Bir yerde eğer işler iyi gitmiyorsa, iyiye gitmeyen işlerin düzeltilmesi için iki yöntem izlenir.
Birincisi, başarısızlığın neden ve sonuçları masaya yatırılır, eksiklikler tespit edilir, bu eksikliklerin telafisi için yeni yol yöntemler denenir.
Diğeri ise, önce eleştiri ile işe başlanır. Bir sure sonar bu eleştirilerin dozu artar ve bu eleştirilerin yerini karşılıklı suçlamalar alır.
Birincisinde başarızlık başarıya dönüşür, ikincisinde ise herşey arap saçına döner .
Benzer sorunları yaşamalarına rağmen, Kürtlerin kendi iç ilişkilerinde bugün her iki yönteme de başvurduklarına tanık oluyoruz.
Son on yıllarda Güneyli Kürtler karşılaştıkları sorunlar karşısında birinci yöntemi seçtikleri için farklılıklarını bir zenginlik olarak görüp bununla yaşamayı öğrendiler. Grup mantığını zamanla bir tarafa bırakıp, ulusal çıkarları doğrultusunda kendilerinden beklenmeyen adımlar attılar. Bu gün bağımsız bir devlet kurmanın hazırlıklarını yapacak düzeye geldiler.
Kuzeyli Kürtler ise hala birbirleriyle uğraşıp, içinde bulundukları yenilginin nedenlerini birbirilerine yıkmak için canla başla didinip duruyorlar. Tüm enerjilerini birbirlerine karşı kullanıyor, kazanmış oldukları mevzileri bugün koruma konusunda bile zorlanıyorlar.
Kuşkusuz farklı gruplara mensup olan insanların farklı düşünmeleri, olay ve sorunlara farklı yaklaşmaları, buna bağlı olarak farklı çözüm önerileri üretmeleri doğaldır. Ancak doğal olmayan bu farklılıklarını, çözüme hizmet etmeyen karşılıklı suçlamalara dönüştürmeleridir.
Ayrıca günümüz şartlarında sorun, kimin ne olduğu ya da yarın ne olacağından daha çok koskoca bir halkın kaderini değiştirme iddiasıyla ortaya çıkan grup ve kişilerin somut olarak ne tür bir çalışma içinde oldukalarıdir.
Bugün iddia edildiği gibi eğer “devletin bir operasyonu olan PKK” Kuzeyli Kürtler içerisinde egemen bir konuma gelmişse, bunun tek nedeni, ne devletin böyle bir operasyon yapmış olmasıdır, ne de PKK’nın yanlışlarında hala ısrar etmesidir. Bu alanı terk edenler de bugün olup bitenlerden dolayı sorumludurlar.
Bunun telafisi ise , ne salt doğruları söylemekle ne de sağa sola şikayette bulunmakla olur. Bunun için yanlışta ısrar edenler kadar halka gitmek ve halk içerisinde kök salmakla olur.
Unutulmamalıdır ki halk, sorunlarına çözüm üreten mevcut alternatifler içerisinde kendine göre en doğru olanda tercih kılar. Kabuğuna çekilen, kendini dört duvar arasına sıkıştırıp gizleyen doğruyu ortaya çıkarmak da halkın görevi değildir.
PKK’nin hangi koşullarda sahneye çıktığı ve hangi süreçlerden geçtiğı herkesçe bilinmektedir. Bu konuda PKK’yi oluşturan kadroların bizzat söylemleri de…
Bilinen bu gerçekleri hergün tekrarlamanın pek de işe yaramadığı geçmişten günümüze yaşayarak gördük. Bu söylemle, ne PKK Kürtlerin gözünde düştü, ne de bunları dile getirenler Kürtlerin gözünde yüceldi.
Bugün de farklı bir etkisinin olacağını kimse beklemiyor.
Geçmişte her biri bir hareketin liderliğini yapmış olan Burkay, Güçlü ve benzer kişilerin PKK’yi doğru çizgiye çekme, ya da halkı bunlardan kurtarma gibi bir iddiaları varsa, öncelikle yapmaları gereken şu olamlıdır.
PKK’ye alternatif bir ortak harekat oluşturmaları, TV kanalları yerine halkın sağduyusuna güvenmeleri ve onlarla buluşmaları için meydanlara çıkmalarıdır…
Gerisi, geçmişten günümüze yaşadıkları başarısızlıklarına kılıf bulmaktan ibaret kalır…
13.02.2012