Kürtlerin büyük çoğunluğunun ne istediğini açık ve net bir ifadeyle söyleyebilmek için, hiç kimsenin elinde sağlıklı bir veri yok. Kimi zaman yapılan anketler de hiçbir zaman gerçeği ifade etmiyorlar. Bunun böyle olması da gayet doğal.
Çünkü Kürt halkı hala özgür olmadığı gibi, birçok nedenden dolayı geleceğiyle ilgili talebini bir anket çalışmasında bile özgürce dile getiremiyor.
Bugüne kadar ortaya çıkan siyasi parti ve grupların Kürt halkı adına ileri sürdükleri bağımsızlık talebi dışında, hiç bir çözüm önerileri de halkın gönlünde yatan taleple birebir örtüşmüyor.
Federasyon, Otonomi, Siyasal ya da Kültürel özerklik gibi talepler, sözkonusu siyasal parti ve grupların değişen toplumsal koşullara göre ileri sürdükleri taleplerdir ki, bu taleplerini zaman zaman farklı adlar altında da formüle edip halkın önüne bir reçete olarak sunuyorlar.
Farklı siyasal parti ve grupların mevcut halk destekleri, her ne kadar ortaya koydukları siyasal talep ve bu talepler için yaptıkları mücadeleyle bağlantılandırılsa da, pratikte bu her zaman için doğru bir tespit değildir.
Hele hele okur yazarlığın oldukça az olduğu Kürdistan gibi bir toplumda, kitleler bir parti ve ya grubun teorik söylemlerinden çok, pratiklerine bakarak onları değerlendirirler. Düşman olarak gödükleri devlet ya da hedefe karşı herhangi bir partinin yaptıklarını, iç dünyalarında ve kendilerine özgü olan istemleriyle bütünleştirerek tartarlar.
Bu değerlendirmeleri, onları ya bir taraf haline getirir, ya da seyirci kalmalarına temel teşkil eder.
Halkın ulusal mücadelede taraf ya da seyirci kalmasına, onların isteminden daha çok, bu konuda mücadele eden siyasi parti ve grupların devlete karşı konumlanışları belirleyici rol oynar.
Genel olarak, sömürge bir toplumda tüm değerleri red ve inkar edilen, baskı ve zulüm gören, her zaman potansiyel bir düşman olarak adlandırılan bir halkın doğal talebi, hiç kuşkusuz sömürge boyunduruğundan kurtulup özgür olmaktır.
Bu nedenle denebilinir ki, kimi istisnalar dışında Kürt halkının gönlünde geçen istem de, doğal olarak bağımsız bir Kürdistan’dır. Mevcut olan irili – ufaklı tüm grup ve partilerin çabalarını da bu temelde değerlendirir.
Bu partilerin üye ve taraflarının istemlerini belirleyen ise, buna ek olarak bağlı bulundukları partilerin ideolojik yapılarıdır ki, bu da konjonktüreldir…
Bu gün varolan Kürt partilerin söylem ve talepleri hernekadar birbirinden ayrı olsa da, onları oluşturan aslında aynı hamurdur. Ne birinin tabanı diğerine göre daha ileri, nede diğerine göre daha geridir. Bunların kendi örgütlerine, hayata ve dünyaya bakış açılarıyla, yaşam tarzları hemen hemen aynıdır. Farklı olan, bağlı bulundukları örgüt ya da partilerin isimleri ve onların pratik duruşlarıdır.
Okumayan, sorgulamayan bu kesim, çoğunlukla bağlı bulundukları örgüt veya partilerin teorik belirlemelerinden öte, güncel kimi konular hakkındaki belirlemelerinden de bihaberdirler…
Tek beslendikleri kaynak yine çoğunlukla, yanıbaşlarındaki „abilerinin“ üç-beş kelimeden ibaret olan emir ve nasihatleridir.
Yoksa bugün, bu parti ve gurupların birbiriyle çelişen tavırları ile bunların tabanında yaşanan cehaletle karşılaşmazdık.
Başta Hak-Par, Kadep ve Devrimci Demokratlar olmak üzere tüm bu parti ve grupların bugüne kadar BDP ile ilgili belirlemeleri; „BDP’nin imralı’dan idare edildiği“ yönündeydi ki, bu, bence de doğru bir belirlemeydi.
Ancak gelinen noktada takındıkları seçim tavrı itibariyle bugün, İmralı sadece BDP’yi değil, BDP’ye destek veren bu parti ve grupların pratiğini de belirlemektedir.
Diğer bir ifadeyle, birer milletvekilliği, ya da BDP’nin elindeki kimi yerel yönetim olanaklarından ýaralanma karşılığında, sözümona varoluş nedenlerinden vazgeçen bu kesimlerin, bilerek ya da bilmeyerek onayladıkları birşey daha var ki, o da Abdullah Öcalan’ın „halk önderliği“ ünvanıdır.
Kemal Burkay‘ın son yazılarıyla başta arkadaşları olmak üzere BDP dışındaki kesimleri yerden yere vurmasının asıl nedeni de budur…
Bu durumu göremeyip, benim daha önceki yazılarıma sinirlenen ve düşmanca bir tavırla tehditler savuran Hak-Par’lılara önerim, „ayna karşısına geçin ve kendinize bir kez daha uzun uzadıya bakın, belki gerçeği aynada görebilirsiniz…
30.05,2011
firataras@navkurd.eu