o yüce olan ideallerini bir tarafa bırakıp, piyango talihlileri gibi, önce çevrelerini, ardından da girdikleri yeni çevreye göre de hedef ve ideallerini değiştirdiler…
Bay Başkan ve çevresi, sahip oldukları iktidar gücünü, dolayısıyla bugünlerini borçlu oldukları kesimin desteğini kaybetmemek için bu gün de aynı sloganı tekrarlayıp duruyorlar…
Ancak, ne çevre eski çevre, ne de komşular eski komşular…
Kasımpaşa’daki gecekondunun yerini Beşiktepe, iç içe yaşadıkları, birbirlerinin nefes alışlarını bile hissettikleri kapı komşularının yerini ise, Ak Saray’ın 1001 odalarında konaklayan yeni komşular aldı…
Hak ve adalet sözden ibaret kaldı.
Ülke kaynaklarının adil paylaşımı, din ve vicdan hürriyeti Bay Başkanın insafına terk edildi.
Çevrede aç yatan komşular da kalmayınca, geçmişteki ideallerini süsleyen o slogan ise, içinden geldikleri kesimleri hala avutabilecekleri bir propagandaya dönüştü…
11.12.2014